CHP’nin eski lideri Deniz Baykal’ın, Taraf gazetesi yazarı Rasim Ozan Kütahyalı’ya yansıttığı görüşleri gözleri CHP’ye çevirdi.
Baykal’ın, yeni tüzüğün yürürlüğe konulması ve yeni parti meclisi seçilmesine ilişkin düşünceleri tartışma yarattı. Bu sözleri, “Baykal dönmek istiyor”, “Baykal, Önder Sav’ı hedef alıyor” gibi yorumlayanlar oldu.
Yeni model
Baykal istifa etmemiş olsaydı, seçimlere, hazırlattığı tüzüğün öngördüğü yeni modelle gidecekti. Bu konuyu birkaç söyleşimizde dile getirmişti. Bu açıdan tüzükle ilgili düşüncesi yeni değil. O zaman da Baykal, yeni modelde daha aktif bir genel merkez oluşacağını, 15 genel başkan yardımcısı bulunacağını, her birinin bir konu ve alandan sorumlu olacağını ve aktif olarak çalışacağını açıklamıştı. Bu model, bugün AKP’nin uyguladığı modeli de anımsatıyordu. Nitekim buna uygun tüzük de kabul edildi. Baykal’ın genel başkanlığı sırasında parti meclisi toplandı ve tüzüğün 21-22 Mayıs 2010 kurultayıyla birlikte yürürlüğe girmesini kararlaştırdı.
Ancak, kurultay günü gelmeden Baykal genel başkanlıktan ayrıldı. Kemal Kılıçdaroğlu’nun genel başkan seçildiği kurultayda da tüzüğün uygulanması ertelendi. Baykal, o gün de tüzüğün uygulamaya geçirilmesini istemişti. Kararı eleştirmişti.
İki anahtarlı kasa
Baykal’ın önerilerini biraz daha açalım. CHP’nin eski lideri, referandum sonrasında yapılan, “Genel Başkan çok çalıştı ama örgüt çalışmadı” yorumunu kendi döneminde de çok dinlediğini ve bu nedenle yeni bir genel merkez modeli geliştirmek için Genel Sekreter Önder Sav’ın da desteklediği yeni tüzüğü hazırladıklarını anımsatıyor öncelikle.
Etrafına yaptığı değerlendirme şöyle:
“CHP, iki anahtarlı kasaya döndü. Hani bankalarda büyük kasaların iki anahtarı olur ve bu iki anahtar farklı iki kişide bulunur. Bu iki kişi aynı anda bir araya gelmedikçe biri o kasayı açamaz. Şimdi CHP’nin görünümü öyle. Bir anahtar Genel Başkan’da bir anahtar Genel Sekreter’de. Böyle parti yönetimi olmaz. Dinamik, hızlı, bürokrasiden arınmış bir yönetim kurulamaz. Bunun aksaklıkları referandum sürecinde de görüldü.”
Sovyet dönemi gibi
“Bu iki anahtarlı sistem, soğuk savaş dönemi sistemidir. Biz bunun değiştirilmesini kararlaştırdık, tüzük hazırlandı, yürürlük tarihi karar altına alındı. CHP, iki anahtarlı kasa yönetimiyle seçime istediği gibi hazırlanamaz. Benim önerim, tüzüğü yürürlüğe koymak ve yeni bir parti meclisi oluşturarak, genel seçime asılmaktır.”
CHP’ye çok sık Sovyet dönemine atıf yapılarak “politbüro” eleştirisi yapılırdı. Baykal’ın dile getirdiği “soğuk savaş dönemi gibi” benzetmesi, bu eleştiriyi de anımsatıyor. Deniz Bey, soğuk savaş dönemi parti genel merkezi yerine yetkili çok sayıda genel başkan yardımcısının bulunduğu dinamik bir yönetime ihtiyaç duyulduğu üzerinde duruyor.
“Önerim Önder Sav’a karşı değil”
Baykal’ın gündeme yansıyan bu önerisi, “Deniz Bey, Kılıçdaroğlu’nu değil Önder Sav’ı hedef alıyor” biçiminde yorumlanmıştı. Baykal, bu yorumun yanlış olduğunu söylüyor. Yeni modelde Önder Sav’ın da genel başkan yardımcılarından biri olarak daha aktif görev alabileceğini düşünüyor. Yeniden genel başkanlığa aday olmak gibi bir düşüncesi olmadığını, kişilerle ilgili bir problemi olmadığını belirtiyor; ancak partinin aktif, dinamik bir genel merkez yapısına kavuşturulması gerektiğini, mevcut yapının soğuk savaş dönemindeki partilerde kaldığını savunuyor.
“Kemal Bey’e de söyledim”
Baykal, bu düşüncelerini hem genel başkan olmadan önce hem de genel başkan seçildikten sonra Kemal Kılıçdaroğlu’na da aktardığını anımsatıyor. Tüzükle öngörülen yeni modelin CHP’yi sıçratacak bir model olduğunu, mutlaka bu tüzüğü uygulamaya koyması gerektiğini ısrarla söylediğini ifade ediyor. Bu nedenle de önerisinin referandumdan sonra gündeme getirmiş gibi yansıtılmasının haksızlık olduğunu düşünüyor.
“İki önerim var”
Baykal’ın kendisini ziyaret eden partililere yaptığı iki öneri var:
“1- Tüzük yürürlüğe konulmalı.
2- Kimseyi dışlamayan yeni bir parti meclisi oluşturulması.
Bunun için de kurultay toplanmalı ve zaman yitirmeden, yeni modelle seçim çalışmalarına başlanmalı.”
Baykal, “CHP her seçimden sonra kurultay toplar iç hesaplaşmaya gider, derlerdi. Benim bu önerim bu türden değil. Listeyi yine Kemal Bey yapsın ben de elimden gelen desteği vereyim. Dönem kimsenin dışlanacağı bir dönem değil” diyor, görüşünü soran partili ziyaretçilerine...