“Gerçek barış, sadece gerilimin olmaması değil; adaletin varlığıdır.”
-Martin Luther King Jr.
Tam yüz yıl önce, Aralık 1914’te tarihin en ünlü ateşkeslerinden biri gerçekleşti. Birinci Dünya Savaşı’nın ilk yılında Noel’e girilirken Batı cephesinde silahlar birkaç günlüğüne sustu. Fransız, Alman ve İngiliz askerleri tarafsız bölgede birbirleriyle selamlaştılar, yiyecek, sigara, hediyelik eşya takası yaptılar. Öyle ki beraber şarkılar söyleyip, söylentilere göre futbol bile oynadılar. Ne yazık ki savaş kızışıp, karşılıklı şiddetin dozu savaşın kurallarını aşınca bir daha bu tarz bir ateşkes yapılamadı. Somme ve Verdun muharebelerinde zehirli gaz kullanımı ve yüksek sayıda zaiyatlar artık cephedeki genç adamların ortak payda olan insanlıkta birleşmelerini imkansız hale getirmişti.
Savaş esnasında, gayrı-resmi olarak karşılıklı saldırıya ara verilmesine literatürde “yaşa ve yaşat” (live and let live) davranışı denir. Sonuç olarak aslına bakarsanız eline tüfek verilen gencecik adamların büyük çoğunluğu katil ruhlu insanlar değil. Henüz dünya topyekûn savaşla tam anlamıyla tanışmamışken savaşta bile centilmen bir ruh hakim gelebiliyordu. Robert Axelrod bu davranış biçimini oyun teorisine de yorumlamış, tutsak ikilemine benzediğini ifade etmiştir. Daha sade şekilde anlatmak gerekirse, iki taraf askerlerinin de hayatta kalma şanslarını arttırmaya çalıştığını söyleyebiliriz. Ne yazık ki günümüzde asimetrik savaş ve terör bu tarz davranışları engelliyor. Havadan attığı bombalarla evinizi, tüm ailenizi, her şeyinizi elinizden alan bir düşmana karşı nasıl saygı duyabilirsiniz ki?
İsrail ve ateşkesler tarihi
İsrail’in gaddarca saldırıları nihayet bir süreliğine duracak. En azından ABD ve Fransa’nın arabuluculuğunda sağlanan ateşkes bunu söylüyor. Ateşkese göre 60 gün boyunca iki taraf da birbirine saldırmayacak. İsrail, güney Lübnan’daki güçlerini geri çekecek. “Mavi Hat” kuzeyinde sadece Lübnan ordusu ile BM Barış Gücü askerleri kalacak.
İsrail 1982’de Lübnan’ı işgal etmiş, İsrail tankları Beyrut’a yaklaşmışken Filistinli militanlar tarafından durdurulmuştu. 2000 yılına kadar güney Lübnan’da işgalci olarak kalan İsrail’i, İran’ın desteğiyle kurulan Hizbullah geri püskürtebilmişti. Aynı sene BM tarafından “Mavi Hat” belirlenerek Lübnan ile İsrail arasında de facto bir sınır çizilmişti.
2006’da İsrail tekrar Lübnan’a girmiş, bir ay süren çatışmalar sonucunda çoğu sivil binden fazla Lübnanlı ile çoğu asker 170 İsrailli ölmüştü. Bu kısa savaşın ardından BM 1701 sayılı kararı kabul ederek tekrar bir ateşkes sağladı ve barış gücü askerlerini bölgede konuşlandırdı. İşte aslında bu seferki ateşkes de 1701 sayılı kararı temel alıyor.
Ateşkesin anahtarı: ABD
İsrail kurulduğundan beri bölge tam anlamıyla barış göremedi. 1948, 1956, 1967, 1973, ortalama 10 senede bir savaş yaşandı. Dönemin güçlü ülkeleri her seferinde BM’yi aracı kılarak ateşkes ilan ettirdiler. Önemli olan nokta şudur ki neredeyse her seferinde BM’nin dahliyle çatışmalara son verilmiştir. Ancak yine tüm bu ateşkeslerin arka planında arabulucu olarak başka güçler görülmektedir. Bu sebeple bu son ateşkesin ne kadar devam edeceği ABD’nin tavrına bağlı olarak şekillenecektir.
Olaya hümanist bir açıdan bakarsak aradan geçen 100 yılda insanlığın ne kadar geriye gittiğini görmek zorundayız. Gerçek ve kalıcı bir barış yara bandı niteliğinde ateşkeslerle olmaz, adaletli bir dünya düzeni kurulduğunda tahsis edilir. Aksi takdirde, bırakın cephede top oynamayı, stadyumlarda bile maç yapamayacak tarafların olduğu bir dünyada yaşamaya devam ederiz.