Bir araştırma yayınlandı: “Türkiye’de Farklı Olmak- Din ve Muhafazakârlık Ekseninde Ötekileştirilenler”. Açık Toplum’un himayesinde gerçekleşen araştırmayı Prof. Binnaz Toprak yönetiminde, gazeteci arkadaşlarımız Tan Morgül, İrfan Bozan ve Nedim Şener yaptılar. Hiç bunu hedefleyerek yola çıkmamalarına karşın ortaya çıkan şuydu:
Koyu, ağır bir muhafazakârlık Anadolu’yu kaplamış bulunuyor. Fethullah Gülen cemaatinin de içinde yer aldığı bu muhafazakâr örtü, dışında kalanların ekonomik, sosyal, siyasi haklarını ve özgürlüklerini baskı altında tutuyor.
Araştırma hakkında yazmadan önce sizleri İstanbul entelejansiyasının anatomisinin ortaya çıktığı o ‘hakikat anına’, araştırmanın açıklandığı o geceye götürmek istiyorum.
Yer, Bahçeşehir Üniversitesi’nin öğretim üyeleri lokali. Zaman: 19 Aralık Cuma. Yemeğe katılanlardan bazıları:
Prof. Ayşe Buğra, Prof. Şevket Pamuk, Prof. Yılmaz Esmer, Prof. Ahmet İnsel, Prof. Fuat Keyman, Zaman gazetesi yazarları Şahin Alpay ve Hüseyin Gülerce, Yazar Nazlı Ilıcak, Yazar Osman Ulagay, Açık Toplum’un yöneticisi Hakan Altınay ve bendenizin de aralarında olduğu bir grup yazar ve gazeteci...
‘CHP’den başka yer yok’
Oturuyoruz. Binnaz hanım araştırmanın oldukça düşündürücü sonuçlarını anlatıyor. Anadolu’da yaşayan herkesin bildiği hikayeler. Başını örtmeye zorlanan kızlar, oruç tutmadığı için dövülenler, giderek sertleşen haremlik-selamlık ayrımları, Alevilere yapılan ayrımcılık, Gülen cemaatinin araştırmayı nasıl engellemeye çalıştığı... Ben ve benim gibi gazetecilerin onlarca kez yazdığı, yazdığı için de ‘anti-demokrat’ ilân edildiği hikayeler.
Hatta Binnaz hanımın söylediği öyle bir şey var ki, liberal kesimin kendisini hepten aforoz etmesine neden olabilir.
“Muhafazakâr baskıdan dayak yiyenin, CHP’den başka gidecek yeri yok! Anadolu’da insanların özgürlüklerini CHP koruyor.”
Velhasıl, “Bizim derdimiz Kemalistler. Onlar olmasa bu memleket özgür olacak. Müslümanlar devlet baskısı altında eziliyor” genel kabulünü paramparça eden bir konuşma.
Ortam gergin. Zira bu gece oradaki topluluk entelejansiyanın bu araştırmaya karşı aldığı tavrı belirleyecek.
Aleyhte konuşanlardan ilki Prof. Pamuk’tu. Pamuk ‘Bu bilgiler sayısallaştırılamadığı sürece o kadar muteber değildir’ yolunda bir konuşma yaptı. Başlama vuruşu metedolojiyi hedefliyordu. Araştırma ‘derinlemesine görüşme’ yöntemiyle yapılmıştı ve ‘Sayıların olmadığı yerde bilim yoktur’ anlayışı bir hamlesini yapmıştı.
Ardından Şahin Alpay mikrofonu eline aldı, bir kaç cümleyle lafa girip, şöyle dedi:
“Bu araştırmada niye Kemalizm'in tutuculuğundan bahis yok? Biz o tutuculuktan çekiyoruz!”
Arkasından Nazlı Ilıcak, “Başörtülülerin gördüğü baskılardan da bahsetmek lazım...” dedi...
Popper dersleri
Neyse ki Ayşe Buğra sözü aldı ve son derece zarif bir biçimde lafa girdi:
“Şahin’ciğim biliyorsun bilim yanlışlama yöntemiyle ilerler. Karl Popper’i seninle birlikte okuduk biliyorsun. Siyah Kuğu’yu hatırla. Bu araştırma bizim bazı bilgilerimizi yanlışlamıştır. Bugüne kadar biz hep ‘Devlet Müslümanları baskı altında tutuyor. Tek baskı da budur’ söylemiyle yaşadık. Bu araştırma bunu yanlışlıyor.”
Böylece kartlar yeniden karıldı. Ruşen Çakır, bu araştırmanın Fethullah Gülen’e yakın olmakla eleştirilen Açık toplum tarafından yaptırılmasına, muhafazakârlar tarafından önceki araştırmaları göklere çıkarılan Binnaz hanımın başkanlık etmesinden dem vurup, ortada bir güven problemi olamayacağını söyledi.
Ve Binnaz hanım cevaplara geçti. Tonu giderek yumuşayan Binnaz Hanım, “Tabii genelleme yapamayız” demeye başlayınca Buğra ikinci turu başlattı:
“Niye bu kadar özür diler tonda anlatıyorsun Binnaz’cığım? Bilim, sadece sayı saymak değildir. Ben metedoloji dersi veriyorum ve bu araştırmanın yapıldığı yöntem, bilimsel bir yöntemdir.”
Bu noktada bendeniz mikrofonu aldım ve şunları söyledim:
“Binnaz hanım hoşgeldiniz. Bu söylediklerinizi yazan insanlar uzun süredir bu ülkede karikatürleştiriliyor veya liberal entelektüel çevrelerden aforoz ediliyor. Siz de anti-demokrat ilân edilen gruba gelmiş oldunuz böylece. Sizin de başınıza bunlar gelecek. Ben o zaman sizin yanınızda olacağımı söylemek istiyorum. Şimdi de salondaki arkadaşlara sormak istiyorum. Bu gerçeklerle ilgili bir şey yapacak mısınız yapmayacak mısınız?”
Gergin ve beni de tuhaf hissettiren bir sessizlik olduğunu itiraf etmeliyim.
Sözü benim hemen ardımdan Zaman Yazarı Gülerce aldı. Binnaz hanımın cemaatin şeffaf olmadığı eleştirilerine ‘Evet, arkadaşlarla görüşeceğim. Bu bursların şeffaflığı konusunu değiştirmemiz lazım’ dedi ve ‘hareketin’ kendisi için bir ‘hayır hareketi’ olduğunu söyledi.
Kuşkusuz, burada ancak çok kısa bir özetini aktarabiliyorum tartışmaların. Ancak şurası çok açık: bu araştırma sadece Fetullah Gülen cemaati ve liberal aydınlar için değil, herkes için bir test olacak.
Göreceksiniz bu test iki uç arasında olacak:
Ya bu araştırma sükût cinayetine kurban gidecek ya da sonuçları Türkiye’deki kimi ittifakları fena halde çatlatacak, dayatmacı muhafazakârlığın değirmenine su taşıyan liberal aydınlar dini tutuculuğa tavır alacaklar.