Çocukluğumun tek kanallı TV dönemlerinde en büyük mutluluklarımdan biri de akşamları ailece izlediğimiz Kemal Sunal filmleriydi. Annem, babam, babaannem, kız kardeşlerim... Çocuk kahkahalarımızla çınlayan ev. Ama en çok da babamın kahkahası. Babam filmlerini izlerken “Bir kahkaha bir dilim pirzoladan daha sağlıklıdır” derdi. Ne demek istediğini hastalıklar sayesinde tecrübe edecektik. Bilmiyorduk, sadece gülüyorduk.
Son 25 yılımız, beyin kanaması, hidrosefali, demans çizgisinde doktorlar, hastaneler, fizyoterapistlerle geçti. Babam, kanama geçirdiği günlerde bizi tanımazken, Kemal Sunal fimlerine felçli yarım kahkahalar atıyordu. Hidrosefali dönemlerinde, ameliyat öncesi, beyindeki sıvı birikmesi nedeniyle zihni melekeleri çok zayıflamışken bile onu en çok Kemal Sunal güldürüyordu. Orta derece bir demansla yaşadığı bugünlerde durum yine aynı. Arada da “Bu filmi 50 kez izlemişimdir” diyor. Ve hâlâ gülüyor. Şaka yapacağı zaman “Mesela yani...” demekten hiç vazgeçmedi.
O yüzden bizim ailede çok kıymetlidir Kemal Sunal. Geçen hafta müzesinin açıldığı haberini aldım. Sadece bir kahkaha garantisi, şifa kaynağı değil o. Türk sinemasının yapı taşlarından biri aynı zamanda. Bir müzesi olmalıydı mutlaka. Ne kadar sevindiğimi anlatamam. İstanbul Büyükşehir Belediyesi, Kemal Sunal’ın hatırasını yaşatmak adına, daha önce Anadolu Park ve Bahçeler Şube Müdürlüğü binası olarak kullanılan Göztepe Parkı’ndaki yapıyı yenileyerek, Kemal Sunal Müzesi’ne dönüştürdü.
Sinema şeritlerinin kullanıldığı ön cephe az sonra bir film izleyecekmişiz izlenimi veriyor. Kapının girişinde sağda, ‘sembolik’ bir gişe var. Sembolik çünkü giriş ücretli değil. İlk gözüme çarpan “Hababam Sınıfı Sınıfta Kaldı” filminde giydiği kırmızı beyaz çizgili tişört, beyaz şort ve renkli bere. O unutulmaz beden eğitimi sahnesi de camekânın içindeki küçük ekranda dönüyor. Hemen yanında kadın kılığında olduğu “Şabaniye” filminde kullandığı sahne kostümleri, lameli ayakkabılar, sütyen, takılar, otriş... Aynı filmin canlandırılması da yapılmış. Kurulan sahnede, balmumundan heykeliyle kırmızı ojeli elinde mikrofon, şarkı söylüyor Şabaniye. Film afişleri, sanatçının resmedildiği illüstrasyonlar. Hemen her balmumu heykeldeki o şahane gülümseyişi. Sadece Kemal Sunal değil bu müze de gülümsüyor!
İnsanı en iyi kitaplığı anlatır
Tek hüzünlü yanı son filmi “Balalayka”nın çekimlerine giderken bindiği uçakta kalp krizi geçirerek hayata veda ettiği sabah hazırladığı valiz. Bir saç fırçası, pasaport, cep telefonu şarjı, hırka ve kazaklar... Babam yüksek tansiyona bağlı beyin kanaması geçirdikten bir yıl sonraydı. Ölümünü aylarca saklamıştık. Üzüntüden tansiyonu yükselir endişesiyle...
Müzenin en ilginç parçalarından biri de kilit koleksiyonundan örnekler. Zarafetlerini tarif etmek imkânsız. Bu bölüm çalışma odasına açılıyor. Masa, iki sandalye, bir müzik seti, küçük bir sehpa, uzanma koltuğu ve kütüphanesi. Kitaplarına bakıyorum merakla. Agatha Christie ciltleri, Murathan Mungan’ın “Kırk Oda”sı, Mevlânâ’nın rubaileri, Uğur Mumcu’nun “Çıkmaz Sokak”ı, Milan Kundera’nın “Kimlik”i, Nietzsche’nin “Böyle Dedi Zerdüşt”ü, Sabahattin Ali’ler, Aziz Nesin’ler, “Goriot Baba”, sinema ve tarih kitapları... İnsanı en iyi kitaplığı anlatır.
Müzenin üst katında “Gol Kralı” filminde giydiği eşofman, kapak olduğu dergiler, el yazısıyla aldığı notlar, bitmiş tükenmez kalemler, kendisinin hazırladığı yüksek lisans tezi “TV ve Sinemada Kemal Sunal Güldürüsü”nün Om Yayınları’ndan çıkan kitap formatı, “Çöpçüler Kralı” filmindeki çok sevdiği örgü süveter, “Zübük” filminden bir sahnede, kürsüde konuşma yapan balmumu heykeli, aldığı ödüller, Marmara Üniversitesi’nden Radyo-TV lisans ve yüksek lisans diplomaları, saati, tıraş makinesi, telefon rehberi, güneş gözlükleri. Ve son olarak “Hababam Sınıfı”nda tahta önünde, Adile Naşit ve Münir Özkul’un balmumu heykelleriyle...
Yazabildiğim müzenin sadece bir bölümü, müzede sergilenenler ise Kemal Sunal’ın müze hayaliyle hayatı boyunca biriktirdiği, eşi Gül Sunal’ın ölümünden sonra özenle koruduğu arşivinin, kostümlerinin, özel eşyalarının neredeyse 10’da biri. Zaten zaman içinde canlandırmalarda ve sergilenen materyallerde değişiklikler yapılacak. Çok amaçlı salonda film gösterileri ve konferanslar düzenlenecek. Özetle çok özenli, anlamlı, derinlikli bir müze hazırlamış Sunay Akın. Gülümseyen bir müze. Ellerine sağlık.
Babamı da götüreceğiz müzeye. Torunu yaz tatili için İstanbul’a geldiğinde. Zira 12 yaşındaki Ali, dedesiyle birlikte Kemal Sunal filmi izlemeye bayılıyor. Bu müze sayesinde daha kaç kuşak onu gülümseyerek, saygı ve sevgiyle hatırlayacak kimbilir? Göztepe Parkı’nın huzurlu ortamında, mevsimler bir diğerine dönerken Kemal Sunal, sevenleriyle buluşacak yıllar yılı. Halkı, Sunal’ın kendilerine hediye ettiği ‘kahkaha’ya sonsuza dek sahip çıkacak.
Bu müze hep gülsün.
İyi pazarlar.