“Oy pusulası mermiden daha güçlüdür”
-Abraham Lincoln
İki gün sonra ABD kuruluşundan beri en kritik başkanlık seçimlerinden birini yaşayacak. 5 Kasım’da Amerikan halkı, anayasal bir demokrasi mi yoksa otoriter bir rejim mi istediğine karar verecek. Bu karar sadece ABD’yi değil tüm dünyayı etkileyecek. Bu yüzden sadece Amerikalılar değil, yerkürede yaşayan herkesi yakından ilgilendiren bir seçimle karşı karşıyayız.
Kötünün iyisi
ABD vatandaşlarının önünde iki kötü tercih var: Donald Trump ve Kamala Harris. Bir yanda 6 Ocak sürecinde Kongre baskınını kışkırtan, New York mahkemeleri tarafından finansal suç işlediği sabit görülmüş aşırı sağcı eski Başkan Trump, diğer yanda savcılık yaptığı dönemde acımasızlığı ile tanınan, sık sık görüş değiştirdiği için tutarsızlıkla suçlanan başkan yardımcısı Harris. Bu seçim kötünün iyisi olacak. İleri boyutta kutuplaşmış bir seçmen kitlesinin önemli bir bölümü beğendiği için değil, kesinlikle Beyaz Saray’da görmek istemediği adaya karşı oy kullanacak.
Geçtiğimiz perşembe günü Trump, Temsilciler Meclisi üyesi ve eski başkan yardımcısı Dick Cheney’nin kızı Liz Cheney’e “görüldüğü yerde ateş açılması” gerektiğini söylemişti. Harris cevap olarak Trump’ın bu sözleri sebebiyle yarıştan “diskalifiye” olduğunu ifade etti. ABD’de merkezi bir yüksek seçim kurulu olmadığı için bu sadece siyasi bir retorik olarak kalacak ancak Trump’ın şiddeti teşvik edici söylemleri Amerika’nın ve dünyanın geleceği için kaygıya sebep oluyor.
Dindar beyazlar Trump, azınlıklar Harris diyor
Anketler yarışın başabaş geçeceğini gösteriyor. Pensilvanya, Ohio, Georgia gibi salıncak (swing) eyaletler yine seçimin kaderini belirleyecek. Kritik eyaletlerde Trump şu an için burun farkıyla önde gözüküyor. İsrail’i destekleyen evanjelistler Trump’ın oy deposu olarak işlev görüyorlar. Öte yandan siyahilerin ve Latinlerin Harris’i tercih edecekleri ön görülüyor. Bir önceki (2020) seçimlerde siyahi seçmenlerin yüzde 87’si, Latinlerin de yüzde 65’i Trump’a karşı oy kullanmıştı. Tabii ABD’de aslında halk doğrudan başkanı seçmiyor. Başkanı seçmekle görevli delegeleri seçiyor. Bu karmaşık sistemde halkın iradesinin sandık sonuçlarına her zaman doğru yansımadığını söyleyelim.
Sistemin kendisi seçime gidiyor
Seçim güvenliği ilk defa ABD’de gündemin ilk maddelerinden biri zira iki taraf da demokrasinin adil bir biçimde tezahür edeceğinden kuşkulu. İşte bu seçimleri bu denli önemli kılan da zaten bu atmosfer altında bir tercih yapılacak oluşudur. Seversiniz sevmezsiniz 200 yılı aşkın bir süredir, kendine has kontrol ve denge mekanizmalarıyla ABD’de bir anayasal demokrasi rejimi işliyordu. 1860’lardaki İç Savaş dönemini hariç tutarsak ilk defa rejimin temel taşları ciddi manada sorgulanır hale geldi.
Yazının başında alıntı yaptığım Abraham Lincoln ABD’nin ikinci kurucusu olarak da görülür. 1860 ile 1864 arasında meydana gelen İç Savaş’ta ABD’yi dağılmaktan kurtarmış, köleliği lağvederek siyahilerin sosyal, siyasi ve ekonomik eşitlik mücadelesinin temelini kurmuştur. Suikasta kurban gitmese belki şu an çok farklı bir Amerika inşa edilmiş olabilirdi.
En son bu yılın haziran ayında ABD’yi ziyaret etmiştim ve o zaman daha Biden adaylıktan çekilmemişti. Demokrat Parti seçmeni pek umutlu değildi; Harris’in adaylığı açıklandıktan sonra rüzgâr biraz tersine döner gibi oldu. Gerçekten de kimin kazanacağı hakkında bir tahminde bulunmak çok zor ancak şu bir gerçek ki Amerikan halkı Trump veya Harris arasında bir tercih yapmayacak, oy pusulası hala mermiden daha güçlü mü ona karar verecek.