80 milyonluk Türkiye nüfusunun yaklaşık üçte birini oluşturan çocukların toplumsal yaşamdaki yerlerinin belirlenmesinin, toplumun geleceğinin sağlıklı oluşmasına, başarılı bireylerin var olmasına katkı sağlayacağı gözden uzak tutulmamalıdır
ALİ EM
1976 yılında Ankara Üniversitesi Hukuk Fakültesi’nden mezun oldu. Çeşitli illerde hâkimlik yaptıktan sonra, Adalet Bakanlığı’nda Kanunlar Genel Müdürlüğü görevinde bulundu.
2002’de Yargıtay Üyeliğine, 2007’de Yargıtay Büyük Genel Kurulunca Yüksek Seçim Kurulu (YSK) üyeliğine seçildi. Daha sonra Yüksek Seçim Kurulu Başkanlığı görevinde bulundu. Çeşitli Yükseköğretim kurumlarında dersler verdim ve kanun hazırlama komisyonların da görev aldı. “Türk Medeni Kanunu (Anonim), Anayasada Yargının Yeri ve Kanunları, Milletlerarası Andlaşmaları Uygulama Tekniği, Kanunların ve İdari Düzenleyici Tasarrufların Yapım Tekniği gibi eserleri bulunmaktadır. Halen, Ufuk Üniversitesi Hukuk Fakültesi’nde ders vermektedir.
Çocuk Haklarına Dair Sözleşmenin 1. maddesinde istisnai hükümler hariç, onsekiz yaşına kadar herkesin çocuk sayılacağı, Türk Medeni Kanunun 11.maddesinde, erginlik yaşının onsekiz yaşın doldurulmasıyla başlayacağı belirtilmektedir. Ülkemiz nüfusunun 31.12.2016 tarihi itibariyle 79 milyon 814 bin 871, bu nüfus içerisinde 24 milyon 224 bin 438’nin onsekiz yaş altı nüfus olduğu, toplam nüfusa oranlandığında üçte birinin biraz altında çocuk sayısının bulunduğu anlaşılır. Böylesine önemli bir nüfus çoğunluğunda olan çocukların toplumsal yaşam içerisindeki yerlerinin belirlenmesinin, bireysel olarak bunların geleceklerine yön verilmesinin, toplumun geleceğinin sağlıklı oluşmasına, başarılı ve birikimli bireylerin var olmasına katkı sağlayacağı gözden uzak tutulmamalıdır. Bu bağlamda, çocukların hayata hazırlanmasında ve yetiştirilmesinde ailenin, eğitim - öğretim kurumlarının ve yaşam çevrelerinin etki ve katkılarının önemi büyüktür.
AİLENİN ÇOCUKLAR ÜZERİNDEKİ ETKİSİ Aile içerisinde yaşamını sürdüren çocukların yaşam koşulları, aile dışında bulunanlara göre, daha güvenli ve sağlıklıdır. Ana ve babanın sevgi ve şefkati, çocukları psikolojik olarak etkilediği gibi geleceklerine yön verme bakımından da istikamet belirleyici olduğu tartışılmazdır. Ana ve babanın çocuk yetiştirme ve hayata hazırlama yönünden bilgili ve birikimli olmaları, çocuklar yönünden sayısız faydalar sağlaması tabidir. Ancak, toplumda ana ve babanın bu yöne ilişkin bilgi edinmelerini sağlayıcı kurum ve kuruluşlarının azlığı hatta yokluğu nedeniyle bilgilenmeleri olanaklı kılınmamaktadır. Anayasanın 41.maddesinde toplumun temelinin AİLE olduğu vurgulandığına göre, aileyi meydana getiren ana-baba ve çocukların işlevlerine uygun yeterli bilgi ve birikim edinmelerinin sağlanması ve uygulanması bir zorunluluk olarak görülmektedir.
a-Okul çağına kadar olan dönemde çocuklar üzerindeki ana ve babanın etkisi
Ana ve babanın çocuklar üzerindeki hak ve yetkilerinin, velayet kurumu kapsamında Türk Medeni Kanunun 339 ve 340. maddelerinde kısmen düzenlenmiş olup, bu çerçevede ana ve babanın çocuğun BAKIM VE EĞİTİMİ konusunda onun menfaatini de göz önünde bulundurarak kararlar alabilmeleri ve alınan bu kararları uygulamaları, çocuğun olgunluk derecesine göre, hayatlarını düzenleme olanağı tanımaları, önemli konularda olabildiğince onların görüşlerini göz önünde bulundurmaları gerektiği, çocuklarında ana ve babanın sözünü dinlemeleri ve rızaları dışında evi terke tevessül etmemeleri vurgulanmaktadır. Bu kapsamda ana ve baba ile çocuklar arasındaki ilişkilerin yürütülmesindeki dengede gözetilecek esaslar ile bakım ve eğitim konusunda alınacak her türlü kararların çocuğun menfaatine uygunluğunun gözetilmesinin, hayatlarına yön vermede çocuğun olgunluk derecesine göre görüşünün dikkate alınmasının gerektiği önemle belirtilmektedir. Ana ve baba, çocuğu olanaklarına göre eğitirler ve onun bedensel, zihinsel, ruhsal, ahlaki ve toplumsal gelişimini sağlar ve korurlar. Böylesi önemli görevleri yerine getirecek olan ana ve babanın çocuklarını eğitirlerken seçimlerini çok iyi yapmaları gerekir. Çocukların doğumlarından okul çağına gelinceye kadar hayata hazırlanmaları ve bazı yönlendirmelerin doğru ve özenle yapılması gerekir. Çocuğa zamanı kullanma ve okuma alışkanlıkları gibi kazanımlar kazandırmak yerine, iletişim araçlarıyla veya dijital oyuncaklarla tanıştırılmaları ve yaş dönemlerine uygun olmayacak derecede zamanlarını kullandırılmaları, çocukların ileri yaşlarda yalnızlaştırılmasına zemin hazırlayacağı ve sosyal yaşamdan kopmasına sebep olacağı gözden uzak tutulmamalıdır.
Ana ve baba, çocukları kendi yetiştiği dönemden kalan alışkanlıklarını salt örnekler vererek değil, çağın gereği teknolojik araç ve gereçlerin kullanımı konusunun fayda ve zarar yönlerini açıklayıcı bilgiler vererek davranışlarını yönlendirmeli, donanım ve özgüvenlerini artırıcı kazanımlar edindirmelidirler. Böylece geleceğin sağlıklı ve özgüvenli bireylerinin yetiştirilmesi sağlanmış olur.
b-Eğitim - öğretim döneminde çocuk üzerindeki ana ve babanın dolaylı etkisi
Çocukların eğitim-öğretim yönünden yetişmelerinde ana ve babanın etkisi büyüktür. Çocuğun beceri ve yeteneklerine göre, eğitime yöneltilmesi ve eğitim kurumlarından seçiminin sağlanması, geleceğine yön vermede belirleyici olacağı gözetildiğinde, okul çağındaki çocukların yetiştirilme yükünün salt eğitim kurumlarına bırakılmasının doğru olmayacağı, eğitim kurumları ile ana ve babanın işbirliği içerisinde bulunmaları, çocuğun eğitim-öğretimde başarı derecesinin etkileyebileceği gibi, toplumsal yaşama hazırlıklı bireyler olarak yetişmelerine de katkı sağlayacağı unutulmamalıdır.
DEVAMI YARIN