Uyku, insan yaşamının temel ihtiyaçlarından biridir. Yaşamımızın 3'te 1'ini uykuda geçiririz. Yani ortalama insan ömrünü 75 yıl olarak kabul edersek yaklaşık 25 yılımızı uykuya harcıyoruz. Bu nedenle uykumuzun kalitesi yaşam kalitemizi de büyük ölçüde etkiler.
İnsomnia (uykusuzluk) nedir?
Uykusuzluk ciddi bir sosyal ve fizyolojik problemdir. Uykusuz geçen bir gece sonrasındaki gün kendimizi huzursuz, yorgun hissederiz. Zihinsel performansımız, dikkat süremiz ve ruh sağlığımız olumsuz etkilenir. Yapılan araştırmalara göre yetersiz uyku, obezite, yüksek tansiyon, depresyon ve demans riskini arttırıyor.
İnsomnia, kişinin uykuyu başlatma, sürdürme veya sonlandırma problemi yaşamasıdır. Bu durumdan muzdarip kişiler bazen planladığından veya gereğinden fazla erken uyanabilir ve tekrar uyuyamayabilirler. Kişi gece sık sık uyanabilir ve bunun sonucunda yorgun ve dinlenmemiş hissedebilir. İnsomnia geçici(kısa süreli) veya kronik (uzun süreli) olabilir. 3 haftadan fazla süren uyuyamama durumu kronik insomnia olarak adlandırılır.
İnsomnia belirtileri?
-uykuya dalmada güçlük
-uyku sırasında sık sık uyanma
Son günlerde yaptığınız işlerde verimli olamadığınızı ve isteksiz olduğunuzu düşünüyor olabilirsiniz. Sürekli bitkin, mutsuz, öfkeli ve sabırsız hissediyorken sosyal olarak yeterince aktif değilseniz ''Tükenmişlik'' noktasında olabilirsiniz.
Tükenmişlik sendromu nedir?
Tükenmişlik sendromu geniş bir zaman diliminde kişinin bitkin düşmesi, çevresindeki olaylara ve gelişmelere karşı çabasının ve motivasyonunun azalmasıdır. Günümüzün stresli ve oldukça yoğun iş ve yaşam ortamlarında bireyler, tükenmişlik durumu ile daha fazla karşı karşıya kalmaktadır. Amerikan Psikoloji Derneği'ne göre, tükenmişlik durumu kişinin uzun süren bitkinlik durumu, isteksiz olması, enerjisinin olmadığından ve sürekli mutsuz olduğundan yakınması olarak tanımlanıyor.
Uzun süren stres durumlarında kişi kendine tehdit olarak gördüğü stres halini ortadan kaldırmaya çalışır fakat tüm çabalara rağmen stres durumunun devam etmesi nedeniyle kişi bir noktadan sonra bu durumla başa çıkamayacağını düşünmeye başlar. Bunun sonucu olarak zihin ve beden ''tükenme'' aşamasına geçer. Normalin üzerinde çaba gösteren birey enerjisini tükettiğinden karşılaştığı olumsuz etkenlere karşı kısa sürede teslim olur ve artık
Her takıntıya OKB demek doğru değildir. Her insanın çeşitli konularda kendince takıntıları olabilir. Örneğin; her gün aynı bardaktan su içmek isteyebilirsiniz veya temizlik için saatler harcıyor olabilirsiniz ancak bu takıntılara hastalık demek için günlük yaşamınızı olumsuz yönde etkilemesi, rutin işlerinizi engellemesi ve sizi oldukça çaresiz, kaygılı hissettirmesi gerekir.
OKB (Obsesif Kompülsif Bozukluk) Nedir?
OKB, obsesyon yani takıntılı düşünceler ve kompülsiyon olarak adlandırılan yineleyici davranışların oluşturduğu bir ruhsal hastalıktır.
Halk arasında takıntı hastalığı olarak bilinen OKB (Obsesif Kompülsif Bozukluk) kişinin günlük yaşamını ve özellikle de iş hayatını olumsuz yönde etkileyen bir hastalıktır. Hastalar rahatsız edici düşüncelerden kurtulmak, rahatlamak amacıyla tekrarlayan davranışlara yönelirler ve düşüncelerin yarattığı anksiyete bazı ritüelleri veya rutin davranışları acil şekilde gerçekleştirme ihtiyacına neden olur. Kişinin zihninde kontrol edemediği dürtüler ve düşünceler olabilir. Kişiye göre bunlar mantıksız olsa bile karşı koyamaz ve kendini tekrarlayan eylemi yapmaktan alıkoyamaz. Genellikle bu eylemi gerçekleştirmediğinde başına kötü
Panik atak, endişe veya yoğun korku dalgalanmasıdır. Çarpıntı, terleme, boğulma hissinin eşlik ettiği, beklenmedik bir anda gerçekleşen ve size kendinizi çaresiz hissettiren bir durumdur. Beden ve zihin kontrolünü kaybetme korkusu yaşar ve genellikle kalp krizi geçirdiğinizi veya ölüyor olduğunuzu düşünebilirsiniz.
Panik Atak Nasıl Oluşur?
Tedirgin edici bir etken veya bir durum ile karşı karşıya kaldığımızda ''fight or flight'' yani ''kaç veya savaş'' mekanizmamız devreye girer aynı zamanda adrenalin hormonu salınır. Aslında evrimsel olarak bizi tehlikelerden koruma ve hayatımızı sürdürebilme görevi gören bu sistem yerinde çalışmadığında kontrol dışı bir panik durumu yaşarız.
Beyin herhangi bir tehlike durumunda bu tehlikeyi detaylı incelemeden önce ilk olarak kaçmaya ve organizmanın yaşamını sürdürmesini sağlamaya çalışır. Tetikleyici olay veya durum karşısında sempatik sinir sistemi devreye girer ve vücudumuz alarm durumunda kaçmak ve savaşmak için kendini hazırlar. Kişi hızlı nefes alıp vermeye başlar ve kalp atışları hızlanır. Vücudun düzeni aniden kontrolsüz şekilde değiştiğinde kontrolü kaybediyormuş gibi hisseder ve panik durumu yaşar.
Panik Atak Nedenleri ve