Fikret Bila

Fikret Bila

fbila@milliyet.com.tr

Tüm Yazıları
Haberin Devamı

Türkiye, dünyada benzinin en pahalı satıldığı ülke. Birçok ülke de Türkiye gibi petrol fakiri ancak hiçbirinde benzin bizde olduğu kadar pahalı değil. Benzinin litre fiyatı 4 liraya dayanmış durumda. 3.85 lira ila 4.01 lira arasında değişiyor. Benzin fiyatı içindeki vergi artık kemiğe dayanmış durumda. Bu bilindiği için de hükümet benzin fiyatını indirmenin yollarını arıyor. Ama bu arayış içinde vergi indirimi yok. Bir litre benzinin fiyatının yüzde 65’i vergi.

Yüzde 65 verginin anlamı
Bir ürün üzerinde yüzde 65 vergi bulunması-nın, ekonomi politikası açısından anlamı, “o ürünü kullanmayın” demektir. O sektörün gelişmesini istemeyen, farklı sektörlerin gelişmesini ülke ekonomisi bakımından daha yararlı bulan bir siyasi iktidarın, o alanı cezalandırması anlamına gelir.
Oysa akaryakıt gibi hem çağdaş yaşamın hem de tarımın ve sanayinin vazgeçemeyeceği bir temel girdiye bu denli yüksek bir vergi bindirmek, seçici bir mali-ekonomi politikasından çok, kümesteki kazı bağırtarak da olsa yolma amacını ifade eder. Maliye politikası öğretisinde öğretilen ile Türkiye’de uygulama -benzin örneğinde olduğu gibi- taban tabana zıttır. Vergi adaletini esas almış çağdaş ülkelerde, lüks tüketim malları yüksek biçimde vergilendirilirken, zorunlu tüketim maddeleri ile ekonominin gerek duyduğu girdiler üzerindeki vergiler düşük tutulur.
Türkiye’ye baktığımızda karşımıza çıkan tablo ise mücevher, değerli taş gibi lüks tüketim malları üzerinde komik denecek kadar düşük bir KDV olduğu, buna karşılık birçok zorunlu ihtiyaç mad-desi, tarım ve sanayi girdisinde ise yüksek vergi olduğunu gösterir. Sonuç mevcut vergi adaletsizli-ğinin daha da bozulmasından başka bir şey değildir.

Vergiden vergi
Maliye öğretisine ters düşen bir uygulama da Türkiye’de “vergiden vergi” alınmasıdır. Vergi, vergisiz matrahtan alınır. Vergiyi bir başka verginin matrahına dahil etmek, “vergiden vergi” almaktır ki; vergi vergiden değil, doğrudan gelirden veya onun harcanması aşamalarından dolaylı olarak alınır.
Benzinde ise vergiden vergi alınıyor. Özel Tüketim Vergisi (ÖTV) alındıktan sonra, bu tutar Katma Değer Vergisi’nin (KDV) matrahına ekleniyor. Böylece vergi taşıyan matrah bir daha vergileniyor. Bu uygulama sadece benzinde değil, otomobil sektöründe de uygulanıyor. Araba satışlarında da önce ÖTV alınıyor, sonra ÖTV’nin eklendiği matrahtan KDV alınıyor.

Oğuz Hoca’nın yorumu
CHP Genel Başkan Yardımcısı Prof. Dr. Oğuz Oyan, önde gelen Maliye hocalarından biridir. Oğuz Hoca benim de hocamdır. Doktorada danışman hocam olarak tezimi o yönetmişti. Oğuz Hoca, Türkiye’de vergi gelirlerinin önemli ölçüde dolaylı vergilere dayandığını vurgulayarak şu yorumu yaptı:
“Benzindeki vergileme tüketiciye üç defa darbe indiriyor. Birincisi ÖTV, ikincisi KDV, üçüncüsü ise ÖTV’den de KDV alınması. Bu vergilendirme ilkelerine ve vergi adaleti esasına aykırı bir uygulamadır. Dolaylı vergiler tersine artan oranlı vergilerdir. Verginin Anayasa’nın 73. maddesine göre herkesten gücüne göre alınması gerekir. Ama hükümet bunu yapamadığı için dolaylı vergilerle vergi adaletsizliğini daha da derinleştirmektedir. Lüks malları yüksek oranda vergilendirirseniz gelir dağılımı ve vergi adaletine katkı yaparsanız, ama tersine lüks malları az zorunlu malları, üretim girdisi olan malları ağır vergilendirirseniz, gelir uçurumunu daha açarsınız, vergi adaletsizliğini derinleştirirsiniz.”

Benzindeki verginin sonuçları
“Benzindeki yüksek vergi yükü tüketiciyi arabasını kullanamaz hale getirdi. Benzini koklayarak harcanması gereken bir ürün haline soktu. Ekonomik ve ticari faaliyet açısından bakarsanız, kamyoncular artık mazot değil yağ yakıyorlar. Bu motoru öldürüyor. Çiftçi ve küçük ölçekli sanayici de bu yolla cezalandırılmış oluyor. Hükümet vergiyi indirmek yerine TÜPRAŞ’a rica ediyor, o da yüzde 2’lik bir indirime gidiyor, bunun sonucu ise fiyat, ancak 2 kuruş düşüyor. Hükümet gerçeği görmek istemiyor.”