Düşünenlerin Düşüncesi

Düşünenlerin Düşüncesi

dusunce@milliyet.com.tr

Tüm Yazıları

Yavuz Odabaşı - Ocak ayında yapılması gereken, ancak Mayıs ayına ertelenen bu yılın Davos toplantısının gündemindeki öne çıkan konulardan ikisi “iklim krizi” ve “Dünya’da yaşanan eşitsizlik” olarak belirlendi. Her iki konuda da bugüne kadar atılan adımların yeterince başarılı sonuçlar elde edilemediği bilinmektedir. Öncelikle bunun nedeni, iklim krizinin ve eşitsizliğin nedeni olan eylemleri gerçekleştirenlerin bir bedel ödememeleri ve de suçu kabul ederek sonuçlarına katlanmak istememeleridir. İşin ilginç yanı da ,” en çok kirletenlerin, en çok konuşanlar” olmasıdır. Suçun daima başkalarında olduğu ve de çözümün de ileride gerçekleşecek olabileceği anlayışı böyle düşünenlerin argümanlarında başköşededir. Öte yandan, son 300 yıldır yaşanan ve doğaya hükmetme, ona diz çöktürme ve de üretim için ucuz bir kaynak olduğu anlayışının tüm eleştirilere karşın sürmesi de nedenlerden biridir.
Bu konularda yapılan girişimler arasında, dünyanın bir “eko sistemler” içinde olduğunun, toplumsal çıkarların bireysel çıkarların önüne geçirilmesi gerektiği 1970’lerden bu yana yoğun biçimde gündeme getirilmektedir. Son on yıl içinde Endüstri 4.0 ile doğanın çok daha iyi korunacağı ve “doğa dostu” üretim yapılacağı iddia edilmesine karşın, somut ve olumlu sonuçlar henüz alınamamıştır.

Haberin Devamı

Kirleten öder gerçek olabilir mi

Durmaksızın sürüyor

Cambridge University Press tarafından yayımlanan 2021 yılı Sürdürülebilir Kalkınma Raporu , raporun ilk hazırlanış yılı olan 2015 yılından bu yana ilk defa amaçlarda bir gerilemenin olduğu belirtilmekte dir. Rapor, eşitlikçi bir yapıda tarımdan teknolojiye, eğitim ve kent yaşamına ve temiz teknoloji ile üretime dönük sürdürülebilirlik adımlarının atılmasını önermektedir. Özellikle, düşük gelirli ülkelerin yaşadığı “aşı eşitsizliği” yüksek gelirli ülkeler ile düşük gelirli ülkelerine aşılara erişimdeki uçurumları ön plana çıkartmaktadır. Bu eşitsiz durum, ülke içindeki kesimler arasında da gözlemlenebilmekte ve pandeminin herkesi eşit etkileyeceği ifadesi anlamını yitirmektedir. Pandemi ve ikiz krizi olan ekonomik kriz özellikle bu uçurumu daha da derinleştirmektedir.
Pandemilerin yanı sıra iklim değişikliği de benzer biçimde krizlere sahne olmaktadır. İklim değişikliği ile mücadele için zenginlerin mevcut yaşam biçimlerini köklü biçimde değiştirmelerinin zorunluluk olduğu ortaya çıktı. Birleşmiş Milletler (BM), verileri baz alınarak yayınlanan rapora göre, dünyanın en zengin kısmının %1’e tekabül ettiği ancak en yoksul olan %50’lik kısmın iki katı karbon salınımına neden olduğu belirtiliyor.

Haberin Devamı

Raporda, “kirletici elit “, “kirletici baronlar” olarak tanımlanan zengin kesim, 1990 - 2015 yılları arasındaki karbon emisyonu artışının %37’sinden sorumlu tutuluyor. Tek kişilik ya da birkaç kişini özel jetleri ile yapılacak uçuşların gerekliliğini, kullanılan araçların, iyi yalıtılmamış büyük villa tipi gösterişli evlerinin yakıt tüketimlerini sorgulamak artık kaçınılmaz olduğu belirtiliyor.
Bir diğer önemli çalışma da OxFam’ın sanal Davos toplantısı için yaptığı “Eşitsizlik Öldürüyor” konulu raporuna göre; Dünyanın en zengin 10 insanı pandemi döneminde servetlerini ikiye katlarken, dünyanın en yoksul insanları arasına 200 milyona yakın insan daha girmiş görünüyor.

Haberin Devamı

Bunun yanında, raporda belirtildiği gibi yoksulluktan her dört saniyede bir insan ölüyor olması da bir gerçek.
Benzer konuları ele alan 31 Ekim -Glasgow İklim Zirvesi toplantısında arzulanan sonuç elde edilmemesine karşın, dikkat çeken noktalara değinilmiştir. Bunlardan en önemlisi dünyayı kirleten gelişmiş zengin ülkelerin gereken önleyici adımları yeterince almadıkları gündeme getirilmesi olmuştur. “Gelişmiş-zengin ülkeler” ile “gelişmemiş-yoksul ülkeler” arasındaki uçurumun kapanmadığı ve atmosfere saldıkları karbon miktarında hala artışlar gösteren bu G-20 ülkelerin yoksul ülkelere yapılan yardımlarının artırılmasının kararı alındı.

Önemli bir eşitsizlik olarak “Dijital Feodalizm” olarak bilinen “Tekno Feodalizm” durumunu yaratan gelişmeler, 2008 yılından günümüze zenginlik ve kapitalizmin yapısı da değiştirmekte ve teknolojik şirketlerin egemenliği hüküm sürmektedir artık. Yeni zenginlerin bu şirket sahiplerinden çıkmaya başlaması ve yine bu şirketlerin n en büyükler arasında ilk sıraları almaları bunun en büyük göstergesidir. GAFAM’ın (Google, Apple, Facebook, Amazon ve Microsoft) tekelci şirketleri ve onların sahiplerinin her yıl katlanarak elde ettikleri servet bunun en büyük kanıtıdır.

Günümüzde, bir tarafta müşterilerin, diğer taraftan çalışanların “dijital köle” ler olmaktan kaçınabilmeleri oldukça zorlaşmaktadır. Bunu dile getirmeye çalışan BM Genel Sekreteri Guterres’in ifadesi gayet net: “Küresel finans sistemi ahlaki olarak iflas etmiş durumda. Zenginleri kayırıyor; fakirleri cezalandırıyor”. Bunun yanında, dijitalleşmedeki uçurum aynı zamanda ülkelerin ve insanın “dijital köle”ye dönüştürülme tehlikesine vurgu yapan genel sekreter durumu açık biçimde göstermeye çalışmıştır.

Sonuç

Çok yakın zamanda yapılan bütün bu uyarıların odak noktası, dünyanın değişmeden süregelen yapısı ile devam etmenin olanaksızlığı oluyor. Aşırı ve israfa dayalı bilinçsiz yapılan tüketimin terk edilmesi gerekiyor. Bunun için en doğru yaklaşım “kirletici eilit” in sorumsuz ve bedel ödemeyen alışkanlıklarından vazgeçerek örnek olmaya çalışması olacaktır.

Sosyal Sorumluluk Projeleri ile sorunlara katkılar vermenin yeterli olamayacağı bilinerek, daha çok kolektif irade, ortak bir bilinç ve davranışla hareket ederek yoksulluk ve iklim krizi ile mücadele edebilmek ve somut sonuçlara gidebilmek olanaklıdır.