<#comment>#comment>Meğerse yanlış biliniyormuş!
Bizim küskünler "liste küskünü" değillermiş! Bunların çoğunluğu liste başı veya bir altıymış.
Dolayısıyla, seçilememe kaygıları yokmuş da, kızgınlıklarının nedeni, sistemin yeterince demokratik olmamasıymış! Böyle demokratik olmayan bir sistemde yeniden milletvekili olmayı içlerine sindiremedikleri için seçimin ertelenmesini istiyorlarmış!
Vallahi, küskünlerin gerekçeleri böyle....
İster inanın, ister inanmayın...
Söyleyenin bir yüzü, inanmayanın iki yüzü kara!
Kanadoğlu, Türk Ceza Yasasının 312/2. maddesinde yapılan değişikliğin, suçun unsurlarını değiştirmediğini Anayasanın 76., Milletvekili Seçilme Yasasının 11/(f) ve 3. maddeleri uyarınca Erdoğan ve Erbakanın milletvekili adayı olamayacaklarını açıklamıştı. Kanadoğlu, bu yaklaşımla YSKnın adaylık başvurularını geri çeviren kararının doğru olduğunu vurgulamıştı. Yargıtay Cumhuriyet Başsavcısı, aksi yönde oy kullanan 3 YSK üyesinin ise bir çeşit yargılama yetkisi kullandıklarını, bunun da Anayasaya uygun olmadığını öne sürmüştü.Kanadoğlunun bu yaklaşımına ilk destek Meclis Başkanı Ömer İzgiden geldi. İzgi, dün yaptığımız görüşmede hem Meclis Başkanı hem de bir hukukçu olarak YSKnın ve başsavcının görüşlerine katıldığını açıkladı. İzgi, yasama organının başkanı olarak şu değerlendirmeyi yaptı:"Türk Ceza Yasasının 312/2. maddesinde yapılan değişiklikle öne sürüldüğü gibi bu maddede tanımlanan suç ortadan kaldırılmamıştır. Ancak maddenin ilk halindeki ağırlaştırıcı hüküm değiştirilerek yeni maddeye taşınmıştır. Eğer ağırlaştırıcı hüküm hiç değiştirilmeden yeni maddeye taşınsaydı o zaman Sayın Erdoğan için suçun ortadan kalktığı bir mahkeme kararıyla saptanabilirdi. Çünkü Sayın Erdoğan,
<#comment>#comment>Yargıtay Cumhuriyet Başsavcısı Sabih Kanadoğlu’nun, Yüksek Seçim Kurulu’nun AK Parti lideri Tayyip Erdoğan ve Necmettin Erbakan ile ilgili verdiği karara ilişkin görüşlerini dün yansıtmıştık.
Kanadoğlu, Türk Ceza Yasası’nın 312/2. maddesinde yapılan değişikliğin, suçun unsurlarını değiştirmediğini Anayasa’nın 76., Milletvekili Seçilme Yasası’nın 11/(f) ve 3. maddeleri uyarınca Erdoğan ve Erbakan’ın milletvekili adayı olamayacaklarını açıklamıştı. Kanadoğlu, bu yaklaşımla YSK’nın adaylık başvurularını geri çeviren kararının doğru olduğunu vurgulamıştı. Yargıtay Cumhuriyet Başsavcısı, aksi yönde oy kullanan 3 YSK üyesinin ise bir çeşit yargılama yetkisi kullandıklarını, bunun da Anayasa’ya uygun olmadığını öne sürmüştü.
