Erkan Sevinç

Erkan Sevinç

drerkansevinc@gmail.com

Tüm Yazıları

Kaybettiği eşini kendi adında yaşatacak kadar büyük bir aşkla bağlı olan Prof. Esin Emin Üstün, o büyük ve örnek aşkın mektuplarını yıllar sonra gün ışığına çıkardı

Aşkın izi sonsuza dek silinmez

Dostluğun, aşkın, sevginin yazıya dökülmüş en temiz ve içten hali mektuplar. Bugün artık mektup olmadığı için beklemek, özlemek. İçten paylaşım da yok. Bu güzelliği ve doyuruculuğu hiç tatmamışlarda sözcükler de sınırlı ve sığ. Farkedilen bakışlar ise sevgi ve aşktan yoksun olduğu için donuk ve katı. Oysa aşk yeryüzünde en yüce, en güzel duygu. Yaşamın sonlanmasıyla ölmez aşk. Onlar sevgilerini en güzel satırlara dökmüşlerdi.
Bugün Emin Hoca yaşasaydı 50 yıllık evli olacaklardı; oysa sadece 12-13 seneleri geçti dolu dolu. Bu sevdadan geriye fotoğraflar, posta kartları ve de mektuplar kaldı. Mahkeme kararıyla ismine eşinin de ismini ekleten Prof. Esin Emin Üstün’ün ”Sonsuza Kadar“ adını taşıyan kitabını elinize aldığınızda “yok böyle bir sevgi” diyeceksiniz.

Yıldızlardaki anılar
42 senelik meslek yaşamı sonrası yaş haddi nedeniyle Ege Üniversitesi Tıp Fakültesi’nden emekli olunca önce anılarla ilgili kendine göre durum ve düşüncelerini içeren bir kitap yazdı Prof. Üstün: ”Anıları Yıldızlara Bıraktım”.
Ondan sonra eşinin ilkokuldan beri tuttuğu bir şiir defterini bulup yayınladı: ”Yaşama Sevinci”.
Ve şimdi de radyoloji stajı ile başlayan kaderlerinin belgelerini gün ışığına çıkarıyor. Ankara Üniversitesi Tıp Fakültesi’nde öğrenci olan Esin ileriki yıllarda hayatının kahramanı olacak hocası Prof. Emin Faik Üstün ile 1 Ekim 1958’de tanışıyor. Daha doğrusu Emin Hoca’nın dikkatini çekiyor çalışkanlığıyla. Staj sonrası ayrı kentlerde olmaları nedeniyle iz sürüyen ve öğrencisinin ilgisini çekebilmek için ona şiirlerinin yayınlandığı Varlık dergilerini gönderen Emin Hoca daha sonraları da ciddi beraberlik isteğini iletiyor. Ama bu kez de radyoloji enstitüsü’nü kurmak üzere İzmir’e geliyor; Ege Üniversitesi’ne. Esin Tıp Fakültesi’ni bitirene kadar büyük aşk mektuplarla gelişiyor. Sonra kendi aralarında takılan nişan yüzükleri ve evli olarak eşinin yanına geliş. Bu güzel beraberlikten şimdilerde her ikisi de doktor olan iki evlat sahibi olan çift bir süre de Fransa’da mesleklerini geliştirmeye gidiyorlar. Hikayenin sonrası daha hüzünlü. Emin Hoca’yı genç yaşta kanserden kaybediyoruz.
Eşi uzun mücadelelerden sonra Ege Üniversitesi’nde dalında ilk kadın profesör olup bizim gibileri yetiştiriyor. Esin Hoca emekli olduktan sonra radyolojiye değil yazın dalına eğiliyor. Fırsat bulamayıp yazamadığı şeyleri adeta yıllara meydan okuyarak yazıyor, kitaplaştırıyor.

Haberin Devamı



Aşkın izi sonsuza dek silinmez

Haberin Devamı

Mutlu olduğu yer evi
Eskiden beri yalnızlığı seven biri Prof. Esin Emin Üstün. Bugün dostlarına daha fazla vakit ayırdığını söylese de onun mutlu olduğu yer evi ve özellikle çalışma odası. TV’de olsun, sinemada olsun, okuduğu kitaplarda olsun, hep yaşam öyküleri ya da o öykülerden uyarlamalar var. Audrey Hepburn’un hayatını anlatan “Zarafet”i okuyor bugünlerde. Yürüyüş yapıyor düzenli. Gençliğinden beri Türk Sanat Müziği’ne düşkün. Yeniden dünyaya gelse bir yandan TSM söyleyen, bir yandan da keman çalan biri olurdu herhalde.
Tatiller Kuşadası’nda ama daha ziyade kalabalıklar gelmeden önce ve sonra. Esin Hoca’nın Ege Meclisi internet sitesine yazdığı Madam Curie’den sözeden yazısı şöyle başlıyordu: “O, yirminci yüzyılın efsane kadını. Olağanüstü bir bilim kariyeri, toplumun ön yargısı ve kendi tutkulu mizacı arasında denge kurmaya çalışan mücadeleci bir kadın. Saplantılı bir deha. Şaşırtıcı bilimsel başarı ve kazanılan üne karşın ödenen sayısız bedeller var onun yaşamında”. Kendisini mi anlatmış acaba?

