Yakın geçmişte yaşadığımız diğer salgınlardan farkı ne? Tüm dünyada tsunami etkisi yaratan gücünü nereden alıyor? Maskenin koruyuculuğu var mı? Bu virüse karşı bağışıklık sistemimizi nasıl güçlendireceğiz? İşte cevaplar...
COVID-19, yani koronavirüs akrabaları SARS ya da MERS kadar öldürücü değil, hatta bu virüslerle kıyaslandığında ölüm riski açısından en masumları olduğunu bile söyleyebiliriz. 2003 yılında yine Çin’de başlayan SARS salgınını ele alalım. Tüm dünyada SARS teşhisi konan hasta sayısı 8096 iken, bunlardan 774’ü hayatını kaybetti. (1) Yine korona ailesinden bir virüsün yol açtığı MERS salgını ise ilk olarak 2012’de tanımlandı ve bugüne kadar 2494 kişide görüldü. Dünya Sağlık Örgütü’ne (WHO) göre MERS’e bağlı ölüm sayısı 858. (2)
Bu yazıyı kaleme aldığım 2 Nisan Perşembe sabahı itibarıyla yeni koronavirüs salgını yüzünden hayatını kaybedenlerin sayısı 48.000’i aştı. Peki nasıl oluyor da diğer salgınlar kısa sürede kontrol altına alınmışken koronavirüs bir tsunamiye dönüştü? Hem de bu bahsettiğimiz salgınlar içinde ölüm oranı en düşük olan COVID-19 olduğu halde...
‘Turp gibiyim’
Çünkü nüfusun büyük bir kısmı hastalığı ya hiç belirti göstermeden ya da hâlsizlik, kırgınlık gibi son derece hafif semptomlarla geçiriyor. COVID-19’u bu derece tehlikeli kılan da bu özelliği! Eğer bağışıklık sisteminiz etkin bir şekilde çalışıyorsa, kronik bir rahatsızlığınız yoksa hasta olduğunuzu fark etmiyorsunuz ve etrafta dolaşıp hastalığı yaymaya devam ediyorsunuz.
Size adeta değmeden geçen hastalık, zincirin zayıf bir halkasına denk geldiğinde ise ölümcül bir hâl alıyor. Virüsü bulaştırdığınız insanların yine pek çoğu hastalığı sizin gibi fark etmeden geçiriyor, ta ki bağışıklık sistemi daha güçsüz birine denk gelinceye kadar...
Karşımızda sinsi, görünmez bir düşman var. Bulaştığı kişiyi öldürme olasılığı son derece düşük olan bir virüsün bu kadar çok insanı öldürmesinin nedeni, bulaşma hızının yüksek olması.
Olağan şüpheliler
Koronavirüs salgınına karşı maske kullanmakla ilgili kafa karışıklığı bir türlü bitmiyor. Bazı uzmanlar maskenin koruyucu etkisinin olmadığını söylerken, bazıları maske takılmasını öneriyor. Bahsettiğim maskeler, sokakta daha sık rastladığımız türden basit maskeler, yani cerrahların ameliyat sırasında hastalarını enfekte etmemek için taktıklarından.
Genel uyarı sadece hasta olanların maske takması yolunda. Yani hasta olan ya da hasta olduğunu düşünen herkes maske takmalı ki çevresindekilere bu hastalığı bulaştırmasın. Gördüğünüz gibi “Hasta olduğunuzdan şüphelenmiyorsanız maske takmanıza kesinlikle gerek yok” diyenler bariz bir mantık hatası yapıyorlar. Çünkü bu salgında herkes olağan bir şüpheli durumunda.
Takmak ya da takmamak
Yani, eczaneye ya da markete gitmek için evden çıkmak zorunda olan ya da toplu taşıma araçlarıyla işine gitmesi gereken herkese mutlaka maske kullanmasını öneriyorum. Üstelik bu maskelerin bir miktar koruyucu etkisi olduğu da unutulmamalı. COVID-19 virüsünün moleküler yapısının büyüklüğü maskeden içeri sızmasını zorlaştırıyor. Yani takmak hiç takmamaktan daha iyi.
Ama maske takmanın da bir yolu yordamı var. Öncelikle bu maskelerin tek kullanımlık olduklarını unutmayın. Maskenizi çıkarırken son derece dikkatli olmanız gerekiyor. Maskeyi yüzünüze dokunmadan, kulakların arkasına gelen iplerinden tutarak çıkarmanız çok önemli. Daha da iyisi imkânınız varsa maskeyi çıkardıktan sonra ellerinizi iyice yıkamanız ya da dezenfekte etmeniz.
