Cinsellik, insan davranışı olarak bakıldığında; bir kişinin diğerine çekici gelmesini de içerecek şekilde, cinsel haz alma ve üremeyle ilgili tüm duygular, düşünceler ve davranışlar olarak değerlendirilebiliyor. Nasıl ki cinselliği tanımlamak uzun ve zahmetliyse, onunla ilgili sorunları tanımlamak da o denli zor olabiliyor. Cinsel organlarda oluşan fiziksel hastalıklar, cinsel ilişki öncesinde ve sırasında yaşanan olumsuz deneyimler de kişinin cinsel hayatını etkileyebiliyor. Bu gibi durumlar cinsel işlev bozukluğu olarak değerlendiriliyor. Türkiye’de yapılan bir bilimsel araştırma, 40 yaş üstü her iki kadından ve her üç erkekten birinde cinsel işlev bozukluğu olduğunu gösteriyor.
Cinsel işlev bozuklukları arasında en yaygın görülenler cinsel fobilerdir. Cinsel fobi, kişinin cinsellik alanında hissettiği ileri düzeydeki korku halini ifade ediyor. Bu korkular genellikle gerçekliğe aykırı olsa da ikna ile ortadan kalkması oldukça zor oluyor. Cinsel fobilerin temelinde genellikle, kişinin çevreden duyduğu abartılı, gerçeklerden uzak cinsel bilgiler yatıyor. Bunları duyan kişi, cinsel ilişki esnasında ya da öncesinde yüksek düzeyde kaygı duyuyor. Bazı kişilerde ise cinsel
Uçak yolculuğu; günümüzde, oldukça yaygın olarak kullanılmaktadır. Bunun sonucu olarak; uçuş korkusu, panik atak geçirme korkusu daha yoğun bir şekilde gündeme gelmektedir.
Panik atak belirtileri ile kalp krizi belirtileri birbirine benzemektedir. Bu nedenle panik atak geçirenler korku yaşamaktadırlar. Esasen panik atak kişinin ölümüne neden olmaz, ancak kalp krizi ölüme neden olabilen bir durumdur.
Uçakta bulunmak; panik atak geçiren kişi için sağlık kuruluşuna ulaşamamak anlamına geldiği için, bu durumda daha fazla dehşet yaşar.
Uçakta, panik atakla kalp krizi nasıl ayırt edilir?
1. Panik atak genelde; daha genç insanlarda görülmekte iken, kalp krizi ise genelde 50 yaşından sonra görülmektedir.
2. Panik atak genelde kaptan pilotun o anda kaç metre yükseklikte oldukları anonsu sonrası ya da oluşan bir türbülans (hava boşluğu sonucu sarsıntı) sonucu başlarken, kalp krizinin bu durumla bir bağlantısı yoktur.
3. Uçakta panik atak geçiren kişiler halen ya da daha önce uçak korkusu, panik bozukluk, endişe (anksiyete) bozukluğu tedavisi görmüş ya da görmektedirler. Uçağa bindiklerinden itibaren çoğunlukla kaygılıdırlar.
4. Kalp krizi geçirenlerde göğüs ağrısı bıçak saplanır tarzda çok şiddetli
Yapılan araştırmaların hamilelikte aldatılmanın diğer zamanlara göre biraz daha fazla olduğunu gösterdiğini belirten Üney, “Ancak bu durumun nedenlerini gözden geçirmek gerekir. Esasen dünyada ve Türkiye’de yapılan araştırmalar birbiriyle çelişkilidir. Aldatmanın sıklığı ile ilgili yüzde 2’den yüzde 15’lere varan oranlar görülmektedir. Hamileliğin bu konudaki riski artırmasının nedenleri şunlardır; kötü giden bir evliliği kurtarmak için hamile kalmak sorunları azaltmak yerine daha da ağırlaştıracaktır.
Bir de evliliğin kötü gitmesinin içinde eşin aldatmaları varsa iş daha da sıkıntı verecek bir durum kazanır. Kadın ve erkeğin birbirini tam olarak tanımadan oluşan hamilelikler gene bir risktir. Bir çocuk dünyaya getirmek kadın için de, erkek için de önemli bir sorumluluktur. Dolayısıyla karşısındakinin bu sorumluluğu alıp alamayacağını değerlendirmek gerekir.
