Türkiye’de çocukların, gençlerin kaderleri sınavlarla belirleniyor. Çocuk, ilkokula adım attığı andan itibaren bir yarış atı gibi yetiştiriliyor ki, başarı sıralamasında iyi bir yer alsın. Çocuk çok, ortalama gelir düşük, iyi okul az olunca, kıyasıya bir mücadele başlıyor. Sadece çocuklar arasında değil, anneler babalarda da yarış yaşanıyor. Onlar da en az çocuklar kadar ağır bir psikolojik baskı altında, sınavdan sınava, dershaneden dershaneye, hocadan hocaya koşuşturup duruyorlar.
Sınava kadar
Bu koşuşturma ilkokul 4. sınıfta özel dersler aldırmayla, el kadar çocuğu dershaneye göndermekle başlıyor. Ardından (bu yıla kadar) 6., 7. ve 8. sınıfta iyi bir liseye girmek için yarışıyorlar.
Liseye kapağı atan bu kez üniversite yarışına başlıyor. Nefes bile almadan yeniden en az üç sene dershane, o arada özel dersler ve okul dersleri, bir koşuşturma daha başlıyor. Ve artık hangi sınav yöntemiyle karşılaşacaklarını bilmeden kaderlerini belirleyecek üniversite sınavına veya sınavlarına girmeye başlıyorlar. İyi bir üniversite için hedef yüzde 1 ila 5 arasında değişiyor.
ÖSYM’ye güven
Çocuklar, anneler babalar, bu işkenceye dönüşen yarışta her şeye katlanıyorlar. Yemeden içmeden kesip çocuklara para yetiştirmeye çalışıyorlar. Bu bütün çileyi ÖSYM’nin yaptığı sınavlara duydukları güven nedeniyle çekiyorlar.
“Nihayet” diyorlar, sınavı ÖSYM yapıyor, torpil olmaz, hırsızlık olmaz, haksızlık olmaz, çocuğun durumu ne ise o ortaya çıkar.”
ÖSYM en çok güven duyulan kurumlardan biriydi. Bir sınavı ÖSYM yapıyorsa hata olmaz yargısı yerleşmişti. O kadar ki, mesleğe ancak giriş sınavıyla girilebilen kurumlar da şaibe altında kalmamak için sınavlarını ÖSYM’ye yaptırmaya başlamışlardı.
ÖSYM’ye güven kaybı
Ancak son yıllarda yaşadıklarımız, ÖSYM’ye karşı olan güveni çok ciddi biçimde sarsmış durumda.
KPSS’de bu yıl ortaya çıkan skandal henüz bir sonuca vardırılmadı. Soruların çalındığı ve birçok adaya ulaştırıldığı anlaşıldı. Soruşturma sürüyor. Bu sınavda kaç kişi soruları aldığı için başarılı oldu, bilinmiyor. Kaç kişi kendi emeğiyle başarılı oldu o da belli değil. KPSS’ye girenler neredeyse ikiye bölünmüş durumdalar. Bizleri email yağmuruna tuttular. Bir kısmı sınav iptal edilmeli diyor, bir kısmı bizim ne günahımız var, iptal edilmesin diyor. Hangi karar verilirse verilsin ortada bir haksızlık, hukuksuzluk, adaletsizlik olacağı açık. Kimin hakkını nasıl koruyacaksınız?
Bu skandal henüz sonuçlanmadan arka arkaya başka skandallar da patlamaya başladı. Üniversiteye giriş sınavında da matematik sorularının önceden bazı adaylara ulaştırıldığı ortaya çıktı. Bir soruşturma daha açıldı.
Bu skandalın akıbeti belli olmadan 10 ilde sınav çeteleri ortaya çıkarıldı. Başkaları adına sınava girenler belirlendi. Bu işleri organize biçimde yapan çete mensupları gözaltına alındılar.
YÖK ve ÖSYM
Sınavları delik deşik eden bu skandallara karşın YÖK ve ÖSYM’den tatmin edici bir açıklama gelmedi. Bu kurumlarımızın konuya gereken önemi verip vermedikleri bile tartışmalı. İşin ne kadar ciddiye alındığı belli değil. Sınav sorularının güvenliği konusunda ne yapıldığı da anlaşılmış değil. Sınav sorularını hazırlayan heyette dershane sahibi üyelerin bulunması bir başka skandaldı. Çocukları ve velileri sınav manyağı yapan eğitim sisteminin çarpıklıkları bir yana, bari sınavların doğru dürüst yapılmasını beklemek herhalde bu toplumun hakkıdır.