Neredeyse dört aydır ha bugün, ha yarın size anlatmayı planladığım bir yer vardı. Kısmet bugüneymiş. Haydi şimdi hep birlikte ağız tadımızın peşine, haydi...
İzmir Yenişehir Gıda Çarşısı’nı, karmaşasının içinde gizlediği lezzetlerini çok severim. Adanacısı, söğüşçüsü, ciğercisi hep kendine özeldir.
Yeni öğrendim. Tüm bunların yanında yine kendine özel, ki koca İzmir’de ben başka yerde yapanını duymadım, bir de Alaşehir Kapamacısı var.
Senelerdir ne zaman yolum Alaşehir civarına düşse ille meşhur yemeğini yemek için uğruyorum. Ama uğradığım saatler ya sabah erken ya da akşam geç saatlere denk geldiğinden bugüne kadar bi türlü kısmet olup Alaşehir Kapama yiyemedim. Hatta iki üç hafta önce Aydın Arapapıştı Kanyonu dönüşü yolu uzatıp Denizli, Buldan, Güney ve en nihayet kapamasını yiyeceğiz diye Alaşehir’den geldim İzmir’e ama yine olmadı, yiyemedik. Bu sefer de Ramazan ayına rastgeldik.
Neyse, onun yerine yolu biraz daha uzatıp Gölmarmara üzerinden Akhisar’a geçtik; Dayıoğlu Kasabı’nda şahane bir köfte yedik de biraz yüreğimiz soğudu.
Bu düşünceler aklımın bi köşesinde dururken geçen gün instagram’ı kurcalarken sevgili ağabeyim Celaleddin Arpat’ın (gurme) sayfasında Yenişehir’de bir restoranın Alaşehir Kapama yaptığına dair paylaşımını gördüm.
Adı ‘Enginar Restaurant’...
Basit ama şık bir sunum
Hah dedim, Alaşehir’e yıllarca gidip yiyemediğim kapamayı İzmir’de kıstırdım. Aynı hafta oğlumun bir organizasyonu için o civarda bir yere doğru yola çıktık. Sevgili eşim Ebru ve oğlum Efe, yola çıkar çıkmaz her zaman olduğu gibi “Acıktık biz” dediler. Hiiç sesimi çıkarmadan internetten Enginar Restaurant’ın yol tarifini buldum, hızlı bir şekilde restaurantın önüne yanaştım.
Ebru biraz şaşkın, “Gene ne sürpriz var Fedo?” dediğinde biz maaile çoktan yemek tezgâhının önünde almıştık soluğu.
Yahu bu benim Alaşehir Kapama kısmetsizliğim nedir? Son 1,5 porsiyon kapama kalmış ve sonrası yok, bitti.
Neyse ki, mekânın sahibi ve aşçısı Kamuran Bora Bey, “Telaşlanmayın yeter size, yetmezse yarın gene yapar ayırırım sizin için” diyor da yüreğimize su serpiyor.
Kamuran Bey aslen Alaşehirli. Babadan el almış, alaylı bir usta kendisi. 7 yıldır Gıda Çarşısı’nda Enginar Restaurant’ı işletiyor. Her daim yemeklerinin başında kendisi.
Ayaküstü siparişi verirken sohbet ediyoruz. Yemeklerini anlatırken “Şöyleydi, böyleydi” demiyor hiçbirine. Özgüvenle, “Ben atadan, dededen öğrendiğimi güzel yaparım” diyor. İddialı anlayacağınız... Bu iddialı halini görünce “Usta” diyorum, “Bir iki bi şey tadacağım, kusur bulursam aynen söylerim.”
Masamıza önce Alaşehir Kapama geliyor. Vallahi hiç bu kadar bi yemeğin peşinden koşmamıştım, önümde görünce bi an heyecanlandım iyi mi?
Yoğurt ve maydanoz eşliğinde, basit ama şık bir sunumu var yemeğin. Küçük toplar içine sarılmış et aslında. Sonrasında bu toplar çıtır hale getirilip yoğurtla servis ediliyor. Ama kesinlikle yerinde yemenizi tavsiye ediyorum. Enginar Restaurant, İzmir’de en doğru yer bunun için.
Ustanın el lezzeti var
İkinci yemeğimiz Dorak Aşı...
Aslında kırmızı kapia birerlerin közlendikten sonra arpacık soğanla tereyağında sotelenmesiyle yapılan bir yemek. Ama siz benim basit dediğime aldanmayın, kesinlikle bir el melekesi şart. Son olarak da eşim karnıyarık sipariş ediyor.
Karnıyarık masaya gelirken usta yanına azıcık da zeytinyağlı taze fasulye eklemiş. Şunu söylemeliyim, uzun zamandır yediğim en kıvamlı karnıyarık ve en lezzetli taze fasulyelerden biriydi tattıklarım.
Yerimden kalkıp ustanın yanına giderken “Adam haklıymış arkadaş” diye geçiriyorum içimden.
