Türkiye’nin kurtuluşu, aydınlık bir yola çıkması mevcut partilerin işbirliğine bağlı.
Bu işbirliği geçici de olabilir. Olsun.
Türkiye düze çıkana kadar sürsün ve sonra her parti kendi yoluna...
79 milyonun huzuru ancak böyle sağlanabilir.
Gerisi masal.
İnanılacak tek girişim kaldı o da partilerin işbirliği.
Özellikle “terör” için işbirliği.
***
Bakın geçende, yani bu ayın içinde teröre karşı işbirliği bir bildiriyle ilan edildi.
Bunu 3 parti ilan etti.
HDP buna katılmadı.
Zaten katılsa şaşardım.
Teröristlerin cenaze törenine katılan, taziyelerini bildiren HDP milletvekilleri değil mi?
Evet, onlar.
Yani bu memlekete ihanet edenler bazı HDP’liler, oysa ilk genel seçimde batıdaki birçok kişi de oyunu HDP’ye vermişti.
HDP’ye “Türkiye solu” geldi, doğdu gözüyle bakılıyordu.
Yani HDP bir Türkiye sol partisi olarak görülüyordu.
Hatta onu “CHP’nin yerini alır” diye görenler bile vardı.
Bazıları CHP’ye verecekleri oylarını HDP’ye bu görüşle vermişlerdi.
Demirtaş Türkiye’de yeni, genç bir lider olmuştu sanki.
Seviliyordu.
Solun yeni lideri diye görülüyordu.
Bu iyi bakışları Demirtaş ve HDP çok çabuk kararttı.
Söylenen iyi şeyleri adeta onlar, yani HDP yalanladı.
Ve Demirtaş da, HDP de tutumlarıyla gözden düştü.
Şimdi ikisi de yok olsa kimsenin umurunda olmaz.
Ne çabuk çöküş değil mi?
Hem de kendi elleriyle.
***
Şimdi yeni bir işbirliği konusu daha çıktı.
Dokunulmazlık.
Bu konuda çifte standart olmaz.
Terörü aleni destekleyenler var ve bunların dokunulmazlığı var diye aramızda, Meclis’te serbestçe dolaşamamalılar.
Bunların dokunulmazlığı kolayca kaldırılmalı.
Ve bunlar yargılanmalı.
Bunun için de partilerin işbirliği gerek.
O yol da açıldı.
Görüşler farklı da olsa sonuç aşağı yukarı aynı.
Bakalım, bekleyelim, bu konudaki işbirliği görüşmeleri mutlu sonuç verecek mi?
***
İşbirliği yoluna girilmesi sevinç veriyor.
Hangi partiyi tutarsak tutalım, Türkiye’yi ihmal edemeyiz. Zaten partiler bu vatan için değil mi?
Türkiye’nin mutluluğu içinse işbirliği ve gerekirse partiden partiye taviz verilmesi şarttır, verilmeli.
Bu buhranlı dönemi Türkiye başka türlü atlatamaz.
Uzlaşma, uzlaşma, uzlaşma...
İşbirliği, işbirliği, işbirliği...
TAKSİM
İstiklal Cad. terörü
İşbirliğinin bugünlerde ne kadar lüzumlu olduğu “İstiklal Caddesi Terörü” ile bir kez daha görüldü.
Türkiye 79 milyon ve bu milyonları siyasi bakımdan temsil edenler terör karşısında “tek” olmalı.
“Sen şunu yaptın” veya “Yapamadın” artık bırakılmalı ve yeni bir sayfa açılarak teröre karşı tek parti gibi, adeta tek parti olarak savaş ilan edilmeli.
Fazla lafa lüzum yok.
Topyekûn mücadele.
79 milyonun mücadelesi.
Asker, polis ve sivil hep beraber. “Taksim Terörü” olduğu akşam İstanbul’un ana caddelerinde dolaştım. Çoğu bomboştu.
Hem tatil günü, hem akşam saati olmasına rağmen boş.
Yani İstanbullular ne yapacağını şaşırmış, tedbir olarak sokakları boş bırakmayı tercih etmişti.
Ama bu böyle gitmez.
İdare ve idareciler, partiler ve parti liderleri acele bir araya gelip çare bulmalı ve terörü boğmalı.
Siyasilerden bunu bekliyoruz.
AVRUPA
Çok yüzlü...
Eğer Suriyeli mülteciler Türkiye’yi basmasaydı AB devletleri Ankara’yı “adam yerine” koyacak mıydı?
Hayır.
Yıllarca Türkiye ile adeta alay ettiler. Aramıza alacağız, almayacağız diye oyaladılar.
Ama baktılar ki 3-4 milyonluk bir mülteci tehlikesi kapılarında, öyleyse Türkiye ile bugünlerde iyi geçinelim, diyorlar.
Yanlış mı? Doğru.
Türkiye de ona göre davranmalı.
Onlara, yani AB’ye müdana etmemeli.
İngiltere AB’den zaten çıkmak istiyor.
Bizde de yıllar önce halkın % 60’ı AB’yi isterdi, bu oran bugün % 30’lara düştü gibi.
Bu arada Belçika’ya bakın, Brüksel’de PKK sergisi açılmadı mı?
Evet, çadırlar kuruldu ve PKK reklam edildi.
Oysa PKK Avrupa’da terör örgütü sayılıyordu.
Peki, “Bu ne perhiz, ne lahana turşusu” desek yanlış mı olur?
Türkiye aleyhine olsun da ne olursa olsun.
İşte dost Avrupa.
Ama terörün milliyeti yok. Belçika ne kadar onlara yaranmak isterse istesin onu da vururlar, vurdular bile. “Bana dokunmayan yılan bin yaşasın” ilkesi zamanımızda boş laf...
AB’nin, Avrupa’nın şımarıklıklarına her konuda “evet” demeyelim.
Olmaz mı?