Hamilelik öncesi kişilerin cinsel yaşamları, ilişki sıklıkları, cinsellik hakkında konuşup konuşmadıkları, cinsel ilişkiyi kimin başlattığı, cinsellikle ilgili tabuları, bilgi düzeyleri, cinsel olarak doyum düzeyleri gibi birçok etken hamilelikte sorun olabilir. Hamilelikte cinsellik konusunda bilgi sahibi olmama, yeni cinsel
Cinsellikten soğuma, kişide veya çiftin ilişkisinde zorluklara yol açan cinsel ilgilerde, istek ve fantezilerde azalmadır. Cinsellikten uzaklaşma ve isteksizlik birçok nedene bağlıdır. Bazen bu duruma fiziksel sorunlar neden olurken, bazen de psikolojik sorunlar neden olmaktadır. Cinsellikten soğuma esasında isteksizlik olarak ortaya çıkmaktadır. Cinsel problemlerle psikoterapistlere başvurmanın en sık nedenidir. Hatta cinsel problemlerin yarısı bu konuyla ilgilidir. Ülkemizde bu konu bir tabu olarak karşımızdadır. Bunun en sık nedeni cinsellik hakkında bilgi eksikliği veya yanlış bilgilenmedir. Birçok kişi cinselliği ergenlik döneminde arkadaşlarından edinmektedir. Bunun en büyük sakıncası arkadaşların bilgi düzeyi de aslında kendilerinin ki kadardır. Bu durumda eksik ve yanlış öğrenme doğaldır. Bununla birlikte; cinsel isteksizlik genel olarak bir kader gibi algılanmakta, çift kendi arasında bu konuyu konuşmaktan uzak durmaktadır. En çok yanlış bilgi; erkekler her zaman isteklidir ve kadınların cinsel isteğinin olması ayıp olmasıdır.
Dünyada da ülkemizde her beş kişiden biri cinsel isteksizlik yaşıyor. Bilinene gerçek kadınlar erkekler göre cinsellikten daha fazla
Görmezden Gelinen Sorun ''Erken Boşalma''
Boşalma süresinin kısalığına nasıl karar verilir?
Boşalma süresi değerlendirilir. Erken boşalmada süre, cinsel birleşme başladıktan sonra bir dakika içinde erkeğin boşalmasıdır. Bazen sevişme sırasında, yani cinsel birleşme başlamadan boşalma olmaktadır. Erken boşalma sorunu olan kişi boşalmasını engelleyemez, durduramaz.
Erkek cinselliğinin özelliği nedir?
Erkekler esasen aktif eşli cinsel yaşantıları başladığında boşalma süreleri oldukça kısadır. Tek eşli ilişkilerde zaman içerisinde kişinin boşalma süresi uzar, yani boşalmasını denetleyebilir hale gelir. Erkek cinselliğinin bir başka özelliği ise boşalma yaşadıktan sonra, yeni bir cinsel birleşme için belirli bir zamana ihtiyaç duyulmasıdır.
Cinsel birleşmede ideal süre nedir? Bunu neler etkiler?
Evlilikle birlikte çocuk yapma, hem çiftin, hem ailelerinin hem de yakınlarının beklentisi haline gelir. Geçmişten günümüze kadar evlilikle çocuk yapma neredeyse özdeşleşmiştir. Günümüzde bazı çiftler çocuk yapmayı düşünmemektedirler ancak çocuk yapın baskısından onlar da etkilenmektedirler.
Bugünkü bilgilerimizle; normal doğurgan çiftlerde, normal sıklıkta cinsel ilişki durumunda aylık hamile kalma oranı % 25 olduğunu biliyoruz. Bu oran 1 yıl sonrasında % 85, 2 yıl sonrasında ise % 90 civarındadır.
