Sanal alemde alımlar başladı. Arabalar, yatlar, katlar... Benim önerim net: Bırakın atı, yatı, katı... Bu dünyadan ilham alın, paranızı tarlaya, arsaya yatırın.
Yeni yıl, yeni umutlar...
Belki yeni söylemler...
Yılın ilk yazısında belki biraz farklılık, evren ötesine yolculuk. Yani Metaverse...
Yeni bir dünya. Yeni fırsatlar.
Bu yeni dünya ilgi çekici.
Yapay, sanal, ne derseniz deyin. Aslında hayal ürünü. Facebook da, Zuckenberg de şimdiden ‘daha ötesi’ dedi, daha ne desin? Anlayana... Öte, daha öte!
Bu dünyadan öte!
Öte demişken, var olma yolu da ilginç. ‘İnsan ötesi’ kimliklerle yer alınacak önce. ‘Meta human’. İnsan ötesi... Başka insan... Herkes bu dünyada yerini alacak.
En çok gençler bu işin içinde olacak dense de, ben pek inanmıyorum. 40 yaş üstünü de es geçmeyin! Onlar da genelde ‘her şeye salça’. Para onlarda. Dışındaymış gibi içinde olacaklar. İçinde olup da dışındaymış gibi davranacaklar.
"Ne içindeyiz zamanın, ne de büsbütün dışında", büyük şair Ahmet Hamdi Tanpınar’ın dediği gibi. Dışındaymış gibi konuşup içinde olmak. İçinde olup da dışındaymış gibi davranmak.
Para nelere kadir! Bir süre belki. Her şey oturana dek. 'Metaverse’sel yaklaşımlar da gözde. Hep önde. Alışveriş, konser, ziyaret, turistik gezi. Ve elbette mülkiyet kavramı. Kapitalizmin en yüksek burcu! Değişmez armada... Öyle ya da böyle mülkiyet... Sahip olma... Baksanıza sanal alemde alımlar başladı. Arabalar, yatlar, katlar... 300 bin dolar, 500 bin dolar.
Bu evren ötesi, yapay, sanal dünyada da demek ‘atım, yatım, katım var’ felsefesi. Ne olursa olsun, satışlar artacak, bu dünyada yer kapma istemleri de.
Ben dededen, babadan kalma öğütleri dikkate alırım daha çok. Ne derler, ‘En karlı yatırım arsa, tarla’. Sonra değer kazanıyor ya... Türkiye gibi yerlerde her yer aşama aşama imara açılıyor ya... Benim kulağımda küpe.
Metaverse diyorsanız illa, "Bize metaverse'le gel" diyorsanız, benim önerim net: Bırakın atı, yatı, katı... Bu dünyadan ilham alın, arsaya yatırın paranızı, tarlaya...
Olmadı mı? 20 yıl sonra görüşürüz! Ya güzel dileklerle ya da kulak kapatarak!
‘Aydınlık çağdaşlığın göstergesidir’
1990’lı yıllardı, unutmam. Bir Hollanda – Belçika – Fransa üçlemesinde bendeniz. Paris, Amsterdam, Brüksel. Tüm güzelliklerin ötesinde beynime işlemiş bir anıdır ışıl ışıl otoyol. O dönemde Türkiye’de otoyollar yeni yeni. Hayatı öyle kolaylaştırıyor ki. Amsterdam’dan Brüksel’e giderken apaydınlık otoyol şaşırtmıştı beni. Ben diyeyim 50, siz deyin, 100 kilometre. Tüm otoyol ışıl ışıl. Yol arkadaşım, Türkiye’den gelme dostuma sormuştum: “Bu nasıl iş?” Yanıtı hala aklımda: “Bu aydınlık çağdaşlığın göstergesi. Biz güçlüyüz, zenginiz, diyorlar. Bir de aydınlık otoyolda kazalar az oluyor. Gözlemlemişler.”
Şimdi diyecekseniz, “Eee, çıkar ağzındaki baklayı”. Bizde elektriğe yüklü bir zam geldi, ardından da tarife uygulaması. Tarifeye eyvallah, ama saptanan rakam gerçekçi değil. Hane halkı için aylık 200 – 250 kilovatsaat bir tarife daha doğru olurdu. Şu an için öngörülen 150 kilovatsaat ‘sınır aşılacak’ demek. Benimki bir öneri, hadi ne 200 olsun, ne de 250,
225 kilovatsaatte el sıkışalım! İnanın, gerçekçi rakam bu.
Ekmek zammı sevimsiz ama zorunlu!
En sevimsiz, en tepki çeken uygulama: Ekmek zammı. Toprak Mahsulleri Ofisi’nin (TMO) son mısır, arpa, ekmeklik buğday ve makarnalık buğdaya yaptığı yüzde 20 civarındaki zammın birkaç ay sonrasına yönelik yorumu açık, bir o kadar ekmeğe de zam. Yani en az yüzde 20’ler noktasında. Bu konuda tepki oklarını fırıncılara yöneltmenin de anlamı yok. Onlar da piyasanın gereklerini yerine getiriyor. Belki yerel yönetimler için bir şans bu! Halka kaliteli ve ucuz ekmek sunma anlamında.
Dar gelirli kesim bugün de birçok belediyenin yürüttüğü bu çalışmanın hem devamını, hem de yaygınlaşmasını bekliyor.
Fıstıklı sahtekârlık!
Geçenlerde yazdım, iyi oldu, birçok yerde denetimler yapıldı, bazı sahtekarlar hesap verdi. Sütte, peynirde, zeytinyağında yaşanan hileler, tağşişler...
Bugün bir yenisi... Akıllara zarar! Çamfıstığı yerine yer fıstığı. Birinin kilosu 1000-1500 lira aralığında. Diğeri 15-20 lira. Çünkü ‘elek altı’. Yani aslında tüketicinin istemediği, tercih etmediği ürün. Elek altından alıp yer fıstığını, naylon poşetlere koyup 20 - 25 liradan satıyor uyanıklar, çam fıstığı diye. Kâr yüzde 1000. İnsafsızlık!
Dolmada, helvada, bazı tatlılar da ne güzeldir oysa, çam fıstığı. Ama bu elek altı yer fıstığı lezzetsiz mi lezzetsiz, kayış gibi, lastik gibi. Dolmanın da, helvanın da tadını öyle bir kaçırıyor ki.
Çözüm, dikkatli olmak. Üzerinde yazı olan, markalı ürünleri tercih etmek. Markasız, yazısız ürünlerde mutlaka ‘Bu ne?’ diye sormak. Hatta fişini alıp saklamak. Sonra da çamfıstığı, yer fıstığı çıkarsa ilgili makamlara şikayet etmek.