Türkiye’de muhalefet sorunu var.
Hem de bu sorun uzun süredir devam ediyor.
Ana muhalefet de, yavru muhalefet de kendi iç sorunlarıyla meşgul. Onun için iktidar rahat, hem de şimdiye kadar olmadığı kadar rahat, tarihte olmadığı kadar rahat.
Ana muhalefeti ele alalım.
CHP’de Kılıçdaroğlu lider olamaz ama başka bir lider de bulunamıyor.
O atıp tutuyor, özellikle salı günleri grupta konuşuyor. Ama konuşmasının büyük bir bölümü boş laf, teferruat, mahalle kavgası.
Neler yapılabileceğini halka inandırıcı şekilde söylemiyor, gösteremiyor. İktidar içerikli eleştiriden yoksun, konuşuyor, konuşuyor. Plan, proje yok. Seçimden önce ortaya attığı bir büyük (!) proje de unutuldu.
Ne oldu “Mega Kent” veya “Büyük Anadolu” projesi?
Atatürk resmi bile günlerce iç sorun olarak CHP’yi meşgul etti.
Ayıptır.
Sonra, eski başkan Baykal’la da ihtilafa düşüldü.
Kılıçdaroğlu Baykal’a açık seçik cevap vermese de eleştirilerden büyük bir kısmın kendisiyle ilgili olduğunu biliyordu.
Baykal son eleştirilerinde ne demişti:
“Ülke menfaatini görmezden gelemeyiz. Suriye konusunda mezhepsel bakmamak gerekiyor. Azez’de Türkiye’nin meşru savunma hakkı vardır. Bu açıdan yapılan doğrudur. Herkes bunu savaş çıkıyor şeklinde algıladı. Ancak gelişmeler bunun böyle olmadığını ortaya koydu. ABD-Rusya arasındaki ateşkes kararı da bunu doğruladı. Bu konudaki görüşlerimi, doğru bildiğim şeyleri söylemeye devam edeceğim. AKP karşıtlığıyla ülke menfaatini görmezden gelemeyiz.”
Baykal eleştirilerine devam etti. Ve Habertürk TV’de “Türkiye’nin Nabzı” programında konuştu: “CHP iyi yönetilmiyor. Yeni bir yönetim lazım” dedi.
* * *
MHP muhalefeti de bugünlerde daha çok parti içinde yapıyor.
Feshedilen teşkilat sayısı (25 Şubat’ta) 20’ya varmıştı.
Niye?
Kurultay istiyorlar diye.
Yani parti içi demokrasiye engel olma uğruna.
Buna genel başkan yardımcısı Ümit Özdağ dayanamadı ve Başkan Yardımcılığından istifa edip o da olağanüstü kongre çağrısı yaptı. Yani MHP de karışık, onda da iç kargaşa var.
* * *
“Muhalefet yok” derken haklı olduğumuzu en azından bu olaylar gösteriyor.
Ne denir...
İktidar ağzından söyleyelim:
“Böyle muhalefete can kurban.”
İKTİDAR
Ve denetim
Halk karamsar.
Karamsarlığı dağıtmak, son vermek iktidarın görevi.
Yıllardır her cumartesi biz toplanır yemek yeriz, sohbet ederiz, konuşuruz.
Aramızda profesörler, işadamları ve gazeteciler olur. Bunların çoğu tarafsız kişilerdir.
Bu cumartesi yemekte 11 kişi vardı. Aramızda, 1 de eski bakan...
Ve konuşmalara, sohbete baktım, karamsarlık var.
Özetle, üniversite yok, adliye yok, sendika yok, muhalefet yok, doğru bildiğini söyleyecek, eleştirecek başka bir güç yok, halk çaresiz, deniyor.
İktidar doğru da yapsa onun denetlenmesi lazım gelmez mi?
Oysa bugünkü iktidarı kendinden başka denetleyecek bir güç kaldı mı, kalmadı.
* * *
Geçen hafta içi “28 Şubat”ın da 19’uncu yıldönümüydü.
TV’lerde, gazetelerde, halk arasında “28 Şubat” gündemdeydi.
“Bin yıl sürecek” denmişti 10 yılda bitti...
Çok kişi 10 yıl sonra 28 Şubat’ın aleyhine döndü.
O gün nerede bugün nerede? O gün neler dendi, ya bugün.
Demek ki günlük değişimlere güven yanlış.
Hep doğruyu, her zaman doğru bildiğimizi savunmak lazım. Bizim yemekli toplantılardaki gibi.
ANAYASA
İster inan, ister...
“Darbe anayasası”, “Darbe anayasası”...
Bu laftan bıktık. Bunu siz yani partiler yıllardır söylüyorsunuz. Hem de bu Anayasa’nın büyük bölümü değiştiği halde söylüyorsunuz. Sanki yıllardır Türkiye bu anayasa ile idare edilmiyormuş gibi.
“Darbe anayasası” da “Darbe anayasası”.
Peki siz necisiniz?
Hep eleştiriyorsunuz da niye yıllardır değiştirmiyorsunuz?
Sizinki laf.
Bir şey becereceğiniz yok.
İşte masayı bile dağıttınız, kalkıp gittiniz, anlaşamadınız.
Darbeciler kadar olamadınız.
Hem eleştir, hem yetkin var ama daha iyisini yapma.
Siz bu millete layık mısınız, şüpheliyim...
BAKIN
İyilik ölmedi
İyilik bitmedi.
Biz hep kötülüklerle meşgulüz. Onları yazıp çiziyoruz. İyilik hiç olmuyor gibi. Unuttuk mu ne?
Oysa iyilikseverlerimiz de aramızda. İşte onlardan biri geçen gün TV’deydi.
“Kim Milyoner Olmak İster” diye bir program var. Belki siz de izliyorsunuz.
İşte programa bir genç avukat katıldı.
2 çocuğu ile Bodrum’da yaşayan, orta halli bir avukat ve o avukat 15 bin lira kazandı.
Soruldu: “Bu 15 bin lirayı nereye harcayacaksınız?”
Cevap: “Güneydoğu’da bir teğmenimiz şehit oldu. O teğmen 9 kardeşinin tahsili için maaşını harcıyordu. Şimdi onlar beni 10. kardeşleri kabul etsinler, ben bu kazandığım 15 bin lirayı onlara veriyorum.”
Fazla söze ne hacet...
Geçen günde bir gazetemizde bir haber vardı.
“Diyalize mahkûm Fatma hanım, 10 yıllık ev sahibi Solmaz ablanın böbreğiyle can buldu” diye.
Ev sahibi kiracısına böbreğini verip onun hayata dönmesini sağlamıştı.
Bu yenir yutulur bir iyilik miydi?
İşte bizde bu tip haberler de var.
İşte bizde böyleleri de var. Allah onları aramızdan eksik etmesin.