Bülent Akarcalı
Koyun karaciğerinde bulunan bir kurtçuğun (Fasciola hepatica) varoluş hikayesi doğanın İnanılmaz karmaşıklığının ve düzeninin bir örneğini oluşturur. Bu parazit kanla ve hepatit hücreleri ile beslenir ve bulunduğu koyunun karaciğerine yumurtalarını bırakır. Ancak yumurtalar burada gelişip patlayamazlar. Hikayeleri de bundan sonra başlar.
Yumurtalar dışkı yoluyla vücuttan atılırlar, olgunlaşma dönemi sonunda patlayıp minnacık bir larva çıkarırlar. Bu larva daha sonra bir sümüklü böceğin vücuduna geçer, burada çoğalır. Larvalar yağmur mevsiminde böceğin sümüğüyle dışarıya atılırlar. Dışarıda sümüğün beyazlığına karışan larvalar inci salkımlarını andıran biçimler oluşturup karıncaların dikkatini çekerler. Bu salkımları yiyen karıncaların vücuduna sızan larvalar burada kurtçuk haline dönüşürler. Artık bir koyunun karaciğerine yerleşme zamanı gelmiştir.
Ama nasıl ve hangi yolla? Koyunlar karınca yemediklerine göre, karıncanın içine yerleşmiş kurtçuklar koyun vücuduna nasıl gireceklerdir? Doğa ayrıca işi iyice yokuşa sürmüştür; koyunlar sabah erken saatlerınde özellikle otların kökünü değil, ucunu yemeği severken, karıncalar ancak hava ısınınca dışarıya çıkarlar ve otların üstüne tırmanmadan diplerinde dolaşırlar. Koyunun, içi kurtçuk dolu hastalıklı karıncayla birlikte otu yiyebilmesi için karıncanın sabah erken saatte otun ucuna yerleşip, yenmeyi beklemesi gerekir. Bu durumun oluşması mümkün müdür?
Karıncanın vücuduna yerleşmiş olan 30-40 kurtçuktan yalnız bir tanesi karıncanın beynine yerleşir. İşte bu andan itibaren karıncanın davranışları tamamen değişir; kurtçuk karıncayı esir alır. Bütün diğer karıncalar uyurken, bir tek kurtçuğa esir düşen karınca, sabah diğerleri uyurken erken saatte kalkar, yuvasından çıkar ve koyunların en çok sevdiği ot cinsine tırmanır, otun en tepesine tüner ve koyunun gelip o otu yemesini bekler.
Eğer o gün bir koyun gelip üstünde karınca olan o otu yemezse, güneşin çıkıp havanın ısınmasıyla birlikte karınca kurtçuğun hakimiyetinden kurtulur, kendine gelir ve ottan inerek yuvasına geri döner. Ancak kurtçuktan kurtuluş bugünlüktür, ertesi sabah yine erken saatte kurtçuğun dediği olur, karınca yuvasından erken saatte çıkar ve... Doğanın bu traji-komik oyunu, karıncanın tünediği ot koyun tarafından yeninceye kadar devam eder.
Beyne yerleşen kurtçuk dışarıyı görmeden karıncayı nasıl yönlendirebiliyor? Ot seçimini nasıl yaptırabiliyor? Havanın ısınması neden ve nasıl karıncanın tekrar iradesini ele geçirmesini sağlıyor? Bu soruları biyologların cevaplandırması gerekir diyebiliriz.
Ama bazıları var ki bizlerin cevap vermesi gerekir. Bizim beyinlerimize de girenler var mı? Varsa kimdir bunlar? Kendi İrademizle yaptığımızı sandıklarımız acaba aslında beynimize girmiş olanların bizlere yaptırdıkları mı? Beynimize girenler varsa bizleri kimlere yedirmek istiyorlar? Çok ilkel yapıda, adeta tek hücreli olan bir kurtçuk son derece karmaşık ve kuvvetli bir yapıya sahip karıncayı ele geçirebiliyorsa, bizleri de ele geçirmeye çalışan ilkel ve gelişmemişlere karşı nasıl direnebiliriz? Biz Beyinlerimizin mi yoksa Bey’lerimizin mi egemenliği altındayız?