Perdelerini açmaya hazırlanan İzmir Devlet Tiyatrosu, dört ayrı sahnede kadınların çevresinde dönen oyunlarla izleyicilerle buluşacak
İzmir Devlet Tiyatrosu ekim ayıyla birlikte perdelerini açıyor. Kadın ağırlıklı eserlerin seçildiği yeni sezona göz atmadan geçmişe küçük bir seyahat... Geçtiğimiz yıl restore edilen Konak’taki binanın yapımına 1925 yılında başlanmış. Mimarı Necmettin Emre. İzmir Devlet Tiyatrosu 14 Nisan 1957 tarihinde perdelerini “Yağmurcu” adlı oyunla açmış. O yıllarda oyunlar, Ankara’da seçilip, Ankara’nın sanatçıları ile çalışıldıktan sonra turne kapsamında İzmir’e geliyormuş. 1971 yılında Bölge Tiyatroları Yasası’nın çıkmış. Ragıp Haykır 1978 yılına kadar İzmir Devlet Tiyatrosu Müdürü olarak görev yapmış. Ragıp Haykır’dan sonra sırasıyla Suat Taşer, Çetin Köroğlu, Fikret Tartan, Cengiz Yılmaz, Erol Aksoy, Bayazıt Gülercan, Önder Alkım, Mustafa Şekercioğlu, Metin Oyman, Yaşar Ürük müdürlüğü üstlenmişler. 8 yıldır Hülya Savaş İzmir Devlet Tiyatrosu’nun müdür koltuğunda.
İzmir Devlet Tiyatrosu 4 sahnesiyle yeni sezona hazır. Henrik İbsen’in “Nora-Bir Bebek Evi” Konak Sahnesi’nde, Güngör Dilmen’in kaleme aldığı “Bağdat Hatun” Karşıyaka Ragıp Haykır Sahnesi’nde, Kazak yazar Dulat İsabekov’un oyunu “Mirasçılar” Karşıyaka Oda Tiyatrosu’nda, İtalyan yazar Ugo Betti’nin “Keçiler Adası” ise Melek Ökte Sahnesi’nde tiyatroseverlerle buluşacak.
Kazakistan’da da sahnelenecek
“Mirasçılar” İzmir’in ardından yazarın 70’inci doğum yılı şenlikleri kapsamında Kazakistan’ın Almatı şehrinde bir hafta sahnelenecek. Türk oyun yazarlığında yeri doldurulamayacak Güngör Dilmen’in “Bağdat Hatun” oyunu Cengizhan’ın torunu Hülagü Han’ın kurduğu İlhanlı Devleti’nin imparatoru Bahadır Han’ın, evli bir kadın olan Bağdat Hatun’u kocasından boşatarak nikahına geçirmesini konu alıyor. Güncel açıdan da iktidar hırsının insanı nereye getirebileceğini gösteren oyunda, Bağdat Hatun rolünde Hülya Savaş var.
Hülya Savaş öğretmenlik yapan babasından etkilenerek Ortaklar Öğretmen Lisesi’ni bitiriyor. Amacı üniversitede beden eğitimi tahsili yapmak, çok sevdiği masa tenisinde yıldız olmak. Kısmet onu Güzel Sanatlar Fakültesi müzik bölümüne itiyor. Bateri çalan şarkı söyleyen Hülya arkadaşlarından etkilenip burayı da bırakıp tutuyor Ankara’nın yolunu. Hacettepe Üniversitesi’nde tiyatro okuyor. Sanatçı 25 yılı aşkındır sahnelerde. Sadece tiyatro sahnesinde de değil. ”Dudaktan Kalbe” gibi sinema filmlerinde oynadı. ”Mutlu Aile Defteri” gibi TV dizilerinde rol aldı. Cem İdiz’le birlikte tiyatro şarkılarından oluşan “Adrese Şarkılar” isimli konserler verdi.
Hülya’yı makam odasında nadiren görürsünüz. ”Pire gibi” lakabı ona uygun. 84 kadrolu oyuncu, sözleşmeli gençler, idari ve teknik personel onun çalışanları değil çünkü hepsiyle arkadaş, dost. Armut dibine düşer misali oğlu da konservatuarda okuyor, vurmalı sazlar bölümünde.
