Toplum sağlığımız için umut verici bir değişimi müjdeleyen Geleneksel ve Tamamlayıcı Tıp Kongresi öncesinde fitoterapi biliminin ne olduğuna, en önemlisi de ne olmadığına bir bakalım.
24-27 Nisan tarihlerinde İstanbul’da son derece mühim bir etkinlik gerçekleşecek: Geleneksel ve Tamamlayıcı Tıp (GETAT) Kongresi. İlki geçtiğimiz yıl düzenlenen ve tüm dünyadan tıp insanlarının katılımıyla gerçekleşen GETAT kongresi, sağlığa bütüncül yaklaşımın öneminin vurgulanması adına son derece önemli bir etkinlik. T.C. Cumhurbaşkanlığı himayesinde ve Sağlık Bakanlığı’mız tarafından düzenlenen GETAT kongresi, 24-27 Nisan tarihleri arasında Hilton İstanbul Bomonti Otel’de gerçekleştirilecek. Benim de, 25 Nisan Perşembe günü, tıbbi beslenme üzerine yapacağım bir konuşma ile yer alacağım kongre öncesinde bazı konulara açıklık getirmenin tam zamanı.
Pek çok Batı ülkesinde, tamamlayıcı tıp uygulamaları destekleniyor, hastanelerde bu konuda uzmanlaşmış doktorlar bulunuyor. Özellikle Almanya fitoterapi konusunda çok ileri. Tüm dünyada, kanserden diyabete pek çok hastalığın önlenmesinde ve tedavisinde bitkiler, bitkisel takviyeler kullanılıyor. Kronik ağrılarda fitoterapi, akupunktur gibi tedavilerden faydalanılıyor.
Almanya’da doktorların yüzde 66’sı hastalarının tedavisinde bitkisel ürünler reçete ederken, Japonya’da bitkisel tedavi oranı yüzde 70’leri buluyor. Amerika Birleşik Devletleri’nde her yıl milyonlarca kişi, şifa bulmak ya da tedavilerini desteklemek için, tamamlayıcı tıp alanında uzmanlaşmış hekimlere başvuruyor, nüfusun neredeyse yarısı sağlığını bitkisel ekstrelerle destekliyor.(1)
Eğer amaç hastaya şifa vermekse, etkinliği kanıtlanmış tüm tedaviler, yaklaşımlar desteklenmeli, tanınmalı ve bu tedavilerden faydalanmak hastanın en doğal hakkı olmalı. Ancak maalesef tüm dünyada fitoterapi yükselişteyken ülkemizde durum tam tersi.
Fitoterapi nedir?
Fitoretapi, hastalıkları önlemek ve tedavi etmek için bitkilerden faydalanan ve bu bitkilerin içeriğindeki aktif maddelerin sağlık üstündeki etkilerini araştıran bilim dalıdır.
Bitkilerle tedavi kavramını, sadece bazı şifalı bitkileri kaynatıp içmek olarak görmek son derece yanlış. Bu tıp disiplininde her bitkinin nasıl ekstre edileceği belirlenmiştir. Bitkinin hangi toprakta yetiştiği, ne zaman hasat edildiği gibi pek çok faktör ekstrenin etkinliğini belirler. Bitkisel bir ilacın içindeki etken maddenin miktarından kimyasal özelliklerine kadar her şey belli kurallara göre formüle edilir.
Sözün özü; fitoterapi bir bilimdir ve uzmanlık gerektirir.
Bir ekstrenin hangi ilaçlarla ya da hangi bitkilerle etkileşime gireceği de yine bu uzmanlığın alanına girer. Ancak maalesef tüm dünyada kabul gören, bilimsel araştırmalarla desteklenen bir tıp disiplini ülkemiz tıp camiası tarafından kabul görmüyor, yok sayılıyor.
Bunun bedelini ise hastalar ödüyor!
“Aktar Tıbbı” diye bir tıp disiplini yoktur!
Bitkisel tedaviler tıp camiası tarafından ‘aktar tıbbı’ diyerek hor görülüyor. Doktorlar fitoterapi bilimini kökten reddedince de meydan eğitimsiz kişilere kalıyor. Bitkisel tedavileri yok sayanların, hor görenlerin şunları unutmaması gerekiyor:
- Bir bitkinin iyileştirici gücü, doktorlar onu reddediyor diye yok olmaz!
- Amerika’nın en önemli kanser araştırma merkezlerinden biri John’s Hopkins, patentli bir brokoli ekstresine sahip. Brokoli, kanseri önleme, hatta tedavi etmede etkisi kanıtlanmış onlarca bitkiden sadece biridir.
- Zerdeçalın etkileri ile ilgili olarak yapılmış 10 binin üzerinde bilimsel çalışma mevcut. Bunların kanserle ilgili olanları arasında en önemlilerini yayınlayan merkez, ABD’nin bir numaralı kanser araştırma merkezi MD Anderson.
- Yani fitoterapi, kendisine “modern tıp” diyen ekolün iddia ettiği gibi “kocakarı ilaçları” değildir. Fitoterapi, dünyanın en önemli merkezlerinin üzerinde çalıştığı, bilimsel yayın ürettiği büyük bir bilim dalıdır!
