İsmail Özcan - Eğitimci/Yazar
22 Haziran 2021, Yaşar Nuri Öztürk’ün vefatının 5. yılı. Yaşar Nuri; 2016’da çalışmalarının, araştırmalarının, birikimlerinin kıvamını bulduğu; sentezlere ulaştığı; bunları dini anlama ve yorumlamada büyük sorunlar yaşayan tüm İslam dünyasının hizmetine sunacağı olgunluğa eriştiği 71 yaşında ebedi âleme göç etti. Ana dili Türkçeden başka Arapça ve İngilizceyi de iyi bilen Yaşar Nuri Öztürk, bildiği bu dilleri de kullanarak hep okuyan, hep araştıran; tüm dünyada gerilik, yoksulluk, ilkellik içinde bocalayan Müslümanlara bir çıkış yolu göstermeye kendini adamış bir ilim ve aksiyon adamıydı. Açtığı yolda kendisini takip eden 5-10 ilahiyatçı akademisyen varsa da kendisinin ölümüyle o alanda bir zaaf oluştuğuna şüphe yoktur.
Yaşar Nuri, Yurt içinde çok yüksek popülerliğe ulaşmış yenilikçi/aydınlıkçı bir ilahiyatçı akademisyen olduğu gibi evrensel ölçekte de en çok tanınan Türk din bilgini idi. Müslim-gayrimüslim dünyanın belli başlı bütün ülkelerinde İslam’ın ve Müslümanların yaşadığımız çağa ilişkin problemleri üzerine konuşmalar yapmış; seminerlerde bildiriler sunmuştur. ABD ve başka bazı ülke üniversitelerinde kısa süreli dersler vermiştir. Ünlü Time dergisi tüm dünyada yaptığı ankete dayanarak kendisini bilim insanlığı ve yenilikçilik dalında 20. Yüzyılın en önemli 100 kişisinden birisi olarak göstermişti.
Yaşar Nuri Öztürk, dini anlama ve yorumlama tarzıyla ülkemizde iyi eğitimli çok geniş bir kesimin sempatisini kazanmıştı. Onun din konusundaki açıklamaları söz konusu kesimde büyük karşılık buluyor; onlara, “İşte bu çağda din böyle anlaşılmalı ve anlatılmalı!” dedirtiyordu. O insanlara aradığını bulmuş insanların mutluluğunu tattırıyordu. Gerçekten bu insanlar gelenekçi, hurafeci, yaşanılan çağa asla hitap etmeyen son derece avam din anlayış ve anlatımından bunalmışlık içindeydi. Yaşar Nuri, toplumda egemen olan bağnaz din anlayışı yüzünden dine mesafe koymuş bu insanlara din ve dindarlık konusunda yepyeni bir bakış açısı sunmuştu.
Bu eğitimli, bu çağdaş kesimin tersine olabildiğince selefi, büyük ölçüde hurafeci, dargörüşlü bir din anlayışına mahkum edilmiş toplum kesimleri ve onlara rehberlik eden tarikat ve cemaatler ise Yaşar Nuri Öztürk’ü her rürlü atış için hedef tahtasına koymuşlardı. Ne sapıklığı ne kafirliği kalmıştı! En hafif suçlama, “Sosyetenin din fetvacısı” idi. Suçlamaların en ağırı olan “tekfir” (kâfir olarak görme, kâfir diye niteleme), İslam tarihi boyunca katı, bağnaz/softa dincilerin en çok kullandığı, Hıristiyanlıktaki aforozun Müslümanlıktaki tam karşılığı olan, bütünüyle aynı rolu yerine getiren bir araçtı. Geçmiş yüzyıllarda birçok aydın, yenilikçi din ve devlet adamı için kullanılmıştı. Zamanımızda Müslümanların problemlerine çözüm bulma çabaları güden, yeni yorumlar, açılımlar peşinde koşan bütün İslam ülkelerindeki aydın din bilgin ve araştırmacıları tekfir suçlamasına hedef olmuştur. Yaşar Nuri bunların içinde
ne ilk ne de sondur.
Bu dar görüşlü dinci çevrelerin hiçbir temele dayanmayan, tamamen önyargılı suçlamalarının aksine Yaşar Nuri Öztürk çok samimi bir Müslümandı. Allah’ın varlığı/birliği, Hz. Muhammed’in peygamberliği, Kur’an-ı Kerim’in Allah kelamı ve ebedi rehber oluşu hususunda şüphe ve suçlama sebebi olabilecek hiçbir açıklaması, yorumu, mesajı olmamıştır. Onun Kur’an dışındaki dinsel kaynaklar olan hadisler ve geleneksel nakiller konusunda eleştirel yaklaşımı, itirazlar öne sürmesi bir Müslümanı dinden çıkarıcı sebepler değildir. Ona göre bilhassa Emeviler döneminde zalim Emevi saltanatına meşruiyet sağlamak için birçok hadis uydurulmuştur. İtikadi ve siyasi mezhepler de aynı yola başvurmuşlardır. Bunlara inanmak bir yana eleştirel yaklaşmak bir görevdir. Özetle, Kur’an dışındaki her türlü nakil ve rivayete ihtiyatla yaklaşma eğiliminde bir ilim insanı olduğunu hiç saklamamıştır. Kendilerinden başka kimseyi doğru dürüst Müslüman saymayan bağnaz çevrelerin, onun İslam’ı ve Kur’an’ı nasıl savunduğundan, bu alanda nasıl mücadeleler verdiğinden hiç haberleri yoktur. O, eğitimli, aydın çevrede birçok insanı İslam’a kazandırırken, inat ve ısrarla İslam, Kur’an ve peygamber aleyhinde yazan çizen aynı çevre insanlarına hadlerini bildirmekte de bir an tereddüt etmemiştir.
Yaşar Nuri Öztürk’ün Kur’an’a ve onun getirdiği değerlere ne kadar ödünsüz bağlı olduğunu görmek için onun “Atatürk’ten Sonraki CHP” adlı kitabını okumak şarttır. Bu kitabında baştan sona iki yıllık CHP milletvekilliği sırasında bazı milletvekillerine karşı verdiği mücadeleyi anlatmaktadır. Söz konusu o milletvekillerinin gerici dinciliğe, yobazlığa değil, dinin bizzat kendisine karşı olduklarını, inançlı bir insan olduğu için kendisini kabullenemediklerini
ortaya koymaktadır.
Sözünü ettiğimiz kitabı okumadan Yaşar Nuri Öztürk’ün dindarlığı/Müslümanlığı hakkında varılacak her yargı, önyargı olacaktır!