KİMDİR
Hülya Savaş, Söke doğumlu. Liseyi Ortaklar Öğretmen Lisesi’nde okudu. Hacettepe Üniversitesi Devlet Konservatuarı Tiyatro Bölümü’nden mezun olduğu 1985’ten bu yana İzmir Devlet Tiyatrosu Sanatçısı. Birçok oyunda, sinema filminde ve TV dizisinde rol aldı. TRT’de uzun yıllar “Radyo Tiyatrosu”, “Arkası Yarın” ve çeşitli belgeselleri seslendirdi. İzmir Devlet Senfoni Orkestrası’nda Rüştü Asyalı ile birlikte “Üç Destan”, Aytül Büyüksaraç, Sertab Erener ve Zara ile birlikte “Kahraman Türk Kadınları Oratoryosu”nda sunuculuğu üstlendi. Savaş, Yaşar Üniversitesi Tiyatro Kulübü’nde de eğitmenlik yapmakta.
Dopingimiz tiyatro aşkı
Yine birbirinden güzel oyunlar hazırlamışsınız. İzmir seyircisi nasıl?
Gayet iyi. Söylenenlerin aksine tiyatroyla çok ilgili. Oyunları dolu dolu salonlara oynuyoruz. Ama biliyorsunuz salonlarımız küçük. Artık dilimize pelesenk oldu, İzmir’e yakışacak bir salon istiyoruz.
Eserleri nasıl seçiyorsunuz?
Seçiciler kurulunun belirlediği eserler bir havuzda toplanıyor biz seçiyoruz. Şehrin sosyal yapısı ve seyirci niteliğini göz önüne alıyoruz. Kadro yapımızı, teknik ve sahne yapımızı dikkate alıyoruz. 0Bu sezon izleyicilerimizden daha büyük bir ilgi göreceğimize inanıyorum. Klasikten tarihsel oyunlara, güncel eserlerden çocuk tiyatrosuna kadar her kesimden seyirciyi salonlarımıza çekmek için yoğun şekilde çalışıyoruz. Tiyatrolarla ilgili söylentileri bir kenara bırakıp seyircimize değişik türlerin en güzel örneklerini sunmanın peşindeyiz.
Sahne tozu yutmak nasıl duygu?
Tarif edilemez bir duygu... Hiçbirşey yapmasanız bile sahnenin üzerinde olmak istiyorsunuz. Bu işin karşılığı parayla ölçülmüyor. Zaten öyle ahım şahım paralar kazandığımız da yok. Meclisin çaycısı bile üç misli maaş alıyor. Biz para pul değil sadece bir avuç alkış istiyoruz. Çalışma şartları kolay değil. Ne bayramın var ne tatilin. Herkes tatildeyken siz çalışıyorsunuz. Herkes eve akşam gidip ayaklarını uzatıp televizyon izlerken siz sahnedesiniz. Gündüz prova, akşam oyun...
Doping lazım dayanmak için...
Tiyatroya olan aşkımız dopingimiz. Sahneye çıktığınızda ne başınızın ağrısı kalır, ne de mide spazmınız. Elin, ayağın tutmasa bile sahneye çıkınca hemen canlanırsın. Perde deyince beynindeki perdeyi de çekip, bütün dertleri tasaları başka yerde bırakırsın. Son replikten sonra başlayan alkışlarla da havaya uçarsın. Bu değişimi tıp dünyası izah edemiyor. Sihirli bir hava var o sahnede, büyüleyici bir iksir var.
Oynarken keyif aldığın oyunların başında hangileri geliyor?
Hepsi keyifliydi ancak “Ellerimizin arasındaki hayat”, ”Albay Kuş” ile “Carmela ve Paolino” oyunlarının bende yeri bir başka...
Oyundaki karakterin kimliğinden hemen sıyrılabiliyor musun?
O bir oyun. Sahneye çıkarken o kişi oluyorum, sahneden indikten sonra da ben oluyorum. Etkisinde kalırsanız ruh hastası olursunuz.
Özel tiyatrolara İzmir Devlet Tiyatrosu Müdürü nasıl bakıyor?
Özel tiyatroların desteklenmesi gerekir. Ne kadar çok tiyatro olursa o kadar iyi olur. Şehir tiyatromuzun da mutlaka olması lazım. Rekabet kaliteyi artırır. Özel tiyatroları İzmirli iş çevreleri, yerel yöneticiler desteklemeliler. Kim ne kadar destek olabiliyorsa olmalı.