Mesleğimiz gereği, ülkemizin siyasetçilerini yakından tanıma fırsatımız oldu. Bendeniz diğer arkadaşlarımdan biraz daha şanslıyım; zira İstanbul milletvekilliği yaptığım dönemde onlarla birlikte çalıştım.
Masanın iki tarafında da bulunan bir kişi olarak, siyasetçi hakkındaki ilk gözlemim, onların ‘ego’larının diğer insanlardan çok daha şişik ve hemen hepsinin pragmatist oldukları yönündedir.
Yani bir siyasetçi, önce ‘ben’ der; sonra ‘ben’ der; en sonunda yine ‘ben’ der!
Bunun yanında, siyaset bir virüstür, bir bulaştı mı o kişinin yakasını ölünceye kadar bırakmaz. Siyasetçi hangi hastalıktan ölürse ölsün, gerçek sebebi işte bu virüstür!
Kazanma, baş olma, emretme, parmakla gösterilme arzusu, insanoğlunun doğasında vardır. Bu haller, siyasetçide doruk noktasındadır.
Hani siyaset bir hizmet yarışıydı; Hakk’a ve halka hizmetkârlıktı?
Evet... Hakk’a ve halka hizmet için yapılan siyaset, çok erdemli bir iştir. Bu erdeme ulaşabilmenin yegâne yolu, insanın kendisini aşması, doğuştan sahip olduğu hastalıklardan kurtulmasıdır.
Hiç olmazsa, onları törpülemesi, başkaldırmak yerine uyutulan hale getirmesidir.
Kısaca dememiz o ki gündüz feneriyle aranılan siyasetçi, önce vatanım ve milletim, sonra partim ve en sonra da ben diyebilen babayiğittir.
Bu günkü parlamentomuzda bu halin tipik mümessili Sayın Devlet Bahçeli’dir. Devlet adamlığı kumaşına sahip Sayın Bahçeli, siyaset tarihimizin son çeyrek asrına mührünü vuran, toplumun önünü açan ve onu istikbale taşıyan ender siyasilerdendir.
IMF’in kıskacında bulunan koalisyon hükümetini yıkarak, dış vesayetin çanına ot tıkadı ve yerli ve milli olmanın yolunu açtı.
Vaktiyle 367 garabetiyle tıkatılan parlamentoyu da o açtı ve Sayın Erdoğan’la birlikte Cumhurbaşkanı’nı halka o seçtirdi.
Dikkat ediniz, bugün sahip olduğumuz Cumhurbaşkanlığı Hükümet Sistemini de Sayın Bahçeli’ye borçluyuz.
15 Temmuz darbe gecesi “Ülkücü hareket, MHP, hükümetin yanındadır!” açıklamasını yaptığında, televizyonlar Sayın Erdoğan ile henüz bağlantı kuramamıştı. (Başbakan Binali Yıldırım’ın telefon bağlantısıyla yaptığı ‘kalkışma’ açıklamasının hemen ardından bu açıklamayı yaptı.)
Bu hafta içinde iki gece art arda televizyonlara çıkıp açıklamalarda bulundu. Türkiye’mizin iç ve dış düşmanları tarafından kuşatıldığını söyleyerek, ‘beka’ mücadelesi verilmekte olduğunu vurguladı.
Pusuda bekleyen, sinik ve yabancıların projesi oldukları besbelli. AK Partililere Sayın Erdoğan’ın arkasında durmaları gerektiğini ihtar edercesine haykırdı. Bunu benim diyen AK Partililer bile henüz yapamadı.
Hani derler ya; köklü ve büyük devletlerin ‘derin devlet’i vardır; işte Sayın Devlet Bahçeli, bizim yerli ve milli olan derin devletimizin adeta görünen yüzüdür.
Devletin başına Devlet gerekli!