Türkiye, yaz boyunca referandum kampanyalarından yorgun düştü, desek yeridir. Liderler ve partiler bir genel seçime hazırlansalardı, ancak bu kadar çaba gösterebilirlerdi. Varlarını yoklarını referandum için ortaya koydular. Sonuç 12 Eylül günü belli olacak. “Evet”in ve “hayır”ın oranları uzun süre siyasi gündemi meşgul edecektir ve siyasal sonuçları olacaktır.
Türkiye açısından “evet” ve “hayır”lar kadar, BDP’nin yürüttüğü boykot kampanyasının sonuçları da önem taşıyacaktır. Özellikle Güneydoğu’da katılım oranı BDP açısından anlam taşıyacak. Eğer katılım yüzde 50’nin altında kalırsa, BDP bölgeyi siyasal olarak kontrol ettiğini ilan ettikten sonra “özerklik” talebini daha ısrarlı biçimde gündeme taşıyacaktır. Katılım yüzde 50’yi aşarsa BDP’nin eli zayıflayacaktır.
Anayasa ve PKK
Türkiye’nin 13 Eylül sabahına nasıl uyanacağı kadar 21 Eylül sabahına nasıl uyanacağı da önemlidir. PKK, 20 Eylül’e kadar eylemsizlik kararı aldı. Son günlerde yakalanan patlayıcı maddeler, PKK’nın eylem hazırlıkları içinde olduğunu gösteriyor.
PKK, 20 Eylül’de eylemlerine başlayacak mı, yoksa eylemsizlik kararı uzatılacak mı? İçişleri Bakanı Beşir Atalay, dün NTV’de bu kararın alınmasında bölge halkının, sivil toplum kuruluşlarının baskısının etkili olduğunu açıkladı. PKK’nın zor durumda kaldığını ve bu kararı öyle verdiğini açıkladı. Atalay’ın söylemi, eylemsizlik kararının uzayacağı beklentisi içinde olduğunu yansıtıyordu.
Yüksek oranda “evet” beklediğini açıklayan Atalay, ayrıca böyle bir sonucun yeni anayasa için de kapı açacağını savundu. Yeni anayasa konusunda Başbakan Recep Tayyip Erdoğan da daha önce aynı mesajı vermişti. Yeni anayasa veya yeni anayasa değişiklikleri için referandumda “evet” oyu kullanılmasını istedi. Ancak ne Erdoğan ne Atalay nasıl bir anayasa veya anayasa değişikliği yapılacağına ilişkin bilgi vermediler.
Bu açıklamalar, anayasal güvence ve özerklik dahil radikal düzenlemeler bekleyen BDP-PKK çizgisinin tabanı için bir çeşit “umut” yaratıyor. Boykotun etkinliğini kırmaya yönelik bir söylem olarak da değerlendiriliyor. BDP, boykotu savunsa da eğer sonuç “evet” olursa, 13 Eylül’den itibaren özerklik ve yeni anayasa talebini gündeme getirecektir.
Neden 20 Eylül?
PKK’nın eylemsizlik kararı verdiği ve neden bunu 20 Eylül’le sınırladığı sorusunun yanıtı önemlidir. Bu kararın ramazanla ilgili olduğu inandırıcı değildir.
PKK-BDP cephesinin, 20 Eylül’e kadar, gündeme getirdikleri taleplerin kabul edileceğini beklediklerini söylemek safdillik olur. Elbette onlar da 20 Eylül’e kadar, vatandaşlık tanımı, özerklik verilmesi, Kürtçenin eğitim dili olarak kabul edilmesi gibi radikal adımlar beklemiyorlar. 20 Eylül tarihi, referandumdan sonra bir haftalık bir değerlendirme süresi için belirlenmiş olur. 20 Eylül’e kadar taleplerinin karşılanmasını beklemediklerine göre, ne bekliyorlar?
PKK-BDP cephesinin referandumdan sonra yeni anayasa konusunda iktidardan önemli vaatler bekledikleri söylenebilir. “Yeni anayasa” vaadi bu konuda anahtar rolü oynayacaktır. Eğer hükümet, referandumdan sonra Öcalan-BDP-PKK çizgisinin talepleri konusunda “umut” veren bir söyleme geçerse, ikinci bir “açılım” süreci beklentisi yükselecektir. Bu da yeni temas, görüşmeler, birtakım pazarlıklar yapılacağı yargısını güçlendirecektir.
Genel seçimlere çok az bir süre kala, hükümetin iktidarın bu tür adımlar atması ve toplumu buna ikna etmesi çok zordur. Nitekim Başbakan Erdoğan’ın, yeni anayasa için tarih olarak 2011 seçimlerinden sonrayı işaret etmesi de tesadüf değildir.
Referandumdan sonra da terör, PKK ve BDP’nin özerklik talebi Türkiye gündeminde en önemli yeri tutacaktır.