“Latince’den gelen ‘virus’ ile taç anlamındaki ‘corona’ sözcüklerinin bir araya gelmesinden oluşan ‘coronavirus’e (koronavirüs) Türkçe karşılığı olarak ‘taçlı virüs’ demek aslına uygun bir çeviri olacaktır...”
“Aşı çalışmalarından 2021’den önce sonuç alınması beklenmezken ikinci dalga tehdidi her zaman olası görünüyor. Dolayısıyla virüsle sadece sağlık çalışanları değil tüm toplumun mücadele etmesi zorunlu...”
1. GİRİŞ
Artık tüm dünyada olduğu gibi Türkiye’de de günlük yaşamı etkileyen bir salgın hâline gelen yeni tip “koronavirüs” (Lâtince yazılışıyla “coronavirus”) için Türkçe bir karşılık bulma zamanı geldi. Coronavirus, etimolojik bakımdan iki sözcükten oluşan bir birleşik sözcük: Corona + virus. Bulaşıcı hastalıklara yol açan mikroorganizmalar ya da mikroplar için kullanılan genel bir terim olan ve Lâtince’den gelen virus, günümüzde bütün dünyayı sarsan türündeki mikroskopik görüntüsüyle taca benzediği, eski Yunanca’da defne yaprağından örülmüş tacın adı Lâtince’ye “corona” olarak geçtiği için, baş tarafına bu sözcük konmak suretiyle “coronavirus” oluşturulmuş. Öyleyse bu Lâtince terimin eş anlamlı Türkçe karşılığı olarak “taçlı virüs” birleşik sözcüğünü kullanmak, aslına uygun bir çeviri olacaktır.
Önce 23 Aralık 2019 günü Çin’in Vuhan (Wuhan) kentinde ortaya çıkan, uluslararası ilişkilerin getirdiği yolcu ve eşya trafiğiyle oradan başka ülkelere ve ülkeden ülkeye sıçrayan; 11 Mart 2020 günü Türkiye’de ilk kez 47 kişiye konulan tanılarla ülkemize de ulaştığı anlaşılan yeni tip koronavirüs ya da taçlı virüsün o tarihte dünyada 182.000 kişiye bulaştığı, bu yüzden 7.500 kişinin yaşamını kaybettiği tahmin ediliyordu. Türkiye’de ilk can kaybı, koronavirüsü Çin temaslı bir çalışanından kapan 89 yaşında bir erkek vatandaşımızın18 Mart 2020 günü ölümüyle gerçekleşti.
Türkiye’de o tarihten itibaren koronavirüs nedeniyle can kaybı, günlük olay hâline geldi. 13 Nisan 2020 günü yeni vefat sayısı 98’e, ertesi gün 107’ye çıktı. 12 gün boyunca ölenlerin sayısı 100’ün üzerinde rakamlarla 25 Nisan 2020 tarihine kadar devam etti. Bu süreçte doktorların İngilizce “peak” sözcüğünün Türkçe okunuşuyla “pik” dedikleri zirveye 127 yeni vefatla 19 Nisan 2020 günü ulaşıldı. 26 Nisan 2020 tarihinde 99’dan başlayarak günlük vefat sayısı giderek azalmaya başladı.
CNN’de her gün Johns Hopkins Üniversitesi kaynak gösterilerek yayınlanan “Coronavirus Pandemic” (Küresel Salgın Koronavirüs ya da Taçlı Virüs) rakamları, 5 Ağustos 2020 günü 5.30 PM GMT (TSİ 19.30) itibariyle şöyle (1):
Dünyada toplam olaylar 18.601.795, Ölümler 702.045; ABD’de toplam olaylar 4.785.528, Ölümler 157.186.
Sağlık Bakanı Fahrettin Koca’nın 5 Ağustos 2020 akşamı 20.40’da yaptığı açıklamaya göre; son 24 saatte Türkiye’de koronavirüsten ölenlerin sayısı 19 yeni vefatla 5.784’e, hasta sayısı 1.178 yeni tanı ile 236.112’ye yükseldi. Hastanede tedavi edilip taburcu edilenlerin sayısı, iyileşen 1.015 hasta ile 219.506’ya ulaştı.
