Çevreye yönelik olan duyarlılık 1950’ler ve 60’larda dünyamızın aşırı derecedeki kirlenmesi sonucunda ortaya çıkmıştır. Temiz hava, su, toprak yasaları başta ABD olmak üzere gelişmiş ülkelerde uygulanmaya başlanmıştır. 1980’lerin sonuna gelindiğinde ülkeler ve bölgeler bazında çevreye bakış daha küresel boyutta ele alınmaya başlanmıştır. Nerelerde asit yağmurlarının olduğu, herkesi çevre kirlenmesi konusunda uyarmış ve önlemler almaya yöneltmiştir. Sürdürülebilir kalkınma, ekonomik büyümeyi çevreyi koruyarak yapma anlayışına dayalı uygulamalar olarak öne çıkmıştır. Bu yönlü uygulamalar genellikle hükümetlerden daha çok özel işletmeler ve sivil toplum örgütleri tarafından gerçekleştirilmeye çalışılmıştır. 1990 ve 2000’li yıllara gelindiğinde topluluklar, ağlar olarak bilinen yeni oluşumlar hem dijital hem de gerçek dünyada etkilerini artırarak sürdürmektedir.
‘Kirleten öder’
Bugüne kadar çevre konusunda atılan olumlu adımların yanında toplu bir başarı elde edilememesinin bir çok nedeni vardır. Genellikle sözü edilen iki neden vardır. Birincisi, ekonomik bir etkisi ve bedelin olmasıdır. Çevreyi kirletenler genellikle kendi eylemlerinin sonuçlarına katlanmak istemezler. Olumsuz sonuçların çoğu zaman başka bir yerde ya da gelecekte oluşacağı inancı ile hareket edilir. İkinci olarak da doğal kaynakların sonsuz bir yapıya sahip olduğu ve bedelsiz olduğu inancıdır. Alınacak önlemler bireysel çıkarlar ve davranışlar için değil, daha çok toplumsal ve kolektif çıkarların ve geleceğin üzerine dönüştürülmelidir. Bireyler genellikle kısa dönemli çıkarlarına odaklanırken, toplum daha uzun dönemli bir maliyet yüklenebiliyor. Bu konunun çözümü için çevre konusunda birçok ilke oluşturulmuştur. Örneğin, “kirleten öder” ilkesi gibi. Ancak her durumda benzer ilkeler çalışmamaktadır. Diğer örnek olarak da küresel uyarılar ve dünyanın bir ekosistem içinde olduğuna dair anlayışlar, ilkeler, araçlar çok fazla etkili olamamaktadır. 1970’lerde çevreyle ilgili politikalar sonuçların değerlendirilmesi ve onlara odaklanmak yerine daha çok önleyici ve kontrol edici bir boyuta taşınmıştır.
Paradigma değişimi
Endüstri 4.0 ile Çevre Koruma arasında potansiyel bir ilişki söz konusu. Endüstri 4.0 gelişen bir üretim anlayışı ve sistemi olarak, nesnelerin interneti, büyük veri, siber-fiziksel sistemler ve akıllı nesneler teknolojileri tanımlanmaya çalışılır. Hiç şüphesiz Endüstri 4.0’ın yeni fırsatlar ve olanakları toplumun her kesiminde yaratabildiği gibi çevre koruma konusunda da yaratabilmektedir.
Bu yeni dönem zihnimizi, değerlerimizi ve yeni olanakları yeniden değerlendirmemizi zorunlu kılıyor. Hiç unutmayalım ki yeni teknoloji devrimi insanlara daha fazla seçim fırsatları, daha fazla özgürlükler ve kendi yaşamları üzerinde daha fazla kontrol sağlama olanakları yaratıyor. Yeni teknolojiler insanların yapabileceklerinden daha fazlasının yapılmasını, karar alabilmesini gerçek verilerle yapabilmeyi olanaklı kılmaktadır. İnsanların kendilerine koydukları engelleri, blokları ortadan kaldırabilmekte ve dijital ağların varlığı ile yeni devrimi gerçekleştirme de olağanüstü yetkilere sahip olabilmektedir. Birinci endüstri devrimindeki su ve buhar gücü, ikinci endüstri devriminde elektrik gücüne dönüşmüş ve üçüncü endüstri devriminde daha çok analog araçların dijitale dönüşümüne şahit olunmuştur. Bilgisayarlar, internet ve akıllı telefonlar bu dönemin yenilikleridir. Dördüncü endüstriyel devrimi ise; nesnelerin interneti, robotik, büyük veri, akıllı ve mobil cihazlar gibi gelişmelere neden olmaktadır. Bu gelişmelerin etkilemediği ve değiştirmediği hiçbir alan yok.
Endüstri 4.0 akıllı bir biçimde birbiriyle iletişim kurabilmesi anlamına da gelmektedir. Bu esnek üretim ve kişiselleştirilmiş üretimi olanaklı kılmaktadır. “Sınırsız üretim-sınırsız tüketim ” vaat eden bu yeni devrim nasıl geleneksel üretim uygulamaları üzerinde baskı yaratıyor ve bunları değişime zorluyorsa, çevre konusunda da bugüne kadar yapılmış olanları değişime zorluyor.
Sonuç
Endüstri 4.0 çok daha fazla ve etkili biçimde çevre korumada önemli rol alabilir. Bir şemsiye kavram olan Endüstri 4.0, ileri düzeydeki bilgi teknoloji ve sosyal medya ağları işletmeleri ve bütün topluma gerçek zamanlı, kaliteli, iyi verilerin paylaşma zincirini sağlayabilmektedir. Akıllı bağlantılar ile insanlara bugüne kadar olmayan bir olanak sunmaktadır.
Hem üretim atıkları neredeyse sıfıra yakın gerçekleşmeye başlamış, hem de üretilen dijital ürünlerin benzer biçimde neredeyse sıfır atık bırakabilmesi gerçekleşmektedir. Öte yandan, Endüstri 4.0 sağladığı teknolojik üstünlük ile çevre korumada hızlı, doğru, gerçek zamanlı ve nitelikli veriler elde etmek olanaklıdır. Bu özellik; hızlı karar almayı, denetimi sağlamayı ve önlemler gerçekleştirmeyi kolaylaştırmaktadır. Özellikle 7/24/365 kesintisiz ölçümlerdeki kesinlik bu devrimin getirdiği bir üstünlüktür.
Bütün mesele, bunları uygulayacak bir program içerisinde bilinçli bir şekilde ele alma olarak beliriyor.