Ege Doğaç Erdoğan

Ege Doğaç Erdoğan

ege.erdogan@milliyet.com.tr

Tüm Yazıları

“Sınırlı savaş çağında geliştirilen uluslararası hukuk kurallarından bugün ne kadar da uzağız! Modern savaş acımasızdır, hamile kadınları veya bebekleri esirgemez; ayrım gözetmeksizin öldürür ve yok eder. Tarafsızların haklarına saygı göstermez. Milyonlarca insan öldürülür, köleleştirilir veya atalarının yüzyıllardır yaşadığı yerlerden sürülür. Bu bitmeyen mücadelenin bir sonraki bölümünde ne olacağını kimse tahmin edemez.” Bu cümleler Nazi baskısı yüzünden Avusturya’dan Amerika’ya kaçmak zorunda kalan ekonomist Ludvig von Mises’in 1949’da yayınladığı “İnsan Faaliyetleri” kitabında bulunuyor. Ne yazık ki aradan geçen 75 sene sonrasında, insanlığın tüm çabalarına rağmen, savaşın dehşeti Orta Doğu’da topyekûn bir vaziyette bölge halklarına acı çektirmeye devam ediyor.

Haberin Devamı

Savaşın kuralları olur

İnsanoğlu yıkıcı dünya savaşlarından sonra bir daha asla aynı vahşet yaşanmasın diye uluslararası bir çaba gösterdi. Ancak İsrail ne insanlık tanıyor ne de hukuk. Mises’in kitabıyla aynı yıl içinde (1949) Cenevre Sözleşmeleri imzalandı. 1977’de ek olarak “Uluslararası Silahlı Çatışmalarda Mağdurların Korunması Protokolü yürürlüğe girdi. 1998’de Uluslararası Ceza Mahkemesi’nin kuruluş metni olan Roma Statüsü kabul edildi.

Uluslararası insancıl hukuk

Savaşın da kuralları vardır; tüm bu anlaşmalar “uluslararası insancıl hukuk” çatısı altında değerlendirilir. Savaş ‘sonuççu ahlak’ anlayışına göre değil ‘deontolojik ahlak” anlayışına göre yapılmalıdır. Bir başka deyişle sonuca giden her yol mübah değildir. Çünkü insanın vicdanı ve aklı vardır. Vicdanen empati yeteneğini kullanarak kendisine yapılmasını istemediği bir şeyi başkasına yapmaması gerektiğini hisseder. Aklıyla ise, savaş kazanmak uğruna işlediği savaş suçlarının ileride kendisini yok etmeye ant içmiş bir grup geride bırakacağını düşünür.

İsrail’in Lübnan’da çağrı cihazlarını patlatarak gerçekleştirdiği saldırı kesinlikle uluslararası insancıl hukuka aykırıdır. Ordular niye savaşta üniforma giyerler? İlk akla gelen kimin dost kimin düşman olduğunu ayırt etmek için olacaktır ancak bir başka sebebi ise sivillerin, askerlerden bir farkının olmasıdır. Bir saldırı planlanırken açık bir hedef belirlenmeli ve sivillere zarar gelmeyecek şekilde güç kullanılmalıdır. Düşman askerlerine veya silahlı olmayan örgüt mensuplarına rastgele, hedef gözetmeksizin saldırılamaz. Teslim olma şansı tanımadan öldürmek savaş değil, cinayettir. Kimin elinde olduğunu bilmeden çağrı cihazlarını patlatmak, mayın döşemek kadar kalleş bir davranıştır. Hem Roma Statüsü hem de Cenevre Sözleşmelerine aykırıdır.

Haberin Devamı

Çin’in “Küba’sı” Filipinler

Ateş düştüğü yeri yakar, şimdilik bu ateş dünyanın sınırlı bölgelerine düşüyor. Fakat korkulan husus bu ateşin tüm dünyayı saran bir yangına dönüşme ihtimalidir. Küresel çapta esen şiddetli gerginlik rüzgarları bu yangını körükleyebilir. ABD, bu yılın başında tatbikat amaçlı Filipinler’e yerleştirdiği Typhon füze sisteminin orada durmaya devam edeceğini açıkladı. Çin’in tepkilerine rağmen Amerikalılar Güneydoğu Asya’da agresif tavırlarını sürdürüyorlar. Orta menzilli füze fırlatma kapasitesine sahip Typhon sistemi Güney Çin Denizi ve Tayvan Boğazı’na yakın konumdaki Luzon’a yerleştirilmiş durumda ve Çin’deki hedefleri vurabilme kabiliyetine sahip. SM-6 ve Tomahawk füzeleri sistem tarafından ateşlenebiliyor. 1962’de Sovyetler’in Küba’ya füze konuşlandırmasından bir farkı olmayan bu durum küresel gerginliği arttırıyor.

Haberin Devamı

Mises’in 1949’da yazdıkları sadece İsrail için değil, aslında dünyanın pek çok bölgesinde süregelen çatışmalar için geçerlidir. Rus hükümetinin desteklediği Wagner grubunun Ukrayna’da hatta Afrika’da, ABD’nin Irak ve Afganistan’da, Sırpların Bosna ve Kosova’da işlediği savaş suçları yakın tarihe kazınmıştır. Mises’in 1949’da tanımladığı topyekûn savaş, teknoloji geliştikçe daha da vahşi bir hal almıştır.