Doğan Heper

Doğan Heper

dheper@milliyet.com.tr

Tüm Yazıları

Eğri oturup doğru konuşalım. Türkiye yıllardır iyi idare edilemiyor. Bunda tabii muhalefetin de günahı var. Halk iş, aş, eğitim, mutluluk istiyor, oysa partiler başka şeylerle meşgul.

78 milyonu değil, yalnız kendi iktidarlarını düşünenlerle halka mutluluk gelemez, getirilemez. Siyasilerimizde “iş yok”.

Her gün siyasilerin kavgası, kavgası, kavgası...

Her gün ağız dalaşı, dalaşı, dalaşı...

İç dış sorunların hiçbirinde uzlaşma yok.

İyi, güzel bir söze, iyi siyasete hasret gideceğiz.

Bıktık.

Bu böyle devam eder mi?

Haberin Devamı

Edemez...

***

Bize, yaşatan ve halkı mutlu eden bir demokrasi lazım, demokrasi müsvettesi değil, demokrasi aldatmacası değil.

Bugünkü siyasilerin çoğu, geleceği düşünüp planlayacağına düne takılıp kaldılar. Özellikle ana muhalefet. Çünkü bu kolay; mesela yıllar sonra bugün niye 12 Eylül’ü hatırlıyor. “Darbe yasaları” niye deniyor.

Demokrasi sevdanız olsaydı yıllardır neredeydiniz? Darbe yasaları kalır mıydı?

***

Ben demokrasi yandaşıyım. Ama, darbelere olduğu kadar iki yüzlülüğe de karşıyım.

12 Eylül’de, 12 Eylül’ü savunanlar vardı, ama onlar bugün döndüler ve 12 Eylül’ü acımasızca suçluyorlar.

Gerçekçi olalım ve o günleri hatırlayalım. 12 Eylül’ün sonrasını yazdığımız gibi öncesini de yazalım. Objektif olalım.

12 Eylül öncesi Türkiye idare edilemez hale gelmişti. Polisler ayrılmış, memurlar bölünmüş, işçiler ayrılmış, öğretmenler ayrılmış, gençler bölünmüş, kahveler bile ayrılmıştı.

Halk birbirine düşmüş, siyasi cinayetler almış başını gidiyordu. Her gün birkaç kişi öldürülüyordu. Adeta iç savaş vardı. Buna çare bulmak bir yana politikacılar aylarca Cumhurbaşkanı bile seçemiyordu.

Bu böyle gider miydi?

Keşke siviller bu duruma demokrasi içinde son verebilse düzeltse idi. Darbeyle koltuktan uzaklaştırılan Demirel bile Cumhuriyet’e “... Asıl mesele ülkenin darbeye zemin verecek şartlar içine sürüklenmemesi” demedi mi?

***

Sivillerin boş bıraktığı yeri asker doldurdu. Yani siviller askere davetiye çıkardı. Yani 12 Eylül, sivillerin başarısızlığı idi, askerlerin başarısı değil.

Halk da çaresizdi, biri gelsin bu kaos bitsin istiyordu. 12 Eylül Anayasası onun için halktan yüzde 92 oy aldı.

Haberin Devamı

Ve bugün 12 Eylül’ün aleyhinde konuşanların birçoğu da o darbeci askerlere sokuldu, yağcılık yaptı, teşvik etti. Bu konuda Evren Paşa’nın kitabı da var, isim de veriyor. Alın bakın.

Tabii bunlar 12 Eylül’den sonra yapılan hukuksuzlukları, haksızlıkları haklı gösteremez.

İnsanlık dışı olayları, tasvip anlamına gelmez.

Bu durumu yazmak sivil, yani normal rejimleri yermek, askeri darbeleri methetmek anlamı da taşımaz.

Eleştireceğimiz demokratik rejim değil, bu rejimi dejenere eden sivil yöneticiler, politikacılardır.

Askerlerin idaresine ülkeyi muhtaç edenler, askere davetiye çıkaranlar ve cinayetleri önleyemeyenler de bunlardan sorumlu olmalıdır.

MUSTAFA KOÇ

Ne kadar yaşarsak, yaşayalım sonumuz belli.
Toprak.
Ama isteğimiz, bu dünyadan geç ayrılmak. Çünkü ideallerimiz var.
Dünyada kalmak, dünya nimetlerinden istifade etmek istiyoruz. “Ümit dünyası” diye bir sözümüz var.
Hele varlıklıysak bu dünyadaki nimetlerden etrafımızı da olanları da istifade ettirmek amacında olabiliyoruz.
İşte Mustafa Koç böyleydi.
Etrafındakilerin, on binlerce çalışanının rahat, iyi yaşaması için enerji harcardı, gayret sarf etti. O buna çalıştı. Binlerce çalışanına babalık etti.
Bunu onlar söylüyor.
Onlar şahitlik ediyor.
Bu dünyadan erken ayrıldın, Mustafa Koç.
Mekânın cennet olsun.
JOE BİDEN
ABD ile çelişkiler
ABD Başkan yardımcısı Joe Biden geldi ve gitti.
Özellikle Irak ve Suriye için ABD ile Türkiye’nin politikaları birçok noktada çatışıyordu. Durum karışıktı.
Biden, işte bu karışıklığa bir nebze de olsa son verebilir veya nasıl son verilebileceği konusunda görüşmeler yapabilirdi, yaptı.
***
Güneydoğu’daki ve Doğu’daki silahlar susmalı, yeni anayasa yapılmalı, demokratikleşme sağlanmalı.
Güneydoğu’daki gelişmeler Irak ve Suriye ile de birlikte ele alınabilir. ABD başkan yardımcısı bunları da ihsas ediyordu.
Son günlerde, Türkiye’yi ilgilendiren birçok konuyla ABD’nin ilgilenmesi bu özel konularımızı ele alması dikkatleri çekiciydi.
***
Biden, Türkiye’nin aksine PYD ile işbirliği yaptıklarını ve onları PKK gibi görmediklerini belirtti...
Oysa Ankara ABD’nin PYD’ye verdiği silahların PKK tarafından da kullanıldığını iddia ediyordu. Ve bu silahlar ele geçmişti.
Oysa bunlara rağmen ABD PYD ile işbirliği içindeydi. Onlardan IŞİD’e karşı “kara ordusu” olarak yararlanıyordu.
Bu farklı görüş Ankara’da rahatsızlık yaratıyordu.
Sonra, Kürtler, Araplarla Türkiye’nin arasına girmekteydi.
Ankara bunu istemiyordu ama ABD aksi görüşteydi, yani “bende istemiyorum” demiyordu.
ABD, Türk askerinin Beşika’dan da çekilmesini de istiyordu. Bu istek değişti mi?
Washington, Türkiye’nin güney sınırına Rus uçaklarının yerleşmesine de göz yumuyordu, yumuyor.
Washington güneyde Kürtlere havaalanı inşa ediyor. AKP hükümetinin “hain” dediği imzacı akademisyenleri ABD’nin desteklediği de anlaşılıyor.
Yani, Türkiye ve ABD tarihte görülmemiş bir çelişki, daha doğrusu menfaat çatışması içindeler.
***
Bölgesel politikalarda ABD ile Türkiye’nin durumu karışık.
Birinin ak dediğine öteki kara diyor, sayılabilir.
Bakalım bu çarpıklığa çare bulunabilecek mi?