Koronavirüs salgını, dünya ve Türkiye genelinde artmaya devam ediyor. Türkiye’de ölenlerin sayısı 5 Ağustos 2020 günü 19 yeni vefatla önceki günkü 18 rakamının, hastaların sayısı 1.178 yeni tanı ile önceki günkü 1.083 rakamının, iyileşen hastaların sayısı ise 1.015 taburcu ile önceki günkü 994 rakamının üstüne çıkmış bulunuyor. Kurban Bayramı tatilinde koronavirüs önlemlerine uyulmaması sonucunda izleyen günlerde ölenlerin ve yeni hastaların sayısında dikkati çeken artışa karşılık; iyileşen hastaların sayısında da görülen artış, kısmî bir dengeleme getiriyor. Bu rakamlar, ölümlerde ve yeni tanı hastalarda bir gün öncesine göre olumsuz, iyileşen hastalarda olumlu gösterge niteliğinde. Aslında bu rakamlar, her gün inişli ve çıkışlı bir grafik çiziyor. Genelde en kötü dönemin şimdilik geride kaldığı söylenebilir.
3. REHAVETE KAPILMAMAK GEREKİR
Bununla birlikte ölenlerin ve yeni tanı konulan hastaların sayısındaki artışa karşılık; iyileşen hastaların sayısındaki artış, eş zamanlı olumsuz ve olumlu gelişmeler olarak koronavirüse karşı mücadelede önümüzde uzun bir yol bulunduğunu gösteriyor. O nedenle tehlikenin geçtiği yanılgısına düşmemek gerekir. Çünkü koronavirüs ya da taçlı virüs salgını, dünya ve Türkiye genelinde yavaşlayarak da olsa artmaya devam ediyor. Çin’de ilk kez ortaya çıkışından bu yana henüz 7.5 ay, Türkiye’de ilk kez görülmesinden bu yana yaklaşık 5 ay geçti. Bu süreler içinde yukarıda verilen son rakamlardan anlaşılacağı üzere dünyada ve Türkiye’deki olaylar ile ölenlerin ve salgın hastalığa yakalananların yüksek rakamlara ulaşan sayıları, koronavirüsün kısa zamanda ne kadar etkili olduğunu gösteriyor.
Adı gibi yeni olması nedeniyle yeni tip koronavirüse karşı bağışıklık sağlayacak bir aşı veya tedavide kullanılacak bir ilâç henüz bulunmuş ya da piyasaya çıkarılabilecek derecede geliştirilmiş değil. Bu konudaki araştırma ve deneyler, Türkiye dahil dünyanın her tarafında devam ediyor. Ancak en iyimser tahminlerde bile bu çalışmaların kullanılabilir sonuçlarını 2021’den önce vermesi beklenmiyor.
4. ALINMASI GEREKEN ÖNLEMLER
O nedenle her insanın koronavirüse karşı kendisini koruması, en önemli korunma yöntemi olma özelliğini taşıyor. Bunun için pandemiyi ortaya çıktığı yılın son iki rakamıyla birlikte “Covid -19” olarak adlandıran Dünya Sağlık Örgütü’nün, bizde Sağlık Bakanlığı’nın ve doktorların tavsiye ettikleri üç önlem, son derece basit üç hareketten oluşuyor:
1) Bireysel temizlik,
2) İnsanlar arasında sosyal mesafe bırakmak, fazla yakınlaşmadan kaçınmak,
3) Çalışma, iş veya günlük yaşamın çeşitli vesileleriyle diğer insanlarla bir araya gelirken ağız ve burnumuzu kapayacak, ama nefes almamızı engellemeyecek bir bez maske takmak. Bu önlemler, yalnız kendimizi korumak için değil; başkalarını da, yani iş yerinde, devlet dairesinde, alışveriş merkezinde, sokakta, parkta, toplu taşıma aracında, her yerde bir araya geldiğimiz veya karşılaştığımız diğer insanları da korumak; herkesin taşıyabileceği koronavirüsü kapmamak ve başkalarına geçmesine meydan vermemek için gereklidir.
