Düşünenlerin Düşüncesi

Düşünenlerin Düşüncesi

dusunce@milliyet.com.tr

Tüm Yazıları
Haberin Devamı

Irakta protesto gösterileri ne ifade ediyor


1983’te Ankara’da doğdu. Abant İzzet Baysal Üniversitesi Uluslararası İlişkiler Bölümü Doktora Programında eğitimini sürdürüyor. Yüksek Lisans tezini “Saddam Sonrası Dönemde Türkmenler ve Kerkük” konusunda yazdı. Sıklıkla Ortadoğu coğrafyasında saha çalışmaları yapmakla birlikte, Birleşmiş Milletler gözlemcisi olarak Irak ve Afganistan seçimlerinde uluslararası gözlemci ekiplerinde yer aldı. Çalışmalarına ORSAM bünyesinde Irak Çalışmaları Koordinatörü olarak devam ediyor.

Irak’tan bir yılın ardından yeniden protesto gösterileri patlak verdi. Söz konusu gösterilerin artık Irak için klasikleştiğini söylemek mümkün. 1 Ekim 2019’da başlayan gösteriler, hükümetin önlem çabalarına rağmen kısa vadede duracak gibi de görünmüyor. Bu anlamıyla Irak halkının zincirlerini kırdığı söylenebilir. Gösterilerde özellikle gençlerin başı çekiyor olması, gösterilerin en belirgin niteliğini oluşturuyor. Zira Irak halkının büyük bölümünü genç nüfus oluşturuyor. Irak’taki nüfus verilerine göre 35 yaş altı nüfus, Irak nüfusunun yaklaşık yüzde 75’i. Bu dünya ortalamasının üzerinde bir rakam.

Irakta protesto gösterileri ne ifade ediyor



Nitekim birkaç yıllık süreçte Irak’taki genç nüfusun siyasetten sosyal yaşama kadar hemen her alanda ağırlığının arttığını söylemek mümkün. Zaten gösterilerdeki temel öğe işsizlik ve ülkedeki yolsuzluğa karşı çıkış. Ancak bu sorunları sadece bugünle özdeşleştirmek yanlış olur. Irak’ın bugün içerisinden geçtiği süreç birikimsel. Başka bir ifade ile ABD’nin 2003’te Irak’ı işgalinin ardından oluşan yeni düzenin yansıması. Bu anlamıyla söz konusu gösterileri ülkenin genel dinamikleri içerisinde değerlendirmek yerinde olur.