Kısırlık ise herhangi bir doğum kontrolü yöntemi uygulamaksızın, 1 yıl süreyle, düzenli ilişkiye rağmen hamile kalamama durumudur. Kısırlık problemi olan ailelerin yaklaşık %30’unda erkekte, %30’unda kadında ve %30’unda ise hem erkekte hem de kadında problem vardır. %10’unda ise yapılan tetkiklere rağmen bir sorun tespit edilemez, bu grup ise “açıklanamayan kısırlık” olarak adlandırılmaktadır.
Son dönemlerde gelişen yöntemler sayesinde kısırlık nedenleri hem daha kolay tespit edilmekte hem de birçok çözüm bulunabilmektedir.
Hamile kalamama durumu kadınlarda daha fazla olmak üzere çiftte ciddi bir strese neden olabilmektedir.
Bunun nedenleri:
1. Kadının ve erkeğin ailesinin çocuk yapma konusun
Aldatılma Korkusu Nedir? Doğal mıdır?
Kadın erkek ilişkisi yıllardır güvene dayanmalı söylemi mevcuttur. Ancak bugün için bu karşındakinin iyi niyetine güven olarak değişmiştir. İlişkilerde sadece cinsel alanda değil, her alanda kandırılmak rahatsız edicidir. Dolayısıyla aldatılmaktan biraz bahsedelim.
Kadınlar için elinde gerçekçi kanıt olsun ya da olmasın, aldatılacağına dair korku, kaygı ve endişelerdir. Hakikaten bazı kadınlar bu korkusunda haklı olabilirler. Bunlar geçmişte eşi ya da partneri tarafından aldatılan ve bu konuda gerçek sorun yaşayan kadınlardır. Dolayısıyla eşine karşı olan güveni zaten sarsılmıştır. Doğal olarak her durum için alarm halinde olacaklardır. Bu da doğaldır. Ancak gerçekte daha önce böyle bir sorun yaşamamış ve ortada bununla ilgili gerçekçi bilgiler olmadığı halde böyle düşünen kadınlar vardır. Esas bu konu oldukça zordur.
Hamilelik bu konuda bir risk midir?
Gebelikte kadınlarda ki endişeler genel olarak artabilir. Dolayısıyla bu özel dönem, bazı özelliklerinden dolayı “aldatılır mıyım?” korkusu için de risklidir. Bunun gerçekçi bir takım nedenleri vardır. Uzun süreli cinsel ilişkiden uzak kalma, kadının fiziğindeki değişiklikler(kilo alımı, ödem),
Birçok kişi; uykuya dalış döneminde sanki yataktan düşecekmiş gibi bir his yaşayıp, irkilmektedir. Esasen bu olay doğal durumlarda olabildiği gibi bazı psikolojik ya da psikiyatrik durumlarda da gözükebilmektedir. Bu olay birçok kişi tarafından dehşet veya korku hissi olarak algılanır.
Uykuya dalarken ki düşecekmiş hissinin 7 sık nedeni:
1. Uyku Dönemleri Arasındaki Geçiş: Uykumuz birbirini takip eden iki ayrı dönemden oluşmaktadır. NONREM ve REM dönemleri denen bu dönemler; gece boyunca 6-7 kez oluşur. NONREM dönemi uykumuzun % 75’ini kapsar. Bu dönemde, kalp atışımız ve soluk alıp vermemiz azalır. Kaslarımız gevşer. Diğer dönem olan REM döneminde ise beynimizin çalışması hızlanır, göz kaslarının çalışma hızı artar, vücut kaslarımız oldukça derin gevşerken kalp atış hızımız artar. Rüyaları bu dönemde görürüz. İşte bu iki dönemin geçişi sırasında vücut kaslarının aşırı gevşemesi nedeniyle düşme hissini yaşayabiliriz.
2. Karabasan: Uyku felci denilen durumdur. Uykunun REM-NONREM değişim evreleri esnasında görülür. Stresli dönemlerde artar. REM dönemine geçişte, kişinin felç olmuş ya da düşecekmiş gibi hissettiği ancak müdahale edemediği bir dönemdir.
3. Panik Atak: Herhangi bir nedenle