Uluslararası kurumların verilerine göre, sıcak, bu yıldan itibaren her yıl yüzde 5 artan oranda kişinin hayatını tehdit ediyor. Bu yıl sadece Avrupa kıtasında 250 bin kadar insan, çoğu yaşlı ve astım hastası olmak üzere, sıcak riski tehdidi altında.
Önümüzdeki 20 yılda söz sıcağın olacak. İklim krizi etkileri ile ilgili bilim insanlarınca ortaya konulan veriler doğru değerlendirilmezse sancılar artacak, sorunlar büyüyecek. Gıdaya erişim, kuraklık, üretim azalması gibi sorunların yanı sıra sıcaklar da ciddi bir sağlık ve ‘toplumsal mutlu yarınlar’ tehdidi haline gelecek. Şarkıdaki gibi, sıcak, çok sıcak olacak!
Endüstri öncesi döneme göre 1.2 derece ısınan dünyamız, bilim insanlarının önderliğinde bu artışı 2 derecenin altında tutmak için yoğun çaba içinde. Birleşmiş Milletler (BM) İklim Ajansı acı gerçeği sık sık hatırlatıyor: 2.7 derece ısınma kapımızda! Duyarsızlıklar sürerse belki daha fazlası... Yani 3 derece!
Çok değil, 20 yıl öncesini hatırlayalım, 2003 yazını. Temmuz, ağustos aylarını. Avrupa’nın birçok kentini kasıp kavuran sıcakları. Ölümcül, sancılı, tehlikeli. Avrupa ülkelerinde 80 bine yakın sıcaklık çarpması ve buna bağlayan etkenlerle ölümler yaşanmıştı, resmi verilere göre. Sadece Fransa’da 20 bin dolayındaydı bu sayılar. Ölümün kıyısında dolaşanlar, mutsuzluk, psikolojik rahatsızlıklar ve ciddi sağlık sorunları yaşayanlar. 20 yıl öncesinin sıcak, çok sıcak günlerinin anımsattıkları.
Bilim insanlarının araştırmalarına göre, bu yıl da ciddi ciddi hissetmeye başladığımız sıcaklar birkaç yıl sonra etkisini daha net hissettirecek. Bir başka deyişle, ‘kapıdaki yeni sıcaklar’ daha riskli. Boyutu da daha büyük beklenen sıcak hava, ‘daha sancılı ve ölümcül’ olacak. Yani sorun ciddi. İklim krizi ‘adam sendeciler’ yüzünden daha da ciddi tehlikeler yaratmaya devam ediyor.
Uluslararası kurumların verilerine göre, sıcak, bu yıldan itibaren her yıl yüzde 5 artan oranda kişinin hayatını tehdit ediyor. Bu yıl 250 bin kadar insan, çoğu yaşlı ve astım hastası olmak üzere, sıcak riski tehdidi altında. Aslında gerçek riskli rakam çok daha fazla. Bu rakamlar Avrupa için... Bir de istatistik dışı Afrika ve Güney Doğu Asya ülkelerini düşünün. Rakamlar çok büyük! Belki 1-1.5 milyon kişi. Düşüncesi bile ürkütücü.
Pakistan, Bangladeş, Afganistan ve Hindistan gibi ülkeler de ciddi tehdit altında. Şimdiden bazı planlamalar gündemde. İyi ki, uluslararası kuruluşlar var da, onlar bu işleri daha sıkı tutuyor. Birleşmiş Milletler (BM), Dünya Sağlık Örgütü (WHO), Gıda ve Tarım Örgütü (FAO), Uluslararası Kızılhaç Komitesi (ICRC), Sınır Tanımayan Doktorlar (MSF - Medecins Sans Frontieres) gibi... Önlemler planlıyor, çalışmalar yapıyor ve önerilerde bulunuyorlar. Aslında 3-5 yıl sonra tüm ülkeler için güncellik kazanacak ve uluslararası kurallar haline gelecek bu çalışmalardan bazıları şunlar:
Bazı yerleşim bölgeleri trafiğe kapalı olacak. Araç kullanımı belli gün ve saatlerde serbest bırakılacak. Bölgesel ısınmalar bu önlemlerle bir ölçüde sabit tutulacak, öldürücü düzeye çıkmaması sağlanacak.
Su kullanımı kontrol altına alınacak. Gereksiz ve yanlış, abartılı kullanımlar cezaya tabi olacak.
