Fikret Bila

Fikret Bila

fbila@milliyet.com.tr

Tüm Yazıları
Haberin Devamı

Tunus’ta Bin Ali’yi deviren halk hareketine “Yasemin devrimi” adı verildi. Yaşananların bir devrim olduğuna hükmetmek için henüz çok erken. Her iktidar değişikliği devrim değildir. Hele devrilen bir diktatörün yerine yeni bir diktatör, devrilen bir kralın yerine yeni bir kral geliyorsa, bir devrimden söz edilemez.

Atatürk devrimi
Bu coğrafyada bir devrimden söz edilecekse, o da “Atatürk devrimi”dir. Ümmetten bir ulus, kuldan vatandaş yaratan; kadını gün yüzüne çıkarıp erkekle eşit kılan; laik ve demokratik bir cumhuriyet kuran Atatürk devrimi...
Atatürk, tüm ezilen uluslara örnek olacak devrimini 20. yüzyılın başlarında gerçekleştirdi. On yıllar boyunca diktatörler, krallar tarafından yönetilen halkının büyük çoğunluğu Müslüman olan ülkelerin takip etmeleri gereken Atatürk ve O’nun devrimleriydi. O’nun gösterdiği çağdaş medeniyet düzeyini yakalamanın yolu, demokratik laik rejimlerden, bilimin rehberliğinden geçiyordu.
Atatürk’ün farkı ve büyüklüğü buradadır. Oysa 21. yüzyılda dahi krallar ve diktatörler tarafından yönetilen ülkelerin büyük çoğunluğu, Ortadoğu’nun ve Afrika’nın yoksul ve Müslüman olan ülkeleri...
En zengin doğal kaynaklara sahip olmalarına rağmen, kral ve diktatör sülalesi dışında halkının yoksul olduğu bu ülkelere demokrasi hiç uğramadı. Laikliğin adı bile geçirilmedi.

Varlık içinde yokluk
Sonuç ortada; insan haklarında, kadın-erkek eşitliğinde, yargıda, refah düzeyinde, adil gelir dağılımında, sosyal güvenlikte, bilim ve sanatta ön almış bir tek ülke çıkmadı bu ülkeler arasından...
Krallar, diktatörler göstermelik seçimlerle on yıllar boyunca halklarını sömürdüler, sömürttüler. Doğrudan veya dolaylı olarak dini kullandılar, dini referanslarla halklarını kandırdılar. Bilimin, teknolojinin yanından geçmediler.

Batı’nın desteği
Bu ülkelerdeki despot yönetimleri Batı dediğimiz dünya hep destekledi. Ta ki, kendi çıkarları bozuluncaya kadar.
Eğer petrolü, doğal gazı, madenleri aldığı sürece Batı için diktatörler, krallar hiç sorun olmadı. Onları ve kurdukları despot yönetimleri desteklemeyi son güne kadar sürdürdüler.
Kendileri uzaya kadın astronot gönderirken; bu ülkelerde kadının taşlanarak öldürülmesine, okutulmamasına, oy kullandırılmamasına, çalıştırılmamasına, sokağa çıkarılmamasına, kimlik ve kişilik sahibi olmamasına hiç ses çıkarmadılar.
Çıkarları bozulduğunda; demokrasi getiriyoruz diye işgal etmekten, doğrudan veya dolaylı olarak bir diktatörü devirip diğerini getirmekten de geri durmadılar.

Türkiye’nin durumu
Türkiye bugün o ülkelere benzemiyorsa, bunu Atatürk’ün 20. yüzyılın başlarında gerçekleştirdiği devrime borçludur.
Eksikleri de olsa 87 yıllık bir cumhuriyet; ağır aksak da olsa 60 yıllık bir demokrasi; çağdaş değerleri yakalayamamış olsa da o ülkelerle kıyaslanmayacak düzeyde kadın hakları; mükemmel işlemese de güçler ayrılığı; olması gerekenin çok gerisinde de olsa hak ve özgürlükler varsa hepsi Atatürk devrimi sayesindedir...