Düşünenlerin Düşüncesi

Düşünenlerin Düşüncesi

dusunce@milliyet.com.tr

Tüm Yazıları

Bülent AKARCALI / Eski Turizm ve Sağlık Bakanı - 27 Mayıs askeri darbesinin Türk devlet yapısında en kalıcı ve tahripkâr etkisi, seçimle iktidara gelen siyasi irade temsilcilerini insafsızca (dayak, işkence, kötü muamele, hakaret, dayak, işkence, hukuk dışı yargılama ve cinayet-idam uygulamaları) aşağılaması ve sonra da oluşturulan yeni devlet yapılaşmasıyla seçimle iş başına gelen hükümetleri icraatlarının her safhasında askeri ve sivil bürokrasinin  (yargı ve üniversiteler dahil olmak üzere) getirdiği kısıtlamalarla çalışmaya mahkum etmesi olmuştur.

Haberin Devamı

Sonunda hükümetlere, hatta Türkiye Büyük Millet Meclisi’ne dahi kendini sorumlu hissetmeyen, hesap vermeyen ve kendi başına ülkenin iyiliği ve çıkarı için hareket ettiği gerekçesine inanarak veya dayanarak çalışan karmaşık, kısmi yasal olmayan bir örgütlenme modeli ortaya çıktı ve gün geçtikçe gelişti. Bu gelişmenin zirvesini de 15 Temmuz 2015’te yaşadık.

1960’tan sonraki 50 yılın önemli bir süresinin her türlü sivil denetimden uzak, sıkıyönetim ve olağanüstü hallerle, yani askeri otorite altında geçmesi de bu gelişmeleri  pekiştirdi.

GÜÇ ODAKLARI VE DEVLET BÜNYESİNDE ÇETELEŞME

Böylece, devletin yapısını oluşturan güç odakları, siyasi iradeden bağımsız hareket eder oldular.

Ülkenin karşılaştığı iç ve dış terör olayları, güvenlik mülahazaları, ayrılıkçı akımlar endişesi gibi tehditlere karşı söz konusu odakların bu sorunları çözme amaçlı özel ve gizli örgütlenmelere başvurduklarını yıllar sonra anlamaya başladık.

Bülent Ecevit’in Gladyo, Mesut Yılmaz’ın Susurluk duvarlarını aşamaması, Uğur Mumcu başta olmak üzere onlarca cinayetin aynı duvarlara toslaması, JİTEM muamması kadar, FETÖ yapılanması ve kalkışması vs. belli başlı örneklerdir.

1996 yılında Balıkesir’in Susurluk ilçesinde bir Mercedes araç kamyona çarptı. Otomobildeki üç kişi yaşamını yitirdi, biri sağ kurtuldu.

Aracın içindekilerin kimlikleri, araçta bulunan silahlar Türkiye’de “derin devlet” kavramının, yani siyasi iradenin bilgi ve izni dışında örgütlenmenin, kamuoyu tarafından öğrenilmesini sağlayan ve bugünlere kadar dahi devam eden etkilere yol açtı.

Haberin Devamı

Yapılan araştırmalar, devletin içerisinde uzun yıllardır bir “çetenin var olduğu” ve PKK ile mücadele için oluşturulan özel birimlerin zamanla faili meçhul cinayetler, mafya hesaplaşmaları ve uyuşturucu kaçakçılığı gibi bir dizi suça bulaşan bir yapıya dönüştüğü tespit edildi.

Susurluk’la ilgili bir Meclis, bir Başbakanlık Teftiş Kurulu araştırması ve Emniyet Genel Müdürlüğü’nün 16 adet değişik raporuna rağmen ciddi bir yargılama yapılmadı ya da yapılamadı. 

Mesut Yılmaz beyin başbakan olarak görevlendirdiği Başbakanlık Teftiş Kurulu Başkanı Kutlu Savaş’ın araştırması için gerekli olan bilgileri alabilmesi, ancak Mesut Bey’in bizzat o kurumlara gitmesiyle mümkün olabilmişti!

Bu güç odaklarının amaçlarını gerçekleştirmek için:                                     

- Siyasi iradenin bilgisi ve izni dışında yasa dışı ilişkiler kurmaları,                                                                                                             

- Suç örgütlerini kullanmaları,                                                                             

- CIA ile çok özel bağlantılar geliştirmeleri, hatta devletin bilgisi dışında CIA’den sürekli para almaları ve tüm bu yapılaşma ve çalışmalar hakkında bilgi ve hesap verme mecburiyetini hissetmemeleri, kimsenin de onlara yargı hatta TBMM yoluyla dahi hesap soramamaları, bizlere son haftalarda şahit olduğumuz durumları yaşattı.

Haberin Devamı

ŞEFFAF DEVLET İHTİYACI

Türk devlet yapısı, halka hizmet değil, devlet çıkarını gözetme anlayışıyla hareket ettiğinden çözüm odaklı çalışamıyor. Sistem, bilgisayar programlarının 0 ve 1 ‘e dayalı çalışması gibi evet veya hayır’a dayalı karar alıyor. Genelde hayır ağır basıyor. Evet denirse yapılacak iş çıkıyor, hayır denince yapacak bir şey kalmıyor.

Oysa bir devletin gücü, gizli kapaklı işlerden değil, milletine karşı şeffaf olmaktan geçer. Sovyetler Birliği, tarihin en kuvvetli devletiydi. Ama yönetiminde millete hizmet anlayışı en sonda gelen unsurlardan biriydi. Muazzam askeri gücüne rağmen batmasının temel nedeni, milletine adalet ve hizmet götüremeyen kapalı bir rejim olmasından kaynaklandı.

Şeffaflığı sağlamak amacıyla çeşitli dönemlerde iktidar olan siyasi irade; TBMM Dilekçe Komisyonu, Kamu Denetçiliği Kurumu, CİMER Cumhurbaşkanlığı İletişim Merkezi gibi yapılar ve bilgi edinme hakkı gibi yasalar çıkarttı. Ancak görülüyor ki bunlar dahi devletin içerisinde özel amaçla oluşturulan örgütlenmeleri önleyemiyor. 

Önümüzdeki dönem siyasetin bu konuya öncelikle eğilmesi ve kalıcı çözümleri halkımıza sunması en büyük beklenti olacaktır.

KIBRIS İLE İLGİLİ İKİ NOT:

a. 27 Mayıs sonrası hukuk dışı bir tiyatro düzeniyle yargılanıp idam edilen Dışişleri Bakanı Fatin Rüştü Zorlu, 1960 Bağımsız Kıbrıs Devleti’nin kurulmasında Türklerin hakkını korumak için büyük mücadele vermiştir. Bugün KKTC kendi varlığını ve Türkiye de Doğu Akdeniz’deki hakkını büyük ölçüde Zorlu’nun verdiği mücadeleye borçludur.

b. ABD Başkanı Biden, İsrail için tam da Kıbrıs’a uygulanması gereken iki beyanat verdi:

- İki devletli çözüme ihtiyaç var.

- Bölge ülkeleri İsrail’i tanımak zorunda.

Bu görüş ve beyanların Kıbrıs için geçerli olmamasının mantıki bir izahını yapabilecek bir ABD yetkilisi var mıdır acaba? “Söz gümüşse sükût altındır’’ deyimimiz, eskiden çok konuşkan olan ABD elçiliğinin yeni düsturu oldu galiba.

27 Mayıs’tan Arta Kalanlar