Türkiye’de kimsenin beklemediği bir şey oldu. Başbakan “istifasız, yumuşak geçiş”le gitti.
Yani Erdoğan tek başına iktidarın sahibi oldu.
Onun istediği de zaten buydu. İktidarı tek elde toplamak. İşleri “düşük profilli bir başbakan”la idare etmek.
***
Önce şunu tespit edelim.
Davutoğlu gibi yabancı dile hâkim bir başbakan az bulunur...
Yabancı dil biliyor ve yabancılarla konuşup anlaşıyor.
Ve başbakanlık köşesine çekilip oturan, oturduğu yerden yöneticilik yapan biri değil.
81 ili gezip hep olayları yerinde gören ve konuşan bir başbakan.
Bu bakımlardan az bulunur bir yönetici.
Kim onun yerine tayin edilirse edilsin bu vasıfları olmayacağı için bu mevkii hakkıyla dolduramayacaktır.
Belki de istenen odur...
***
Son seçimde % 49 oy alan AKP oldu.
Yani Davutoğlu kazandı, çünkü AKP’nin başkanı oydu.
Mağlup olan partilerin başkanları hâlâ görevdeyken, seçim kazanan Davutoğlu’nun bu kadar çabuk gitmesini akıl alır mı?
Almaz.
Zaten bunu da Davutoğlu’nun şu cümlesi ifade etmiyor mu?
“Bu benim tercihim değil.”
***
Tayyip Erdoğan’ın başkanlık sistemi istediği biliniyor. Fakat Davutoğlu başkanlık sistemine pek hevesli görünmüyordu.
Aralarını açan daha başka konular da vardı. Mesela en son olarak, parti içinde atama yetkisinin Davutoğlu’nun elinden alınması da aranın açılmasında rol oynadı. Ama bu, yani başkanlık sistemi en büyük ayrılık sebebi idi.
Yani olanların özeti belki de bir gazetemizin şu manşeti olabilir.
“Son başbakan”
Evet Davutoğlu belki de son başbakandı. Ve gitti.
Yani iktidar artık tek elde. Cumhurbaşkanı’nda.
İktidar paylaşılması Davutoğlu ile bitti. “Güçlü Cumhurbaşkanı” ve “Güçlü Başbakan” devri artık kapandı.
Cumhurbaşkanı güçlü kaldı.
***
Şimdi sırada...
1) Olağanüstü kongre
2) Erken seçim
3) Başkanlık sistemi
var, diyenler görülüyor.
Bunlar olur veya olmaz.
Bundan sonra beklenen Anayasa’yı değiştirmeden fiilen başkanlık sistemidir.
İktidarın tek elde, Tayyip Erdoğan’ın elinde toplanmasıdır.
Yeni başbakan kim olursa olsun artık Erdoğan’ın vekili olacak, emrinde olacak.
Tekrar edelim, “son başbakan Davutoğlu” oldu...
***
Peki, Türkiye’nin sonu ne?
2 son var.
Ya anayasal başkanlık.
Ya da fiili başkanlık.
Yani her 2 halde de Türkiye’nin başkanı Tayyip Erdoğan.
Peki, ne zamana kadar.
İşte buna cevap veremem...
***
Buna cevap veremem, derken şimdi bir de “partili cumhurbaşkanı” fikri ortaya çıktı, ortaya atıldı.
O ne demek? Anayasa değişikliği gerekecek. Peki bu nasıl olacak... Vs., vs. yaşayıp göreceğiz...
KATİ PİRİ - Yine aleyhimizde
AP’de de Türkiye’yi sevmeyenler var.
Bunlar her fırsatta düşüncelerini ortaya koyuyorlar.Kati Piri de bunlardan biri.
Kim bu Kati Piri?
AP Türkiye Raportörüdür.
Bu kadın raportör Türk vatandaşlarına vize için umutsuzmuş. Kati Piri, Türkiye vatandaşlarına haziran sonunda vize serbestisi verilmesinin düşük bir ihtimal olduğunu söyledi. Piri, Türkiye’nin kalan 5 kriteri 1 Temmuz’a kadar yerine getiremeyeceğini savundu.
Ve bu bahaneyle yine “Kürtçülük” yaptı.
Türkiye her fırsatta aleyhimize çalışan bu kadını tanımasın...
Olmaz mı?
SAHİPSİZ - Kâğıt toplayanlar
Kâğıt toplayıcıları son defa mart ayında bu köşede ele almıştık.
Pazartesi günü de bu genç kâğıt toplayıcılar Milliyet’in manşetindeydi.
Arif Balkan onlarla konuşup, yazmıştı.
Onun hatırlatması üzerine ben yine söyleyeceğim.
15-20 yıl önce böyle bir meslek yoktu. Onların, işlerine elverişli 2 tekerlekli çuvaldan çek çek arabasıyla bugün nasıl sokakları dolaştıklarını hep görüyoruz.
Çevre ve Şehircilik Bakanı da bir süre önce onlardan söz etti.
Ve özetle şöyle dedi:
“Atık, kâğıt toplayan sokak toplayıcılarının sağlıklı bir yapıda belediye toplama sistemine entegrasyonu amacıyla çalışmalar yapılmaktadır.”
Ama nerede?
Bu kişilerin daha rahat çalışmalarını ve kazanmalarını sağlayacak, onlara taşıma aracı sağlayacak çalışmalar gerçekte varsa hızlanmalı.
Hâlâ onlar da, biz de bekliyoruz.