Kıymetli Okuyucularım,
Havalar gün geçtikçe daha fazla ısınıyor. Ramazan ayının gelişiyle birlikte artık yavaş yavaş bayram tatili planları yapılmaya başlandı bile. Hastalarımın soruları ve talepleri de mevsime, gündeme ve içinde bulunduğumuz koşullara göre sıkça şekil değiştiriyor.
Şu sıralar yaklaşan tatil programları sebebiyle hastalarım “ameliyat sonrası iyileşme dönemi”ne yoğunlaşmış durumdalar. Ben de bundan hareketle burun estetiği sonrası iyileşme dönemini ciddi ölçüde kısaltan ‘Piezo Cerrahisi’ni bu hafta köşeme taşımaya karar verdim.
Piezo Cerrahisi Nedir?
Öncelikle burun ameliyatlarında kullanılan Piezo tekniğinden sizlere biraz bahsetmek isterim.
Bu teknik ameliyat sırasında cerrah için, ameliyat sonrasında da hasta için birçok avantaj sunuyor. Cihazın dolma kaleme benzeyen bir sapı ve bunun ucunda da mikro testereden oluşan bir başlığı var. Ancak bu mikro testere öyle ilginç ki, sadece kemik dokuyu hedefleyen özel teknolojisi ile ne damara, sinire ne de cilde zarar vermiyor. Ancak mikro testereyi kemiklerde kullandığımızda yaklaşık 5 saniye içinde hedef alınan bölgeyi yazı yazar hassasiyetinde kesebiliyor.
Sevgili Okuyucularım,
Bu hafta, birçok hasta için yol gösterici olacağına inandığım bir yazı kaleme almak istedim. Çünkü biz hekimlerin görevi sadece tedavi etmek değil, aynı zamanda kendi alanı olan konularda sizlere detaylı bilgiler vermek ve yönlendirmelerde bulunmaktır.
Özellikle estetik operasyonlar konusunda, Türk hekimlerinin dünya meslektaşlarına kıyaslandığında çok önde olduğu bir gerçek. Bu konuda farklı hekimlerin, farklı yaklaşımları olmakla birlikte; şimdi sizlere hastalar ve tercih ettikleri hekimler arasında olması gereken iletişimi ve ameliyat olma kararlarından itibaren atmaları gereken adımlardan bahsedeceğim.
Evet. Burun estetiği ameliyatı olmak için hekim araştırmasına giriştiniz ve bir hekimde karar kıldınız. Peki hekiminiz ile birlikte o andan itibaren yapmanız gerekenler nelerdir?
Hepinize Merhabalar Değerli Okurlarım,
Bu hafta sizlere salgıladığı hormonlar ile insan vücudunun tüm fonksiyonlarını doğrudan etkileyen troid bezlerinden ve detaylarından bahsedeceğim.
Boynun ön tarafında bulunan tiroid bezlerinin gerekenden az veya fazla çalışması durumu sağlık sorunlarını da beraberinde getirir. Tiroid bezleri insan metabolizma dengesinde aktif bir rol alır.
Tiroid bezlerinin büyümesi olarak bilinen ‘Guatr Hastalığı’, kişilerin yaşam kalitesini olumsuz yönde doğrudan etkiler.
Karadeniz Bölgesi Listenin Başında Yer Alıyor
Guatra yol açan durumların başında iyotsuz beslenme gelmektedir. Ayrıca tiroid bezlerinin az ya da fazla çalışması, bez içinde nodül oluşması, bazı ilaçlar, radyasyon, kanserler ve iltihabi durumlar da guatra yol açabilir.
Guatr iyot eksikliğine bağlı olarak en sık Doğu Karadeniz ve Doğu Anadolu Bölgeleri'nde yaşayan insanlarda görülür.
Bunun yanı sıra, radyasyona maruz kalan, sigara kullanan, lityum gibi bazı ilaçları alan, bağışıklık sistemi sorunları yaşayan insanlarda görülür. Menopoz ve gebelik dönemlerindeki kadınlarda, ailesinde guatr hikayesi olanlarda ve 50 yaş üzeri kişilerde daha sık yaşandığı söylenebilir.
Merhabalar Sevgili Okurlarım, bu hafta yeni bir konu ile birlikteyiz.
Halk arasında ‘Tiroid bezlerinin büyümesi’ diye bilinen guatr hastalığı, yaşam kalitesini doğrudan etkileyen bir hastalık olarak karşımıza çıkıyor. Vücudumuzda önemli görevleri bulunan tiroid bezleri ve guatr hastalığı ameliyatlarının sonucunda ortaya çıkan ses kısıklığı sorununun engellenebildiği bilgisini sizlere detaylarıyla açıklamak isterim.
