Mısır’ın devrik Başkanı Hüsnü Mübarek, istifaya direndiği son konuşmasında hayatını ülkesine ve Mısır halkına hizmetle geçirdiğini sık sık vurguladı.
Mübarek devrilince yapılan ilk iş Mübarek ve ailesinin İsviçre bankalarındaki paralarının dondurulması oldu.
Eğer Mübarek gibi on yıllarca ülkesini yöneten bir liderin İsviçre bankalarında milyarlarca doları varsa, orada bir yanlışlık var demektir. O yanlış, bu liderin ülkesine ve milletine hizmet etmediğidir.
Niye İsviçre?
Ülkesine, milletine hizmet ettiğine inanan bir lider, neden paralarını İsviçre’ye gönderir? Bunun iki nedeni vardır:
1- Halkına hizmet etmeyen bir diktatör olduğunu en iyi kendisi bildiğinden, gün olur, ülkeden kaçmak gerekir, diye İsviçre bankalarına para yığar?
2- İkinci neden de yığdığı paralar emeğinin karşılığı paralar değildir, gücünü paraya tahvil ettiğini gösterir.
Yoksa, halkına, ülkesine güvenen, ömrünü ona hizmete adamış bir lider, niye milyarlarca doların sahibi olsun ve niye bu paraları İsviçre bankalarında saklasın?
Mübarek ve ailesinin mal varlığının boyutları ve paraları İsviçre bankalarında tutmalarının iki nedeni de “kaçmak”tır. Birincisi belki ülkeden kaçmak, ikincisi denetimden kaçmak.
Sonuç olarak, İsviçre’ye para yığan hiçbir lider, ülkesine ve halkına hizmet ettiğini söyleyemez...
Atatürk’le kıyas
Mısır olayları patlak verdiğinden beri bazı “aydın”lar, Atatürk ve dönemiyle, Mübarek ve benzerlerini kıyaslamaya yöneldiler. O kadar ki, Mısır’ın Kemalizmi yıkılıyor, diye yazanlar bile oldu.
Buna kendilerinin inandıklarını düşünmek de çok zor. Bu zorlama kıyaslamalar bilinçaltına işlemiş Atatürk düşmanlığından kaynaklanıyor olmalı...
Atatürk, hilafeti ve saltanatı kaldıran; laik bir rejimle demokrasiye ulaşmaya çalışan, deneyen; bunun kurallarını ve temel kurumlarını oluşturan, hele bu coğrafya ve kültürde kadın-erkek eşitliğini esas alan devrimler gerçekleştirmiş; sadece çağını değil ötesini de görebilen bir büyük önderdir. Önderliği ve devrimciliği tüm mazlum uluslar için bugün de geçerlidir.
Arap dünyasının yüzyılına göre emperyal güçler tarafından işbaşına getirilmiş krallarını, şahlarını, emirlerini, devlet başkanlarını Atatürk’le kıyaslamak abesle iştigaldir. Bu ülkelerin radikal din devletlerine dönüşmesini önlüyormuş görüntüsü altında kurdukları otoriter rejimlerle on yıllarca yöneten bu liderlerin hiçbiri Atatürk’ün yanından bile geçemez, tırnağı dahi olamazlar.
Sanki laikliği hedeflemiş liderlermiş görüntüsü altında her türlü din istismarını yapan, en küçük demokratik muhalefeti anında polis devletiyle yok eden, yoksul, ezilmiş; insan haklarından, demokrasiden, insanca yaşayacak gelirden yoksun halka dine umut bağlamak ve onu örgütleyen illegal radikal dinci muhalefet dışında seçenek bırakmayanlar da bu liderlerdir. Bu liderleri ve kurdukları diktatörlükleri, Atatürk ve kurucusu demokratik-laik, sosyal hukuk devleti olan Türkiye Cumhuriyeti Devleti’yle kıyaslamak olacak iş değildir.
Eğer Arap halkları, Türkiye’yi örnek alacaklarsa bu nitelikleriyle örnek almalıdırlar.