Fazilet Şenol

Fazilet Şenol

fazilet.senol@milliyet.com.tr

Tüm Yazıları

İnsanların hafızasını, duygularını ve hatta yalanlarını bile çözen bir dil vardır: Koku. Belki kulağa mistik ya da hayal ürünü gibi gelebilir fakat Koku Uzmanı ve Bilim İnsanı Bihter Türkan Ergül’ün yaşam öyküsüne ve söylemlerine baktığınızda, her duygunun; korku, öfke, aşk hatta yalanın bile kendine has bir aroması olduğunu öğreniyorsunuz.

Ergül’ün hikayesi, çocukluk yıllarına, henüz Türkiye’ye geldiği altı yaşına kadar uzanıyor. Tıp kökenli bir ailenin çocuğu olarak, var olmayan şeylerin kokusunu alabilmesi aileyi endişelendirmiş; fakat doktorların 'sadece burnu hassas' demesiyle bu merak uyandıran yeti, yıllar içinde tutkuyla işlenip mesleğe dönüşmüş. Kokuyla kurduğu bağ, onu sıradan bir hobi sahibinden, duyguları ve insan sağlığını yorumlayan bir bilim insanına dönüştürmüş.

Haberin Devamı

Bihter Türkan Ergül, kokunun yalnızca hafızamızı tetikleyen bir araç olmadığını, aksine bedenimizin en gizli mesajlarını fısıldayan bir dil olduğunu savunuyor. Bir toplantıda, görünüşte cazip tekliflerin ardındaki yalanları, 'yalan kokusu' sayesinde fark etmesi bu iddiayı somutlaştırıyor. Ona göre ten kokusu, adeta bir parmak izi gibi bireyin sağlık durumu ve ruh haline dair ipuçları veriyor. Her hormonun her duygunun kendine özgü bir imzası var, adrenalin, serotonin ya da yalan. Hepsi vücudumuzun farkında olmadan iletişim kurduğu birer dil.

Kokunun, insanlık tarihi boyunca ne denli önemli bir rol oynadığı da göz ardı edilemez. Osmanlı'dan, göçebe Türk kültürüne her törende, doğumdan cenazeye kadar, koku bir nevi yaşamın ritmi, geçmişin ve geleceğin köprüsü oldu. Antik Mezopotamya’nın ilk kadın parfümörü Tapputi’nin koku formüllerini günümüze uyarlayan Ergül'ün çalışmaları aslında bedenimizin bize anlatmaya çalıştığı mesajları yeniden gün yüzüne çıkarıyor.

Sonuçta koku yalnızca burnumuzla aldığımız bir veri değil; aynı zamanda geçmişimizin, kültürümüzün ve insan doğasının en derin sırlarını barındıran, unutulmaması gereken bir dil. Bihter Türkan Ergül’ün öyküsü ve çalışmaları, bu dilin yeniden keşfedilmesi gerektiğini, unutulmuş duyguların ve anıların izinde kaybolmamak adına kendi benliğimizle yeniden buluşmamız gerektiğini hatırlatıyor.