Fikret Bila

Fikret Bila

fbila@milliyet.com.tr

Tüm Yazıları
Haberin Devamı

Cumhurbaşkanı Abdullah Gül’ün 29 Ekim resepsiyonunda en çok merak edilen konu, Genelkurmay Başkanı Org. Işık Koşaner ve kuvvet komutanlarının gelip gelmeyeceğiydi...
Kapıların açılması beklenirken konukların çoğu bu konuyu konuşuyordu. Saat 19.30’da açılması beklenen kapılar açılmayınca, acaba komutanlar mı bekleniyor sorusu dillendirildi. Kapılar 20 dakika gecikmeyle açıldığında, komutanların gelmeyeceği anlaşılmıştı...

Türbanlı sayısı azdı
Gül’ün tek ve eşli davetinde resepsiyon salonunda nasıl bir tablo oluşacağı da merak ediliyordu.
Gül’ün ilk kez bu yıl verdiği eşli ve tek resepsiyonda türbanlı konuk sayısı çok değildi. Başı açık konukların sayısı daha fazlaydı. Ayrıca türbanlı konuklar arasında hiç kimse “türbanın zaferi” havasına da girmemişti. Salona türban hâkim değildi.

Takım elbise çoğunlukta
Eski yıllara göre smokinli konuk sayısı da azdı. Çoğunluk takım elbiseyi tercih etmişti. Özellikle işadamları, gazeteciler ve milletvekillerinin çoğunluğu takım elbise giymişlerdi. Önceki yıllarda smokinli görmeye alıştığımız birçok isim takım elbiseliydi. Erkek konukların smokin ve takım elbise tercihlerinin siyasal konjonktürden etkilendiği izlenimi vardı.

CHP yoktu
Bir diğer merak konusu CHP’den kaç milletvekilinin katılacağıydı. Salonda CHP’li yoktu denilebilir. CHP milletvekillerinden sadece Ahmet Tan ve Harun Öztürk vardı. Onların da ortak özelliği DSP kökenli oluşlarıydı. MHP lideri Devlet Bahçeli ve yakın kurmayları ile DSP lideri Masum Türker ve kurmayları tam takım katılmışlardı.

Erdoğan’ın heyecanı
Başbakan Recep Tayyip Erdoğan, bütün konuklarla yakından ilgilendi. Gazetecilerle şakalaştı.
Başbakan, yatırımlardan söz ederken heyecanlanıyor. Hidroelektrik santralları, İstanbul-İzmir otoyolundan söz ederken, 9. Cumhurbaşkanı Süleyman Demirel gibiydi. Bir mühendis kadar rakamlara hâkimdi. İstanbul-İzmir otoyolunun temel atma töreninden söz ederken, müteahhitlerle nasıl pazarlık yaptığını detayıyla anlattı. Projeyi 7 yılda bitiririz dediler, itiraz ettim, dedi. Bir gün önce gece oturdum hesapladım, 7 yıl uzun, 5 yılda rahat rahat biter diye, hesabı önlerine koydum, diye devam etti.
İkizdere santral projesini anlatırken müteahhidi de oradaydı. Doğaya zarar verilmediğini, kumanda tesislerinin dağın içine doğayla uyumlu biçimde gömüldüğünü detayıyla anlattı. Çine Menderes Barajı’nın gövde olarak dünya beşincisi olduğunu anlatırken de gururluydu. Artık su akarken biz bakmayacağız, yapacağız, enerjiye dönüştüreceğiz, paraya dönüştüreceğiz, ekonomiye katacağız, diye heyecanla konuşmasını sürdürdü.

Gül’ün hoşgörüsü
Cumhurbaşkanı Abdullah Gül de konukların tebriklerini kabul ettikten sonra salona katıldı. Bütün salonu gezerek tüm konuklarla sohbet etmeye çalıştı.
Tek ve eşli resepsiyon davetinin doğru yöntem olduğundan emin görünüyordu. Komutanların katılmaması konusunda, “Türkiye realitesi burada” demekle yetindi. Bu konuda fazla konuşmak istemedi.
BDP lideri Selahattin Demirtaş ve BDP’li milletvekilleri, ayrılmadan önce Cumhurbaşkanı Gül’ün yanına geldiler. “Sizi görmeden gitmek istemedik” diyerek, sohbete başladılar. Cumhurbaşkanı Gül, kucaklayıcı, hoşgörülü bir üslupla sohbet etti. Demirtaş ve BDP’li milletvekilleri, Türkiye’yi bölmek, Türkiye’den ayrılmak istemedikleri konusunda Cumhurbaşkanı Gül’ü ikna etmeye çalıştılar. Kürtçenin okullara girmesi, eğitim dili olması konusunda da ikna edici olmaya çalıştılar.
Cumhurbaşkanı Gül, Demirtaş ve arkadaşlarını sabırla ve dikkatle dinledi. Bir taahhütte bulunmadı. Çok dikkatli bir üslupla BDP’lileri yanıtladı ve nazik bir şekilde uyarmayı da ihmal etmedi. Her şeyin konuşulabildiğine dikkati çekti, sorunların diyalogla çözülebileceğini söyledi, ancak, “şiddet, kan, ölüm, oluru olmaz yapıyor” diyerek, sorunların çözümünde asıl engelin terör olduğu mesajını verdi.