Haberin Devamı

Yalnızca 12-13 yıl

Prof. Emin Üstün ve Esin Üstün,yalnızca 12-13 yıl evli kalmışlar. Ancak aşkları 12-13 yıla sığmayacak kadar büyük. Ortaya çıkan kitaplar da kanıtı.

Aşk emek ister

-Sizin yaşam öykünüzü okuyunca insan ister istemez “bu ne sevgi ah; bu ne ızdırap” diyor..
Tüm gerçek sevgilerde vardır bu. Aşk filmleri belki en ağır melodramlardır. Rahmetli eşim 11 Şubat 1961 tarihli mektubunda “Allahım ebediyen yaşayacak bir sevgi olsun bizim sevgimiz. Örnek bir sevgi” diye yazmış. Böyle bir sevgiyi yaşadığım, yaşatabildiğim için mutlu ve huzurluyum. Zaten aşk emek ister, emekle ortaya çıkar, zamanla büyür gelişir. Tıpkı bir ağacın köklerinin toprağa, dallarının yıldızların sonsuzluğuna tutunarak büyüdüğü gibi. Böylesi yüce bir ağaca erişilebilinir mi?
-İyi ki Emin Hoca’nın size yazdığı mektupları kitaplaştırdınız. Tarihe bir kayıt düşülmüş oldu.
Hep aklımdaydı, kısmet bugüneymiş. Hazırlamış olduğum kitapta bir sevgi ve bu sevginin silinmeyen izleri var. Kitaplaştırırken hayatımızın özeline girme söz konusu değil. Onun mektuplarında sözle, şiirle dile getirilen sevgi, gönülden bağlılık ve özlem var. Bugün duyguların bir bir yittiği bir dönem söz konusu. Bencillik ve çıkar ilişkileri hakim beraberliklerde. Okuyanları bir yerde düşünmeye davet ediyorum. Nerede böyle sevgiler diye değil neden böyle olduk diye. Ve sevginin, saygının hakim olduğu birliktelikleri yaşamak için neler yapabileceklerini düşünmelerini..
-Çok çalkantılı üniversite yılları yaşadınız..Bugün görevde olsaydınız Atatürkçü bir öğretim üyesi olarak dayanabilir miydiniz?
Profesör kadrosu verilmedi. Kürsü başkanı olabilmek için neler çektim biliyorsun. Şu dönem üniversitede olsaydım bayağı zorlanırdım. Bugün senato da işlevsiz kalmış durumda. Ve üniversitenin o sağlam omurgası da dik durmuyor artık.
-Çocuklarınızda babalarının özellikleri var mı?
Her ikisi de sevgi adamı. Yalnız büyük oğlum Güntürk daha sabırlı ve sakin. Küçük oğlum Çağatay ise daha agresif ve heyecanlı. Güntürk şiir yazıyor babası gibi. Çağatay’ın düz yazıları çok iyi..
-Radyoloji defterini erken kapatmışsınız..
Radyolojiyle ilgili çok aktif değilim. Emekli olduktan sonra bu kararı aldım. Bilimsel toplantılara da gitmiyorum. Emekli olan hocalar ne yazık ki köşelerinde kalıyorlar. Kongrelerde oturum başkanlığı,konferans gibi aktif görevler de vermiyorlar. Oysa bizleri elimizden tutup götürmeleri ve sepet gibi kenarda oturtmamaları lazım. Belki biraz alınganım. Ayrıca yetiştirdiklerimiz o kadar vefasız ki. Ağır bir bencillik yerleşmiş.
-Sizin şu kitabınızı toplantılarda dağıtsalar ne güzel olur. Ama nerede o düşünce bizimkilerde..

KİMDİR?

Prof. Esin Emin Üstün, Malatya doğumlu. Ankara Üniversitesi Tıp Fakültesi’nden mezun olduktan sonra Ege Üniversitesi Tıp Fakültesi’nde kariyer yaptı. Radyoloji Bilim Dalı’nda Türkiye’nin ilk kadın öğretim üyesi ünvanını taşıyan Üstün, 15 yıl boyunca yürüttüğü Radyoloji Ana Bilim Dalı Başkanlığı görevinden 2003 senesinde emekli oldu. Ege Üniversitesi Kanserle Savaş ve Araştırma Merkezi ile Türk Kanser Araştırma ve Savaş Kurumu İzmir Şubesi yönetiminde uzun yıllar çalıştı. 1994 yılında Ege Üniversitesi Güçlendirme Vakfı’nın ilk “Hizmet Ödülü”nü alan Üstün’ün özellikle meme ve iskelet hastalıkları üzerine bilimsel kitapları yanı sıra derleme ve anı tarzında kitapları var. İki yetişkin evlat sahibi.