Ne demişti sayın Erbakan seçimlerden önce; "bizi seçin, bizi seçmeyenler doktora görünsünler." Herhalde doktor dediği psikiyatr olsa gerek. Yani deli doktoru. Sonra ne oldu, biliyorsunuz. Boşuna büyük lokma ye, büyük laf etme derler ya! Şimdi gelelim futbola. 6-0’lık Fenerbahçe galibiyetinden evvel, Fenerbahçe Teknik Direktörü Lorant’ı seçenlerin psikiyatra görünmeleri gerekmez miydi? Yani deli doktoruna. Daha doğrusu medyanın ve taraftarın görüşü böyle değil miydi?
Gerek politikada, gerek sporda şok yaşandı deniliyor. Hiç de şok değil. Seçimin böyle neticeleneceğini sağır sultan bile duymamış mıydı? Galatasaray’ın ise tökezlenip durduğu görülmüyor muydu?
Problemler, liderlerde ve teknik direktörlerde mi?
Tartışan yok.
Toplumlar gibi, spor takımları da adeta tek bir kişi gibi reaksiyonlar gösterirler. Onların da sevinçleri, üzüntüleri, bitkinlikleri ve bıkkınlıkları vardır. Bunların en önemlisi bıkkınlıktır. Mesela son seçim neticeleri toplumsal bir bıkkınlığın aşikar bir sonucudur. Futbolda da durum farklı değil. Futboldaki bu bıkkınlığın altında doyum yatmaktadır. Her ne kadar paralarını alamamışlar deseniz de... Bu doyumsal bıkkınlığın içinde umursamazlık da vardır. Yenilmiş isek ne olmuş yani. İstersek, biz hep yeneriz gibi.. Şimdi Lorant’ı yerenler ben söylemedim diyecekler. Galatasaray Teknik Direktörünü göklere çıkaranlar, bir şeyler bulacaklardır elbette... Moral, kondisyon, idarede uyumsuzluk vesaire gibi...
Hindi gibi kabarmamak gerektiğini geçen hafta yazmıştık. Yoksa, umulmadık zamanda balon gibi sönüvermek de var.
Çok konuştuk galiba. Bu derbi maçı çok konuşulacak, ne derseniz deyin...
Ama, kara kutu bulunamayacağı için, düşüş sebebi tahminlerde kalacak...
Tıpkı bizimki gibi...