Dr. Jan Klod Kayuka

Dr. Jan Klod Kayuka

jan.klod@milliyet.com.tr

Tüm Yazıları

Evde geçirdiğimiz bu günler psikolojimizin yanı sıra yeme alışkanlıklarımızı da oldukça değiştirdi. Bu süreç aslında stresin yeme durumunu tetiklediğini ve özellikle karbonhidrat içeren besinleri tüketme arzusunu artırdığını bir kez daha bize gösterdi. Bunda en büyük etkenlerin hareketsizlik ve sık tekrarlanan atıştırmalar olduğu kesin. Evde geçirdiğimiz bugünlerde yaşam tarzımızın bizler için uzun vadede farklı sağlık sorunlarına sebep olabileceğini de unutmayalım. Özellikle artan karbonhidrat ve enerji alımı bu dönemde kilo almamıza sebep oluyorsa lütfen dikkat!

Haberin Devamı

İnsülin, pankreasta yer alan beta hücreler tarafından salgılanan ve kandaki glikoz seviyelerini düzenleyen bir hormondur. Glikoza tepki olarak salgılanan insülinin miktarı kanda glikoz seviyesi yükseldikçe doğru orantılı bir şekilde artar. Besinler mide tarafından sindirildikten sonra enzimler tarafından parçalanarak, şekere dönüştürülür. Ardından, kana karışan şeker insülin hormonu tarafından dengelenir. İnsülinin temel görevi, kanda aşırı glikoz birikimini önlemektir. İnsülin hormonunun yetersiz salgılanması ya da görevini tam anlamıyla yerine getirememesi, diyabet, böbrek ve kalp rahatsızlıkları başta olmak üzere, pek çok ciddi sağlık sorununa yol açabilir.

İnsülin yüksekliği, tıp dilindeki adıyla insülin direnci, kandaki glikozu kontrol altında tutabilmek adına pankreas tarafından daha fazla miktarda insülin salgılanması durumudur.

Özellikle Türk kadınlarında yaygın bir şekilde görülen bu durumun asıl nedeni, insülin reseptörlerinin işlevlerini düzgün bir şekilde yerine getirmemesidir. Bu durumda kanda yeterli miktarda insülin bulunsa da görevini tam anlamıyla gerçekleştiremez.

İnsülin direnci, kaslarda, vücut yağlarında ve karaciğerde yer alan hücrelerin insülin hormonu tarafından gönderilen sinyalleri görmezden gelmesidir. Yani bu durumda kanda yeterli miktarda insülin bulunmasına rağmen, insülin glikozu kan dolaşımından alıp, hücre içine sokamaz.

Diyabetle ilişki

İnsülin direnci zamanla kandaki insülin miktarının glikoz transferi için yetersiz kalmasına neden olur. Bu durumda insülin, kas ve yağ hücreleri tarafından emilmek yerine, vücutta depolanır. Dokularda glikoz kullanımının azalması ve karaciğerde glikoz üretiminin artması, tip 2 diyabet hastalığını beraberinde getirir.

Haberin Devamı

Kişide tip 2 diyabetin dışında hipertansiyon, obezite, kolesterol yüksekliği ve polikistik over sendromu da görülebilir.

Belirtileri

Yemek yedikten sonra bile geçmeyen açlık hissi,

Sık sık idrara çıkma,

İdrar miktarında artış,

El ve ayaklarda karıncalanma hissi,

Sık sık enfeksiyonlara maruz kalma,

Ağır bir yemek sonrasında gereğinden fazla uykulu ve yorgun hissetme,

Yemek sonrası terleme (şeker düşmesine bağlı olarak),

Kilo alımının kontrolden çıkması,

Sürekli tatlı yeme isteği,

Bel çevresinin zamanla genişlemesi,

Âdet düzensizliği.

Öneriler

Glisemik indeksi düşük besinler tüketmeye özen gösterin.

Her gün düzenli olarak egzersiz yapın.

Günde en az 30 dakikalık yürüyüşlere çıkın.

Şeker miktarı yüksek meyveleri tüketmekten mümkün olduğunca kaçının.

Haberin Devamı

Güne mutlaka sağlıklı bir kahvaltı yaparak başlayın.

Öğünlerinizde protein açısından zengin gıdalar tüketmeyi unutmayın.

Tuz, şeker ve un üçlüsünü hayatınızdan çıkarın.

Günlük kalori ihtiyacınızın yüzde 25-35’ini mutlaka proteinlerden alın.

Günlük kalori ihtiyacınızın yüzde 50-60’ini karbonhidratlardan karşılayın. Ancak şeker yerine, tam tahıl ürünleri gibi kompleks karbonhidratları tüketin.

Kapanma sonrası kilo artışı ve insülin direnci

Risk faktörleri

Obezite (aşırı kilo),

45 yaş ve üzerinde olmak,

Ailede diyabet hastası bir üyeye sahip olmak,

Yüksek tansiyon ve kolesterol hastası olmak,

Daha önce kalp hastalığı veya inme geçirmiş olmak,

Polikistik over sendromlu kadınlar,

Gebelikte şeker öyküsü,

Metabolik sendrom.

Nasıl tedavi edilir?

İnsülin direnci tedavisi kişilerin ömür boyu devam etmesi gereken bir tedavi olup, birincil basamağını farkındalık ve yaşam değişikliği oluşturmaktadır.

Tedavi uyumu ve düzenli takipler sayesinde bazı koşullarda hap kullanımını bırakabilen hastalar olmakla birlikte, genel olarak başlanan tedaviler ömür boyu devam etmektedir. Bu nedenle insülin direncine sahip bireylerin, hastalık hakkında iyi bir bilgiye sahip olmaları, kilo kontrolünü ve egzersizi iyi öğrenmiş olmaları, kullanmakta oldukları ilaçların etki ve yan etki mekanizmalarını sağlık çalışanlarından öğrenmiş olmaları gerekir.

Hastalığa sahip olan kişilerin şikâyetleri ve kendilerinde saptayabilecekleri bulguları öğrenmiş olup, bu konuda benzer rahatsızlığın gözlenebileceği yakın derece akrabalarını bilgilendirmeleri önem taşır.