Irak’taki gösterilerde içsel ve dışsal faktörler iç içe geçmiş durumda. Gösterilerin iç dinamiklerine baktığımızda, devlet düzenindeki bozukluk ve ülkedeki savaşların ortaya çıkardığı faktörleri görmek mümkün. Irak 2003 sonrası yeni düzende, devlet halen kurumsallaşmasını oturtabilmiş değil. Tamamen siyasetin şekillendirdiği bir devlet mekanizması var. Ancak Irak’taki siyasetin çok parçalı yapısı, devlet yönetimini olumsuz etkiliyor. Irak’ta bugüne kadar kurulan hükümetlere bakıldığında, Irak Parlamentosu’nda temsil edilmeye hak kazanan bütün grupların aynı zamanda hükümet içerisinde de yer aldığı bir hükümet yapısının oluştuğu görülüyor. Bu yapıya da “ulusal birlik hükümeti” denildi. Ancak Irak’ta ayrışan siyasetin doğası gereği, hükümette yer alan etnik, dini ve mezhep temelli bütün siyasi oluşumlar, devlet ve kamu faydası yerine grupsal çıkarlarına hizmet etti. Pozisyonundan memnun olmayan ya da daha fazla pay isteyen gruplar ise hükümet içi muhalefete başladı ve yönetimsel süreçlerde tıkanıklığa yol açtı. Böyle olunca da devlet işlemez hale geldi. Çünkü moderatör konumundaki başbakan, hükümet ayakta tutabilmek için bütün taraflara ayrıcalıklar tanımak ya da idare etmek durumunda kaldı ve böylece yapılan hataların üstü kapatıldı. Nitekim bugün Irak ciddi bir yolsuzlukla karşı karşıya. Dünya Şeffaflık Örgütü’ne göre Irak, 180 ülke arasından 168. sırada. 2003’ten bu yana Irak’ta 450 milyar dolarlık kamu fonunun kayıp olduğu söyleniyor. Irak, kanıtlanmış petrol rezervleri açısından dördüncü sırada. Ancak Irak’ta halen elektrik, su, sağlık, ulaşım gibi basit kamu hizmetleri dahi tam anlamıyla sağlanamıyor. Irak’taki yaşam şartları halkın sabredemeyeceği noktaya gelmiş durumda. Nitekim Irak’taki en küçük bir olumsuzluk artık halkın bunu dışarıya vurmasına sebep veriyor. Zira son gösterilerin ilk çıkış noktası da Irak Başbakanı Adil Abdulmehdi’nin Terörle Mücadele Birimi Komutanı Abdulvahab el-Saadi’yi görevden alması oldu. Saadi, etnik, dini ve mezhepsel kimliği ne olursa olsun tüm Iraklıların çok sevdiği bir komutan olmakla birlikte ABD’ye yakınlığı ile biliniyor. Ancak Saadi’nin IŞİD’le mücadeledeki başarıları ve Terörle Mücadele Birimi içerisindeki yolsuzlukla mücadeledeki tavrı, bütün Irak halkı tarafından takdir ediliyor. Nitekim Saadi’nin görevden alınmasının ardından sosyal medyada yapılan kampanyalar tepkileri çığı gibi büyüttü ve sokak gösterilerinin başlamasına neden oldu.

Bu noktada dışsal faktörlere de değinmekte fayda var. Bu noktada ABD- İran çekişmesi en temel faktör gibi. Zira Saadi’nin görevden alınmasında, ülkedeki ABD-İran çekişmesinin ana etkenlerden biri olduğu düşünülüyor. Saadi’nin görevden alınmasından birkaç haftada önce IŞİD’le savaşın ana aktörü olan ve daha sonrasında buradan kazandığı popüler desteği siyasete dönüştüren Haşdi Şaabi’nin yapısında değişiklik yaşandı. Bu değişiklikle birlikte Haşdi Şaabi’nin sahadaki en etkili kişisi olarak bilinen ve İran’a yakınlığı ile tanınan Ebu Mehdi Mühendis kızağa çekilmiş oldu. Söz konusu değişikliğin ABD’nin baskısıyla yapıldığı konuşuluyor. Bunun karşılığında da Saadi’nin görevden alındığı söyleniyor. Zira Terörle Mücadele Birimi Başkanı Talib Şigati, İran’a yakın bir kişi olarak biliniyor ve Şigati’nin Adil Abdulmehdi’ye baskısı sonucunda Saadi’nin görevden alındığı konuşuluyor. Bu değişikliklerle somutlaşan ABD İran çekişmesinin Irak’ın her alanına yansıdığını söylemek yanlış olmaz. Halkın da artık bu çekişmeden ciddi bir biçimde rahatsızlık duyduğu, bağımsız ve dış müdahaleden uzak bir ülke istediği oldukça net. Bu istek gösterilerdeki sloganlara da yansımış durumda. Gösterilerde sıkça “katil Amerika”, “İran dışarı”, “özgür Bağdat” gibi sloganlar atılıyor.

Tüm bu yaşananlara rağmen ne başbakan ne siyasi gruplar ne de dini merci tam bir sorumluluk almaktan kaçıyor ve sorumluluğu bir başkasına yüklemeye çalışıyor. Ancak birilerinin elini taşın altına sokup sorumluluk alması gerekiyor. Zira tüm itidal çağrıları, açıklamalar, sokağa çıkma yasakları, sert müdahalelere rağmen halkın tansiyonu düşmüş değil. Eğer bu durum uzun süre devam ederse, Irak için çok geç olabilir.