Fikret Bila

Fikret Bila

fbila@milliyet.com.tr

Tüm Yazıları
Haberin Devamı

MHP lideri Devlet Bahçeli’nin hayır kampanyası yürütmesi iktidar ve iktidara yakın kesimlerce eleştiriliyor.
Deniliyor ki: “Ülkücüler 12 Eylül’de işkence görmedi mi, niye hayır diyorsunuz?”, “Sizin CHP ile aynı safta ne işiniz var, niye onlarla birlikte hayır diyorsunuz?”
Bahçeli ve MHP’nin hayır demesinin nedeni 12 Eylül’ü savunmasından, işkenceleri normal karşılamasından değil elbette...
Bunu iktidar ve iktidar yanlısı çevreler de biliyor ama MHP tabanına bu yönden hitap ederek “evet”e çekmeye çalışıyorlar.

Neye hayır?
Bahçeli, Türkiye’nin hızla bir bölünmeye doğru sürüklendiğini düşünüyor ve buna “hayır” diyor. Başbakan Recep Tayyip Erdoğan, “bu değişiklikle biz kapı aralıyoruz, asıl anayasa seçimlerden sonra” dedikçe, Bahçeli’nin kaygısı daha da artıyor ve “hayır” kampanyasına daha fazla asılıyor.
Bahçeli, “açılım süreci” ile referanduma sunulan anayasa değişikliği ve vaat edilen yeni anayasa arasında bağlantı olduğu düşüncesinde. Bu zincirleme adımların sonuçta, Türkiye’nin üniter yapısının delinmesini ve Türkiye’nin bölünmesini hızlandıracağına inanıyor. MHP lideri, ayrıca bu projenin uluslararası bir proje olduğunu da savunuyor.
Bahçeli’nin genel gidişe hayır dediğini söyleyebiliriz. Ayrışmanın hızlandığını düşünen Bahçeli, özerklik talebinin gündeme getirilmesinin, büyük pazarlığın bir yansıması olduğu inancında.
Güneydoğu’da özerklikle başlayacak bir sürecin bağımsız Birleşik Kürdistan projesiyle sonuçlandırılmak istendiğine, ancak nihai hedefin saklandığına dikkat çekiyor.
12 Eylül’ü koruyan maddenin kaldırılmasının ise iktidarın 12 Eylül’le hesaplaşmak istediğinden değil, ülkücü, solcu ve hatta BDP’li tabandan da “evet” alabilmek için konulmuş taktik bir madde olduğunu mesajını veriyor.

Beka sorunu
Bahçeli’nin neden hayır dediğini anlayabilmek için “bu bir beka sorunudur” sözü üzerinde durmak lazım. Bahçeli, soruna bir referandumluk veya bir seçimlik sorun olarak bakmıyor. Çok daha ilerisini düşünerek tavrını belirliyor. İleriye baktığında ise Türkiye’nin millet bağlamında hızla ayrıştığı sonucuna varıyor ve süreç doğru yönetilemezse, Türkiye’nin bir beka sorunuyla karşılaşacağı kaygısını taşıyor.

MHP’nin pozisyonu
12 Eylül’den sonra MHP’nin yeni bir pozisyon aldığı unutulmamalı. Bu MHP, 12 Eylül’den önceki MHP değil. MHP’yi yeni pozisyon almaya iten, sosyal demokrat partilerle zaman zaman ortak zeminlerde buluşturan; 12 Eylül’de ülkücü gençlerle devrimci gençlerin aynı işkenceden geçirilmiş olmaları veya aynı hücrede yatırılmaları değil, PKK’nın ortaya çıkmış olmasıdır. Aynı durum, sosyal demokrat partiler olarak DSP ve CHP için de geçerlidir. Bu çizgisinin MHP’ye 12 Eylül’den önceki gözle bakmaması ve bazı konularda ortak tavır almasının nedeni aynıdır.
CHP-DSP çizgisi ile MHP çizgisini “uzlaşmaz” olmaktan çıkaran, PKK’nın terörle siyasallaştırdığı ayrılıkçı hareket ve yarattığı bölünme riskidir. Uluslararası konjonktürün de güçlendirdiği ayrılıkçılığın, Atatürk’ün temellerini attığı Türkiye Cumhuriyeti’nin mevcut varlığıyla bağdaşmaz oluşudur. Bu sürecin sonuçta üniter devlet, ulus devlet, laik devlet direklerini çökerteceği kaygısıdır.
MHP’nin 12 Eylül sonrasında başlayan ve Bahçeli döneminde daha da güçlenen Atatürk milliyetçiliğini, onun millet anlayışını öne çıkarmasının nedeni budur.
MHP’nin yeni pozisyonunda Kürt kimliğini inkâr da yoktur. Koyduğu çizgi etnik kimliklerin üst kimlik haline getirilmesi ve Türk milleti olgusunun parçalanmasıdır. Böyle bir amaca yönelmedikçe Türk milleti üst kimliği altında, her etnik grubun dilini ve kültürünü yaşamasına bir itirazı yoktur.
Bahçeli’nin isteği, ulusal bir sorun olarak gördüğü bu konuda, iktidar partisinin de bu çizgide durmasıdır. “Hayır” cephesinde yer almasının nedeni, iktidar partisini bu çizgide görmemesidir.
Barış ve huzur dolu günler getirmesi dileğiyle bayramınızı kutlar, esenlikler dilerim.