Kanadoğlu’nun bu yaklaşımına ilk destek Meclis Başkanı Ömer İzgi’den geldi. İzgi, dün yaptığımız görüşmede hem Meclis Başkanı hem de bir hukukçu olarak YSK’nın ve başsavcının görüşlerine katıldığını açıkladı. İzgi, yasama organının başkanı olarak şu değerlendirmeyi yaptı:
"Türk Ceza Yasası’nın 312/2. maddesinde yapılan değişiklikle öne sürüldüğü gibi bu maddede tanımlanan suç ortadan kaldırılmamıştır. Ancak maddenin ilk halindeki
312nci maddenin kapsamı daralmadı, genişledi. Yani suç ortadan kalkmadı "Ben göreve başlayacağım gün evden çıktım önce Anıtkabire gittim. Atatürkün huzurunda ant içtim. Görevimin, laik, demokratik Cumhuriyeti ve ülkenin milletiyle bölünmez bütünlüğünü korumak olduğu andını içtim. Görevden ayrılıncaya kadar bu anda bağlı kalacağımdan kimsenin kuşkusu olmamalıdır." Yargıtay Cumhuriyet Başsavcısı Sabih Kanadoğluyla son gelişmeleri bazı meslektaşlarımızla birlikte görüşme olanağı bulduk. Başsavcı Kanadoğlu, basına açıklama yapmayı kural olarak uygun bulmadığını, ancak, alınan son kararlarla ilgili olarak yargıya yöneltilen ağır ve haksız eleştirilerin bunu zorunlu kıldığını vurgulayarak söze başladı. Kanadoğlu, sorularımızı almadan önce görev ve hukuk anlayışının bir çerçevesini çizdi: "Türkiye Cumhuriyeti bir hukuk devletidir. Bu anlamı, Anayasa ve ona uygun yasaların önüne hiçbir siyasi düşüncenin geçemeyeceğidir. Benim görev anlayışım budur. Ben Anayasa ve yasaları siyasi görüşüme göre yorumlayamam. Görevimi yaparken hiçbir siyasi görüş veya bir beklenti ile hareket etmem, edemem. Hukukun üstünlüğü bunu gerektirir." Kanadoğlu, Yargıtay Cumhuriyet Başsavcılığı görevine başladığı
<#comment>#comment>
Yargıtay Cumhuriyet Başsavcısı Sabih Kanadoğlu’yla son gelişmeleri bazı meslektaşlarımızla birlikte görüşme olanağı bulduk. Başsavcı Kanadoğlu, basına açıklama yapmayı kural olarak uygun bulmadığını, ancak, alınan son kararlarla ilgili olarak yargıya yöneltilen ağır ve haksız eleştirilerin bunu zorunlu kıldığını vurgulayarak söze başladı. Kanadoğlu, sorularımızı almadan önce görev ve hukuk anlayışının bir çerçevesini çizdi: "Türkiye Cumhuriyeti bir hukuk devletidir. Bu anlamı, Anayasa ve ona uygun yasaların önüne hiçbir siyasi düşüncenin geçemeyeceğidir. Benim görev anlayışım budur. Ben Anayasa ve yasaları siyasi görüşüme göre yorumlayamam. Görevimi yaparken hiçbir siyasi görüş veya bir beklenti ile hareket etmem, edemem. Hukukun üstünlüğü bunu gerektirir." Kanadoğlu, Yargıtay Cumhuriyet Başsavcılığı görevine başladığı günü de şöyle anımsattı:
"Ben göreve başlayacağım gün evden çıktım önce Anıtkabir’e gittim. Atatürk’ün huzurunda ant içtim. Görevimin, laik, demokratik Cumhuriyet’i ve ülkenin milletiyle bölünmez bütünlüğünü korumak olduğu andını içtim. Görevden ayrılıncaya kadar bu anda bağlı kalacağımdan kimsenin kuşkusu olmamalıdır."