Asfalt yerine sıcağı az tutan, yansıtmayan yeni maddelerin kullanımı yoğunlaştırılacak.
Tarımsal ve hayvansal üretim yeniden planlanacak. Yeni bitki desenleri ortaya çıkacak. Beslenme alışkanlıkları değişecek. Daha az su kullanılan bitkiler öncelik alacak.
Çocuk Oyun Parkları sıcaklık tehdidine karşı yenilenecek, sıcaklık yansıtmayan maddeler kullanılacak.
Isınma disiplin altına alınacak ve karbon madde kullanımları yıl yıl azaltılacak. Bu anlamda belki de 2030 yılı bir milat olacak.
‘En ağır ceza verilecek!’
Ormanlar yanar, aynı cümle. Tarihe zarar verilir, doğa tahrip edilir, kaçak işler yapılır, aynı şey... “En ağır ceza verilecek!”
Malum serde hocalık var, öğrenci genç kardeşlerimle hep konuşuyoruz, en sevmedikleri şey... Hani X kuşağı, Y kuşağı, Z kuşağı diyoruz ya, bizzat onlar: “Cek - cak’tan nefret ediyoruz. Yapın gitsin!”
Son olarak Antalya çöpe atılan ‘canım sebze meyve’ dramında da aynı yaklaşım... “İnceleme başladı. Yapanlar en ağır cezayı alacak.”
Oysa doğru yaklaşım şu olabilir. Kameralar, tanıklar bulunur, cek - cak yerine ‘yapanlar ifşa edilir’. Cezası ile.. “En ağır ceza verilsin” ki ‘ibretlik olsun’. Yoksa cek - cak’a devam! İsrafa ve halka saygısızlığa da!
Üretken belediyeleri seviyorum
Neyse ki sayıları artıyor. Neyse ki toplumsal duyarlılık ve özellikle gıda konusunda yaşanan sorunlar onları harekete geçiriyor. Üretken, katılımcı ve özellikle tarıma önem veren belediyeleri seviyorum. Hele bu belediyelerin başkanları tarımsal kalkınma kooperatiflerini desteklerlerse muhteşem!
Bunlardan biri de Germencik Belediyesi. İncir cenneti olarak bilinen Aydın’ın bıu şirin ilçesinde altı tarımsal kalkınma kooperatifinin belediye ile işbirliği sonucu mükemmel bir üretim seferberliği başlatılmış.
Bir kere fiyatlar uygun, ayrıca ürünler kaliteli. Germencik’in çalışkan Belediye Başkanı Fuat Öndeş, “Yüzde 100 doğal ve sarılop cinsi ağaçlardan elde ettiğimiz incirler yüksek kaliteli. Üstelik aflatoksin testinden geçiriliyor. İçinde peroksit ya da başka kimyasallar kesinlikle yok. İnce kabuklu ve bal oranı yüksek. Sağlık kaynağı. Güvencesi biziz, bu yüzden tercih nedeni olmalı” diyor.
Her türlü incirin yanı sıra zeytin, zeytinyağı, çeşit çeşit kolonya, incir reçeli, incir cipsi ve yaz turşusu türündeki ürünler kalitesi ve paketlemesi ile beğeni topluyor. Belediye şirketi İNYA, kooperatiflerle uyumlu bir çalışma sergiliyor.
Dedim ya, bu tür tarımsal gelişimi destekleyen başkanları ve belediyeleri seviyorum. Dileğim sayılarının artması.
Üretimde kadın eli
Tarım ve Orman Bakanlığı’nın değerli bir çalışması var, üretimde kadın seferberliği. Çiftçi kimlikli, üretici ya da tarıma istekli kadınlarımıza bakanlık tarafından ücretsiz sebze fidesi dağıtılıyor. Daha önce meyve fidanları da dağıtılmıştı.
Anlaşılan o ki, kadının üretimdeki gücünü yeniden keşfediyoruz. Bu destekle hem aileler, hem de Türkiye kazanacak. Fideleri alan üretici kadınlarımızla konuştum, memnunlar: “Bizim katkımız gereken her yerdeyiz.
Üreteceğiz, pazarlayacağız. Bu sebze fideleri hem ailelerimize destek, hem de üretim sonrası satışla ekonomimizde esen rüzgarlara karşı bir dengeleme gücü olacak.”
Kadınlar her an, her yerde. Tüm sıkıntıların sevgi dolu çözüm noktası. Şimdi de bu katkıyı üretici kadınlarımız da görüyoruz.