Beden, yüz, el ve ayak temizliği en başta insanın kendisini ve ailesini rahatlatır. Herkesin temizliğin gereklerini bireysel olarak yerine getirmesi asıldır. Bunun denetlenmesi söz konusu olmaz. Sosyal mesafeye gelince, özellikle düğün, toplantı, sportif karşılaşmaları izleme, grup seyahati gibi çeşitli etkinliklerde sosyal mesafe gereklerine uyulmadığı ya da uyulamadığı görülüyor. Toplantı yasakları bu nedenle konuyor, maçlar bu nedenle seyircisiz oynanıyor.
Maske takılması, komedi boyutlarına varan değişik görünümlerle ortaya çıkıyor. Toplu mekânlarda bulunan, yollarda, parklarda yürüyen insanlara baktığınızda genellikle gördüğünüz manzara şudur: Tahminî rakamlarla ağız ve burnu kapayacak şekilde maske takan insanların oranı % 45’i geçmiyor. % 40 oranındaki ikinci grup, yanında maske bulundurmakla birlikte bunu ağzını ve burnunu kapayacak şekilde kullanmıyor, çenesinin altında tutuyor, boynunda taşıyor, hatta ensesine atıyor; birçok kimse, maskesini elinde tutuyor ya da koluna, dirseğine, bileğine bağlıyor. Bu gruptakilerin bir kontrolde maskelerini gösterip veya hemen takıp cezadan kurtulmak için böyle hareket ettikleri anlaşılıyor. % 15 oranındaki üçüncü grup ise, hiçbir şey yokmuş gibi davranan, maske ile hiç ilişkisi olmayan, cezaya aldırış etmeyen insanlardan oluşuyor.
Bu şekilde koronavirüs ya da taçlı virüs salgını geçmez; her birimizi tehdit eden tehlikeyi atlatamayız. Sağlık Bakanlığı’nın, büyük bir özveriyle hastaların imdadına koşan doktor, hemşire ve tüm sağlık personelinin, halkı aydınlatan bilim insanlarının yoğun çabalarıyla bu badireyi atlatsak bile; uygulamada toplumun % 55’inden çoğunun koronavirüsle mücadelenin gereklerine aykırı davranışları ya da bu mücadeleyi hiç umursamamaları nedeniyle ikinci dalga koronavirüs her zaman gelebilir.
5. SONUÇ
Koronavirüs ya da taçlı virüsle mücadele, yalnız Sağlık Bakanlığı’nın, doktor, hemşire ve diğer sağlık personelinin, bilim insanlarının çabalarıyla kazanılamaz. Bu mücadele, onların desteğiyle toplumun bütün bireylerinin tehlikeyi gören bir bilinçle sorumluluk duygusu içinde hareket etmeleri, kendimizi ve diğer insanları koruyacak üç basit önlemi hiç savsaklamadan uygulamalarıyla kazanılabilir. Bir topyekûn savaş niteliği taşıyan bu mücadele, böyle bir toplumsal seferberlik anlayışını zorunlu kılmaktadır.
Bu konudaki ceza yaptırımları ise, Türkiye’de 83 milyon, dünyada tüm insanlık için yaşamsal bir önem taşıyan bir mücadelenin gereklerine aykırı davrananlar için konmuş hukukî önlemlerdir(2). Ama mücadeleyi kazandıracak, koronavirüs ya da taçlı virüsü yenecek asıl güç, toplumsal iradenin bu yönde birleşmesinde ve tehlike tümüyle ortadan kalkıncaya kadar her birimizin, tek tek, mücadelenin basit gereklerini kararlılıkla yerine getirmemizdedir.
(1) Kısaltmalar: PM: Post Meridiem (Öğleden Sonra); GMT: Greenwich Mean Time (Türkçe okunuşuyla Grinviç Ortalama Zamanı); TSİ: Türkiye Saati İle.
(2) Bu konuda bk. Hikmet Sami Türk, “Koronavirüsle mücadele topyekûn savaştır”, Milliyet, 30.6.2020, s. 14.