Ceza Muhakemesi Kanunu’nun (CMK) 102. maddesindeki değişikliğin yürürlüğe girmesi tartışmaları da beraberinde getirdi.
Tutukluluğun azami süresini dolduranlar tahliye edildi. Aynı hüküm değişikliği nedeniyle tahliyesi beklenenlerden bazıları ise Yargıtay’ın devlete karşı suçlarda tutukluluk süresinin 10 yıla kadar uzayabileceğine hükmetmesi nedeniyle tahliye edilmedi.
Yargıtay’ın “10 yıl kararı” hukukçuları ikiye böldüğü gibi, kamuoyunun domuz bağıyla öldürülüp evlerin tabanına veya bahçeye gömülen cinayet kurbanlarıyla tanıdığı Hizbullah sanıkları ve bazı mafya liderlerinin tahliye edilmesi, kamuoyu vicdanını rahatsız etti. Bu tutuklular, tahliye edilirken Ergenekon sanıkları arasında silahla, şiddetle hiçbir işi olmamış gazeteci ve bilim adamlarının 2 yılı aşkın süredir tutuklu olmalarına karşın tahliye edilmemeleri de eleştiri konusu oldu.
Yargıtay Başkanı Mustafa Gerçeker de tutukluluk sürelerinin uzunluğuna ilişkin eleştirilere katıldı ve yasa düzenlemesiyle çare bulunmasını istedi.
Başbakan Recep Tayyip Erdoğan, bu eleştirilere ilişkin soruyu yanıtlarken, 10 yıl yorumunun yargı kararı olduğunu anımsattı ve gerekirse yasal düzenleme yapılabileceğini söyledi.
“Tahliye beraat değildir”
Konuyu dün Başbakan Yardımcısı Cemil Çiçek’le konuştum. Çiçek, tartışmanın yanlış yürütüldüğünü vurgulayarak şu yorumu yaptı:
“Hukuki konuları, hukuki yaklaşım ve hukuki kavramlarla tartışmak gerekir. Kavram kargaşası içinde tartışma yapılıyor. Önce şunu belirlemek lazım, bizde tutukluluk mahkûmiyet; tahliye ise beraat gibi algılanıyor. Bu doğru değil. Tutukluluk mahkûmiyet, tahliye de beraat değildir. Tutukluluk bir tedbirdir. Eleştiri, tedbir niteliğinde olan tutukluluk halinin çok uzamasıdır. Tartışılması gereken tutukluluk süresinin uzamasının nedenidir. Bu yasadan mı kaynaklanıyor, yoksa uygulamadan mı? Bunun nedenlerine bakmak gerekir. Mahkeme, yıllarca bir davayı neden karara bağlayamıyor, buna bakmak lazım.”
AİHM’nin ölçüsü
Çiçek, Avrupa İnsan Hakları Mahkemesi’nin (AİHM) kararlarına bakmak gerektiğini söyleyerek şunu da ekledi:
“AİHM, 2-3 yıl süren tutukluluk halini insan haklarına aykırı buluyor. Kararı bu yönde. Dolayısıyla bu süreyi aşan tutukluluk hali ciddi bir sorundur. Bunu doğuran nedenler üzerinde durulmalı ve ona göre tedbir alınmalıdır.”
“Bizden veya değil ayırımı olmaz”
Çiçek, Yargıtay’ın 10 yıllık kararı ve tahliyeleri değerlendirirken şöyle konuştu:
“Hukuki yorumlar kişilere ve olaylara göre yapılmaz. Hukuka göre yapılır. Ortada bir yasa varsa, bu yasa yürürlükte kaldığı sürece uygulanacaktır. Elbette eleştirilebilir, değiştirebilir. Ama kişilere göre farklı yorum yapmak hukuki değil, siyasi olur. Şimdi eğer kişi bizdense 2 yıl tutukluluk süresi çok uzun, bizden değilse 10 yıllık tutukluluk süresi az, daha fazla olmalı, diyemeyiz. Böyle dersek bu hukuki değil, siyasi bir yorum olur. Ben, tahliye edilenleri savunduğum veya tahliye edilmeyenlere edilmesin dediğim için konuşmuyorum. Böyle anlaşılmasın. Benim söylemek istediğim yorumun kişilere göre yapılamayacağı, yapılmaması gerektiğidir. Eğer kişi sizin görüşünüze yakınsa 2 yıl tutuklu kaldı, bu çok uzun, daha önce tahliye edilmeliydi; kişi sizden değilse 10 yıl tutuklu kalmış daha da fazla kalması gerekir, derseniz, bu kişiye göre yorum olur. Böyle diyemeyiz. Dersek hukuki olmaz. Benim söylemek istediğim bu.”
Hükümetin rolü yok
Çiçek, yasa değişikliğinin yürürlüğe girmesi ve Yargıtay’ın verdiği 10 yıllık azami süre kararı nedeniyle hükümetin eleştirilmesine de karşı çıktı ve şu değerlendirmeyi yaptı:
“Bu yargının bir kararı. Hükümetle hiçbir ilgisi yok. Yargıtay yasa maddesini böyle yorumlayıp karar verdi. Burada hükümetin hiç rolü yok. Bazıları her şeyi hükümete bağlamayı alışkanlık haline getirmiş. Öyle yazıp çiziyor. Ama hiçbir hukuki yanı yok. Tamamen siyasi yorum ve eleştiri. Ne olsa hükümetten bulmaya alışmışlar. Sorun yasadan mı uygulamadan mı kaynaklanıyor, ona bakılmalı. Biz zamanında istinaf mahkemeleri kanunu çıkarırken, demediklerini bırakmayanlar şimdi iş yükünden şikâyet ediyorlar. Biz kanunu çıkarırken, gücümüzü bölmek istiyorlar diye karşı çıkanlar şimdi nerede? Şimdi iş yükü çok da ondan davalar uzuyor, diyorlar. Biz istinaf mahkemeleri kanununu çıkardık ama henüz mahkemeleri kuramadık, çünkü yeterli hâkim yok. Avukatlardan sınavla hâkim alalım diye yaptığımız düzenleme de veto edilmişti. Bir konuyu tartışırken ve eleştiri yöneltirken bütün yönlerine bakmak lazım.”