2018 yılı zor olmasına karşın, Türkiye zoru başardı. Sıkıntılar olmadı mı; elbette oldu ve halen daha devam eden sıkıntılarımız mevcut.
Ama yaşadığımız coğrafyada, etrafımızdaki ateş çemberine bakarsak, mevcut sıkıntılarımızın keyfe keder olduğunu görürüz. Bu günlere de şükür.
Malum, Ortadoğu’da haritalar yeniden çizilmek isteniyor. Geçen asrın başlarındaki çizimde, Osmanlı nasıl hedefe konduysa, bu yeni çizimde de hedef tahtasında Türkiye var.
Osmanlı’ya dışarıdan yedi düvel (devletler) saldırdı. Türkiye’ye ise, hem içeriden ve hem dışarıdan, üstelik dost ve müttefiklerimiz başta olmak üzere saldırdı ve saldırmaya devam ediyor.
Güç ve kudretten düşürdükleri Osmanlı’yı parçalayarak taksim ettiler.
Türkiye’yi ise, güç ve kudretten düşüremedikleri gibi (iç ve dış terör saldırılarıyla), Türkiye bilenerek daha da güçlendi ve hem terör örgütlerine ve hem de onların dışarıdaki ağababalarına karşı gerekli savaşı (fiili ve diplomatik) hakkıyla verdi ve vermeye devam ediyor.
Sınırları ve idari şekli belirlenen ülke olması beklenen Türkiye, belirleyen konuma ulaştı.
Bu hercümerç içinde, anayasasında gerekli değişiklikleri yaparak, kendi idari şeklini (Başkanlık) belirledi. Böylece yönetimde istikrarsızlıktan kurtuldu.
Yine malum, Türkiye’miz içeride darbelerle malul, vesayet odaklı sözde demokrasiyle idare ediliyordu. Bu bile çok görülmüş olacak ki her on yılda bir, kafası bozdurulan askere, yönetime el koyduruldu ve ülke onlarca yıl geriye götürüldü.
Başkanlık sistemine geçerek, Türkiye, şekli demokrasiden kurtuldu. Demokrasicilik oynadığımız dönemde başı atanmışlar çeker, seçilmişler ise, yolcu misali, geldikleri gibi giderlerdi.
TBMM’de Milli Savunma Komisyonu üyeliği yaptığımdan biliyorum; askeriye, seçilmiş hükümetler için hep kapalı kutuydu. Başları (Genelkurmay Başkanı) şeklen başbakana bağlıydı.
Bağlı (!) olduğu başbakana ve hükümetine karşı darbe yapar ve bunu, utanmadan demokrasi adına yaptığını ileri sürerdi. Biz de bunu milletçe yerdik!
Uhulet ve suhuletle bir geçiş yapılarak (Genelkurmay Başkanı Milli Savunma Bakanı yapılarak), Genelkurmay Başkanlığı ve kuvvet komutanlıkları Milli Savunma Bakanlığı’na bağlandı.
Taşlar yerli yerine oturtulunca, terörle mücadelede, tarihinde olmadığı kadar başarılara imza atıldı. İçerideki terör bitme noktasına getirildi. Oysa geçen otuz yılda, terörle sadece mücadele ettiğimizi sanmıştık!
Dışarıdaki terör için de yeni konsepte geçildi; teröristi içeride beklemek yerine, dışarı çıkıp, inlerinde imha edilmeleri sağlandı.
Bütün bunlar için, Türkiye’nin güçlü olması, gücünü kendinden alması, kararlı olması ve kararları kendisinin vermesi gerekir.
Bağımsızlık da bu olsa gerektir.
Bağımsızlık yanlısı olduğunu ileri süren bir kısım aklıevvellerin yavelerine bakmayın; onların bağırıp çağırmaları ve tüm çırpınışları, vesayet erklerinin ellerinden alınıp cascavlak ortada kalmalarından dolayıdır.
2018’deki bunca saldırıları başarıyla atlatan Türkiye’mizin 2019’a umutla bakmaması için hiçbir sebep yoktur.
Nice mutlu yıllara...