Bülent Akarcalı - bulent@bulentakarcali.com
Sayın Güldener Sonumut 21.11.2022 tarihli yazısında, AB üst yönetimin de gerçekleşecek çok önemli değişikliklerin, Türkiye’ye yeni fırsatlar sunacağının ciddi ipuçlarını veriyordu.
AB zirvesi, her üyenin 6 aylık dönem başkanlığı ve bir önceki ile bir sonraki dönem başkanı ülkeden oluşan üçlü bir yönetimden oluşur. Mevcut üçlüyü oluşturan Fransa, Çekya ve İsveç, başta Fransa ve geçen ay seçimleri kaybeden sosyalist, PKK yanlısı İsveç hükümetinin olumsuz yaklaşımları nedeniyle ilişkilerimizde pek ilerleme sağlama fırsatı sağlanamamıştı.
Şimdi ise başkanlık Ocak ayından itibaren 6 aylık süreyle İsveç’e geçiyor. Yeni hükümet, NATO’ya üyeliğini hızlandırabilmek için, terörle mücadeleyi öncelikle ele aldı. Bu üyeliğin gerçekleşmesinin. Türkiye ile sağlıklı ilişki kurmasına bağlı olduğunu fark etmiş bir Başbakana sahip olmaları nedeniyle, İsveç başkanlığının karşılıklı kazan kazan formülüne dayanabileceğini ve NATO üyeliği üzerinden gelişecek olumlu ilişkilerin AB ye yansımasını bekleyebiliriz
Haziran sonunda İsveç’in dönem başkanlığının bitmesiyle, İspanya, Belçika, Macaristan ile 18 aylık yeni bir üçlü yönetim oluşacak. Bu süreye İsveç’in 6 aylık başkanlığını da katarsak önümüzdeki 2 yıl boyunca, Türkiye ile sorunu ve önyargısı olmayan ülkelerin yönettiği bir AB süreci başlayacak.
Böylece başta, artık iyice eskimiş olan gümrük birliği anlaşmasının yenilenmesi ve vize konusu olmak üzere, temel haklarımızın elde edilmesini kapsayacak müzakereleri başlatma fırsatımız doğacak.
Temmuz başında başkanlığı devralacak İspanya her alanda iyi ilişkilerimiz var olduğu bir ülkedir. Biri Akdeniz’in batısını, diğeri doğusunu kontrol etmektedir. Yunanistan ve Güney Kıbrıs Rum yönetiminin ihtiraslarını dengeleme fırsatı doğabilecektir.
Ocak 2024’te AB dönem başkanı olacak Belçika şimdiden ciddi ön çalışmalar başlatmıştır. Mevcut Dışişleri Bakanı Hadja Lahbib, ülkemize sıcak bakan bir siyaset insanıdır. Belçika, özellikle cumhuriyetin ilk dönemlerinde çok yakın ilişki kuruduğumuz bir ülkedir. Millileştirilen demir yollarının kurumsal yapısı Belçika devlet demir yolları tarafından oluşturulmuş, Merkez Bankamız, adı Belçika Milli Bankası olan merkez bankası ve PTT’miz de Belçika PTT’sinin destek ve katkılarıyla kurulmuştur. Meşhur İstanbul tramvayları da, Osmanlı döneminde bir Belçika işletmesiydi.
Siyasi açıdan AB ilişkilerimiz yavaşlamış görünse de teknik, ekonomik, idari ve diplomatik bağlantılarımız ve ilişkilerimiz çok kapsamlı ve kesintisiz sürmektedir. Daha yeni Brüksel’de 15 Kasım da Türkiye-AB bilim, araştırma, teknoloji ve yenilikçilik yüksek düzeyli diyalog toplantısı gerçekleştirildi.
İhracatımız için hayati önem taşıyan, Türkiye’nin AB Gümrükler Programı’na katılımını sağlayan anlaşmayı imzaladık. Program, AB ülkeleri ve AB ile yakın ticaret ilişkisi bulunan ülke gümrüklerinde uygulanan teknolojilerin geliştirilmesini amaçlıyor.
Bu arada, tarihi bağlarla bağlı olduğumuz, siyasi ve jeopolitik açısından bizim için hayati önem taşıyan Arnavutluk, Bosna Hersek, Karadağ ve Sırbistan ile müzakerelere başlamasına AB komisyonunun onay vermiş olduğunu hatırlarsak, önümüzde ki 2 yılda geleceğimizi yönlendirecek bir dönemi yaşayacağız.
Tarih sürprizlerle doludur. Düne kadar bizi dışlamaya varacak kadar olumsuz bir tutum takınmış olan AB, Ukrayna savaşı sonrası Türkiye ilişkilerinde gerçekçi bir tutum almaya başladı. Savaş; AB’nin sanıldığı kadar güçlü ve kendi içinde uyumlu olmadığını gösterdi. Dış politikada etkisiz ve askerî açıdan ne kadar zayıf olduklarını anladılar. Savaş, AB’nin kibirden oluşan zırhını yok etti. Kendiliğinden gelişen olaylar Türkiye’nin değerinin anlaşılmasına yol açtı.
İsveç dönem başkanlığıyla başlayacak, İspanya, Belçika ve Macaristan ile devam edecek olan dönem başkanlıkları ülkemize AB ile yeni bir sayfa açıp, tüm ilişki ve sorunlarımızı karşılıklı anlayış ve gerçekçilik çerçevesinde ele almak için tarihi bir fırsat sunuyor. Önümüzdeki yıl kim iktidar veya muhalefet olursa olsun bu bilinçle hareket etmelidir.