- Tüm dünyada kemoterapi gören kanser hastalarına bağışıklık sistemini destekleyen bitkisel tedaviler bir seçenek olarak sunulur. Çünkü hastanın bağışıklık sistemi ne kadar kuvvetliyse kanserle savaşma gücü de o kadar artar. Ülkemizde ise kanser tedavisi gören hasta tedavisini bitkisel takviyelerle desteklemek istediğinde doktoru yasaklar. Bu, hastayı hastalığının seyrini olumlu etkileyecek bir tedaviden mahrum bırakmaktır!
- Hastanın fitoterapiden destek alması doktoru tarafından yasaklanırsa bunun sonuçları son derece vahim olabilir. Şifa arayan hasta, doktorundan karşılık alamayınca doktor olmayan insanların tuzaklarına düşebilir ve sağlığı zarar görebilir. Aktar, doktor değildir, tedavi veremez.
- Fitoterapi bir tıp disiplinidir ve hekimlerin artık bu gerçeği kabul etmeleri gerekiyor. Böylece hastasını doğru yönlendirebilir, gerekirse hastasını tedavi etmek için fitoterapi eğitimi almış bir doktorla birlikte çalışabilir.
- Ülkemizde, artık Sağlık Bakanlığı tarafından yetkilendirilen merkezlerde fitoterapi eğitimi verilmektedir ve bugüne kadar 1.000’in üzerinde hekim bu merkezlerde eğitim alıp sertifikalı olarak hizmet vermeye başlamıştır. Yani memleketimizin her vilayetinde fitoterapi sertifikalı hekimler vardır. Gurur verici bir tablodur.
DİKKAT DİKKAT!
Kronik bir hastalığın tedavisi için bitkisel ekstreler kullanılacaksa tedavi fitoterapi eğitimi almış bir doktor tarafından düzenlenmelidir. Hastalıklardan korunmak, daha sağlıklı bir yaşam sürmek için bitkilerinden gücünden faydalanmak isteyenlerin de uyanık olması gerekiyor.
1- Bitkisel tedavilerin suiistimale açık bir alan olduğunu sakın aklınızdan çıkarmayın. Bunun en çarpıcı örneği internette satılan ve kilo verdirdiği iddia edilen bitkisel ekstrelerin içine kaçak olarak eklenen tehlikeli kimyasallardır. Sahte ürünlere aldanmayın!
2- Kullandığınız bitkinin türü çok çok önemli. Doğru bitki olduğundan emin olmanın tek yolu, bitkiyi paketlenmiş ve bakanlıktan üretim izni almış olan formda satın almaktır.
3- Papatyanın şifalı türü Matricaria recutita, yani Alman papatyasıdır. Doğada papatyaya benzeyen ama papatya olmayan pek çok tür bulunur. Bunların faydası olmadığı gibi bazıları zehirlidir! Maalesef ülkemizde aktarlarda papatya olarak açıkta satılan bitkilerin çoğunluğu papatya değildir! Aman dikkat. Aktardan alınan açık bitkilerle fitoterapi yapılamaz, zehirlenebilirsiniz.
Şifa bütüncül yaklaşımdadır
Şifa sanatı ancak bütüncül bir yaklaşım sergilendiğinde hakkıyla icra edilebilir.
Bütüncül yaklaşımın esası, hastayı daha hastalık ortaya çıkmadan yakalamaktır. İnsan nasıl beslenirse hastalıklardan korunabilir? Hangi bitkisel takviyelerle sağlığını destekleyebilir, fitoterapi’den nasıl faydalanabilir? İşte bu tamamlayıcı tıptır, bütüncül bir yaklaşımdır.
Günümüz tıbbı ise hastalık ortaya çıkmadan devreye girmez. Neden? Çünkü koruyucu hekimlikte reçete edilecek bir ilaç yoktur. Günümüzde tıp eğitimi sadece siz hasta olduktan sonra devreye girmek, yani ilaç yazmak üzere kurgulanmıştır. Tamamlayıcı tıp ise sizi hastalıklardan korumak, hastalık ortaya çıktığında ise tedavi etmek için fitoterapiden, akupunkturdan, ozon terapisi gibi tedavilerden faydalanır.
En önemlisi de bu tedavilerin hiçbiri hastaya zarar vermez!
Bu uygulamaların geliştirilmesi, desteklenmesi toplum sağlığı açısından son derece önemlidir.
GETAT Kongresi, bu anlamda son derece önemli bir misyonu üstleniyor. Ülkemizde tıbbın yeniden şekillenmesi adına umut veriyor.
Son sözüm, fitoterapiyi kör bir inançla reddeden “modern tıp” ekolüne: Gelin at gözlüklerinizi çıkarın, önyargılarınızdan vazgeçin! Fitoterapi güçlü bir tedavi bilimidir. Fitoterapi öğrenmek, hastalarınızı tedavi edebilme gücünüzü artıracaktır.
Fitoterapiye gönül vermiş tüm hekim dostlarımızı kongremize bekliyoruz.
1 “Prevalence and Predictors of Herbal Medicine Use Among Adults in the United States” M. Rashrash, Jon C Schommer, Lawrence M Brown, J Patient Exp. 2017 Sep; 4(3): 108113.