Peki bağışıklık sisteminiz ne durumda?
Her zaman söylediğim gibi, en etkili maske içinizde. Hepimizin içinde hastalıklarla savaşan, vücudu zararlı patojenlere karşı savunan mucizevi bir güç var: Bağışıklık sistemimiz. Bağışıklık sisteminiz etkin bir şekilde çalıştığında koronavirüs de dâhil olmak üzere tüm viral enfeksiyonlara karşı daha dirençli olur, hastalığa yakalansanız bile basit bir grip gibi atlatabilirsiniz.
Beş adımda bağışıklık sisteminizi güçlendirmeye ne dersiniz?
1. Toksik beslenme modelinizden vazgeçin. Şekerle, zehirle dolu yiyeceklerden vazgeçmek için bundan daha iyi bir zaman olabilir mi? Sofranızdan işlenmiş yiyecekleri, tatlıyı, şekeri, gofret, kurabiye, börek, çörek ve makarna gibi besinleri, gazlı içecekleri kaldırın. Bunları hayatınızdan çıkardığınızda bağışıklık sisteminizin üstüne bindirdiğiniz yük de kalkmış olacak. Böylece sistem sizi savunmak, vücudu koronavirüs gibi patojenlerden korumak için tüm gücünü seferber edebilecektir.
2. D vitamininin koruyucu gücünü sakın hafife almayın! 11.000 kişinin yer aldığı çalışmaya (3) göre D vitamini değerleri düşük olan kişilere D vitamini takviyesi verildiğinde viral enfeksiyonlara yakalanma riskleri %50 azalıyor. D vitamini değerinizi 100 ng/ml’nin üzerine yükseltmeyi hedefleyin.
3. Vitaminler ve minerallerden faydalanın. “Hocam bu virüsten korunmak için hangi vitaminleri, mineralleri alalım?” Bu soruyla çok sık karşılaşıyorum. Günde 2 g C vitamini takviyesi kullanmak da iyi bir fikir. Magnezyum ve çinko da bağışıklık sisteminin etkin bir şekilde çalışması için önemli minerallerdir.
4. Uykunuza özen gösterin. Uykunuzdan çalıp geç saatlere kadar televizyon seyrediyor, salgın hakkında yapılan açık oturumları izliyorsanız bağışıklık sisteminize belden aşağı darbe vuran iki farklı mekanizmayı tetikliyorsunuz demektir. Uykusuzluk ve stres! Uykusuz birkaç gece geçirmek hastalıklara davetiye çıkarır. Hastayken ateşimiz neden gündüz değil de geceleri çıkar? Bağışıklık sisteminiz siz uykudayken optimum güçte çalışır ve vücuttaki işgalciyle topyekûn savaşır da ondan. Eğer bağışıklık sisteminiz güçten düşmesin istiyorsanız uykunuzdan çalmayın!
5. Virüs-savar bitkileri sofranızdan eksik etmeyin. Geçen hafta zerdeçal ve zencefile kara çalan, bu bitkilerin has-talığı daha da kötüleştirdiği yolundaki asılsız iddiaları çürüttük. Zerdeçal ve zencefile özgü bileşenlerin COVID-19 üzerindeki antiviral etkisini bilimsel referanslarla gösterdik. Koronavirüse karşı direncinizi artırmak için faydalana-bileceğiniz diğer bitkisel güçlere de bakalım mı? Lahana ve ıspanaktaki kaempferol, kekik, soğan ve rezenedeki quersetin, yeşil çaydaki kateşin, turunçgillerdeki naringenin, sarımsaktaki allisin ve zeytindeki oleuropein madde-sinin koronavirüs üzerinde anti-viral etkisi olduğu gösterilmiş. (4)
1 “Description and clinical treatment of an early outbreak of severe acute respiratory syndrome (SARS) in Guangzhou, PR China” Zhang F, J Med Microbiol. 2003;52(Pt 8):715-20.
2 “Middle East respiratory syndrome coronavirus (MERS-CoV)” World Health Organization. 2020.
3 “Vitamin D supplementation to prevent acute respiratory tract infections: systematic review and meta-analysis of individual participant data” Adrian R Martineau, David A Jolliffe Richard L Hooper, BMJ 2017; 356 doi: https://doi.org/10.1136/bmj.i6583
4 “Potential Inhibitor of COVID-19 Main Protease (Mpro) From Several Medicinal Plant Compounds by Molecular Docking Study” Suhartati Suhartati, Medicine & pharmacology, 13 March 2020, doi: 10.20944