YSK MAHKEME
Bu çocuk kimin, diye sorulunca kimse ortaya çıkıp, "benim" demedi, ama gerçek sahipleri herkesten önce ortaya fırlayıp, "benim değil" demeyi ihmal etmediler...Kamuoyundan gelen tepki nedeniyle utandılar...Tam seçim kaçınılmaz oldu derken, ne olur ne olmaz diye SPli Mehmet Bekaroğlu, küskünler için bir can simidi bıraktı. Barajın yüzde 5e indirilmesi önerisi...Bekaroğlu, girişimde bulundu ama partisi buna sahip çıkmadı. SPli Şeref Malkoç, bu partimizin değil Bekaroğlunun girişimidir, diyerek SPyi sözüm ona işin işinden sıyırdı.SPnin Genel Başkan Yardımcısı Bekaroğlu partisinden ayrı hareket ediyormuş gibi bir görüntü vermeye çalıştı.Ama bal gibi biliniyor ki, SP seçimi erteleme konusunda bütün umutları yitirmemek için Bekaroğluna bir girişimde bulunması talimatını vermişti.Şimdi, küskünlerin umudu bu girişim...Eğer bugün ANAP Başkanlık Divanından destek kararı çıkarsa, SP Meclisi olağanüstü toplantıya çağırmaya girişecek...Hiç kuşku yok ki, gizlene saklana, seçimi ertelemeye ve barajı düşürmeye çabalayan ANAP ve YTP de bir anda Bekaroğlunun arkasında boy gösterecektir.Peki bir milletvekili veya parti seçimin ertelenmesini isteyemez mi? Kişisel veya parti çıkarı bunu gerektiriyorsa,
<#comment>#comment>Seçimi erteleme girişimi cami önüne bırakılan çocuk gibi kaldı. Sahipsiz...
Bu çocuk kimin, diye sorulunca kimse ortaya çıkıp, "benim" demedi, ama gerçek sahipleri herkesten önce ortaya fırlayıp, "benim değil" demeyi ihmal etmediler...
Kamuoyundan gelen tepki nedeniyle utandılar...
Tam seçim kaçınılmaz oldu derken, ne olur ne olmaz diye SP’li Mehmet Bekaroğlu, küskünler için bir can simidi bıraktı. Barajın yüzde 5’e indirilmesi önerisi...
Bekaroğlu, girişimde bulundu ama partisi buna sahip çıkmadı. SP’li Şeref Malkoç, bu partimizin değil Bekaroğlu’nun girişimidir, diyerek SP’yi sözüm ona işin işinden sıyırdı.
SP’nin Genel Başkan Yardımcısı Bekaroğlu partisinden ayrı hareket ediyormuş gibi bir görüntü vermeye çalıştı.
Kamuoyu yoklamalarına göre seçimden birinci olarak çıkma olasılığı en yüksek parti olarak gösterilen AK Parti için bu sorunun sorulması kaçınılmaz?Erdoğan başbakan olamayacağına göre kim olur?Henüz YSK kararını vermeden de bu soruya yanıt aranıyordu. Bu görev için ismi öne çıkanların başında Abdullah Gül, Bülent Arınç, Vecdi Gönül, Abdüllatif Şener geliyordu.Erdoğan da CNN - Türkte Taha Akyolun benzer sorusunu yanıtlarken ismi kamuoyunda konuşulan bu isimlerden birinin olabileceği anlamında bir mesaj verdi. AK Partiye verilecek oyları etkilememek, parti içinde bir mücadele varmış gibi hava yaratmamak amacıyla Erdoğan, seçime kadar bir isim telaffuz etme niyetinde değil. Parti yönetimi de bu kararın doğru olduğu görüşünde.Ancak, bu dört isim arasında ibrenin Gülden yana olduğu yönünde yaygın bir kanaat var. AK Parti kulislerinde bunun nedeni şöyle sıralanıyor:1 - Başbakanı seçme yetkisi Sayın Cumhurbaşkanının. Parti genel başkanları engelli olduğu zaman Cumhurbaşkanı parti tüzüğüne bakıyor. Sayın Ecevit, Köşke sağlık nedenleriyle çıkamayınca, Sayın Sezer DSP tüzüğüne bakmış ve Genel Başkandan sonra yetkili görünen Genel Sekreteri Çankayaya davet etmişti. Yine aynı ölçüyü