Kamuran Usta, ona doğru geldiğimi görünce “Dürüst olacaksın değil mi, neyi neden beğenmediğini de söyleyeceksin, anlaştık mı?” dedi.
Ona şunu söyledim: “Usta ben senin yemeklerinin lezzetli olduğunu daha tatmadan anlamıştım. Nereden diye soracak olursan, masalara getirdiğin roka ve marul garnitürünün üzerine döktüğün yağ-limon-tuz karışımından.”
Usta hafif gülümseyip şaşırıyor. Gerçekten de bu basit garnitür bile bana yetmişti aslında. Çünkü, el melekesine inanan biriyim ben. Bu basit sunumda ustanın el lezzetini anlamıştım. Garnitürü hızlıca bitirip ikinciyi istememek için zor tutmuştuk kendimizi. Sonra diğer yemekleri için de fikirlerimi ilettim kendisine. Karnıyarığın kıvamını; yağının, suyunun dengesini söyledim, Dorak Aşı’na bayıldığımı bildirdim. Usta, duyduklarına çok memnun oldu.
Ama şok yorumu sona sakladım elbette.
Dedim ki, “Usta, bu senin Alaşehir Kapama hiiiç olmamış...”
Ustanın biraz yüzü düştü, alttan aldı, kem dedi, küm dedi, bana sona kaldığımı, daha erken gelmemi falan söylemeye çalışırken baklayı çıkardım ağzımdan. Dedim ki, “Olmamış, çünkü bu bize çok az geldi ve şu anda acayip yemek istememize rağmen devamı yok...”
Bu sözleri duyan usta, keyifle erken bir saatte Alaşehir Kapama’ya davet ediyor bizi.
Sözleşip ayrılırken arkamızdan manalı manalı gülümsediğini hissediyorum. Dönüp “Yine görüşeceğiz ustam” deyip çıkıyorum dükkândan.
Sonra, “İyi ki aklını, bilgisini, görgüsünü çıraklarına aktaran ustalar var; yoksa bu gelenek, görenek yok olup gider” diye aklımdan geçiriyorum.
Bütün ustalara selam olsun.
Elleriniz dert görmesin...
0232 459 03 00
Etin abartısız, sade ve hakkı verilerek pişirilmişini severim...
14 Haziran’da sevgili eşim Ebru’yla birlikteliğimizin 21. yılı münasebetiyle yemeğe gittik. Evden çok da uzaklaşmayalım, yürüyüş mesafesi olsun diye Bostanlı Boğaziçi Restaurant’da karar kıldık.
Hava çok güzel olduğundan da dışarıda bir masada oturmayı seçtik. Aman Allahım, ne güzel bi karar vermişiz anlatamam. Günbatımından sonra, trafiğe kapalı bu yoldan geçen gençleri izlemek, el ele tutuşup geçen ihtiyar delikanlıları görmek, çifte kumrular gibi sarmaş dolaş sevgilileri seyretmek ne hoşmuş yahu.
Bir de arada bir geçen tramvayın tıkırtısı, ışıkların içinden görüntüsü muhteşem. Her zaman dediğim gibi eğer belediye iki tane ‘nostaljik vagon’ koysa şu hatta, İzmir’in tanıtımına akla hayale gelmeyecek kadar katkı sağlar.
Ben yine yemeğe döneyim.
Yıldönümü için gittiğimiz Boğaziçi’nde, son zamanlarda yediğim en güzel etlerden birini yedim. Abartısız, şovsuz, ateşsiz yaptıkları servisle gelen et lokum, anlatılır güzellikte değil. İlle gidip tadılması gerekiyor. Ayrıca yanına bir de ‘Narlıbahçe’ salatası söylüyorsunuz (ki bir efsanedir kendileri), lezzet tavan yapıyor. E gitmişken bi kadehçik bi şi de içersiniz artık. Bu arada ikram ettikleri çiğköftenin hastasıyım, onu da belirtmek isterim. Yapan ustanın ellerine sağlık.
Bunları neden anlattım?
Çünkü şovlu, havalı et yiyelim derken, etin gerçek lezzetini kaçırıyoruz gibi geliyor bana. Etin abartısız, sade ve hakkı verilerek pişirildiğinde lezzetinin tavan yaptığına inananlardanım ben. O sebeple Boğaziçi ilk tercihlerimden.
Afiyet olsun...
Özay Şendir
Öğretmenlik ve sosyal statü
24 Kasım 2024
Didem Özel Tümer
Dışişleri Bakanı Hakan Fidan’dan ABD’ye YPG mesajı: Sineye çekmeyeceğiz
24 Kasım 2024
Abbas Güçlü
Öğretmenler neden mutsuz?
24 Kasım 2024
Zeynep Aktaş
Her şey faizlere kilitlendi
24 Kasım 2024
Ali Eyüboğlu
Aşkın Nur Yengi: ‘‘Rekabet derdimiz yoktu’’
24 Kasım 2024