Guatr ameliyatlarının ses kalitesinde değişiklik, ses tellerinde felç, nefes darlığı gibi kendine özel riskleri bulunur. Ancak bu riskler engellenebilir ve sizler bu riskler nedeniyle tedavinizi asla ertelememelisiniz.
Ameliyat Öncesi Doğru Tanı Koyma Çok Önemli
Tiroid bezlerinin büyümesi olarak bilinen guatr hastalığı, hastalarda belirgin bir kitle görünümünün yanı sıra yutkunma, nefes almada zorlanma ve kronik öksürük gibi sinsi şikayetler ile kendini gösterebilir.
Hastalar bazen boğazlarına bir şey takılıyormuş gibi, boyunlarında bir sıkılık varmış gibi hissederler.
Ancak çoğunlukla tiroid bezleri aşırı bir büyüme göstermez, hastalık genellikle rutin muayeneler sırasında saptanır. Bu nedenle risk altındaki bölgelerde yaşayan vatandaşlarımızın düzenli şekilde hekim
Merhabalar Sevgili Okurlarım,
Sizlere bu hafta, yaşam kalitesini büyük ölçüde düşüren ve zorluğunu ancak yaşayan hastaların çok iyi bildiği migren konusundan bahsedeceğim.
Migren, sürekli olarak ve nöbetler halinde baş ağrısı oluşturan, hastaların yaşam kalitesini ciddi şekilde etkileyen önemli bir hastalıktır. Dünyada her gün ortalama 300 milyon kişinin yaşadığı migren, tedavi edilebilmektedir.
Peki ama nasıl?
Migren kısaca; kafa içerisinde belirli bölgelerde var olan sinirlerin, kaslar tarafından sıkıştırılması nedeniyle oluşan kronik ağrıdır. Bu hastalığın beyin kimyasallarındaki değişimlerden kaynaklandığı düşünülmektedir.
Migren nöbeti sırasında özellikle ‘serotonin’ adlı kimyasalın seviyelerinde düşme gözlemlenir. Serotonin düzeyinin azalması, beynin bir bölümündeki damarlarda kasılmaya ve daralmaya neden olabilir. Hemen sonrasında damarlar genişler ve bu durumun baş ağrısına neden olduğu düşünülür. Uyku düzensizliği, stres, düzensiz beslenme, bazı ilaçlar, çevresel etkenler ve hormanal değişimler migrenin tetikleyici sebepleri arasında yer alır. Migren, artık insanları hayattan alıkoyan ve çözümü olmayan bir hastalık olarak görülmemelidir, çünkü tedavisi mümkündür.
Her Baş Ağrısı
Değerli Okurlarım,
Eminim birçoğunuz çevrenizden horlama hikayeleri dinlemiş ya da bizzat yaşamışsınızdır.
Bu hafta sizlere ‘Horlamanın Gizli Kahramanı; Burnumuz’ başlığıyla, horlama probleminin burunla olan ilişkisinin detaylarından bahsetmek istiyorum.
Uyku sırasında gürültülü bir şekilde horlamak hastalık olmamakla birlikte, sağlık sorunlarının habercisidir. Aslında toplumsal bir sorun olan horlama, kişinin sosyal yaşamına olumsuz etki ederken, yakın çevresi için de kabusa dönüşebilir.
Horlama kısaca; daralan üst solunum yollarının içinden geçen hava akımının titreşmesi nedeniyle oluşan sestir. Horlamanın altında yatan birçok neden olabilir. Kilo, bunlardan en önemli etken olarak sayılabilir. Anatomik nedenlerden ise burun eğrilikleri, çene küçüklüğü, dil kökü ya da küçük dil büyümesi en sık nedenlerdir.
Şişman Erkeklerin Kadınlara Oranla Daha Fazla Horladığını Biliyor muydunuz?
Yetişkinlerin %45’i zaman zaman, %30’u ise sürekli olarak horlamaktadır. Horlama sorununu cinsiyete göre değerlendirdiğimizde özellikle kilo problemi bulunan erkekler, kilo problemi bulunan kadınlara oranla daha fazla horlamaktadır ve yaşları ilerledikçe horlama sorunu da artmaktadır. Bu nedenle kilo vermek,
Kıymetli Okurlarım,
Sizlerin de bildiği gibi dünyada ve Türkiye’de burun estetiği operasyonlarının son yıllarda oldukça arttığı görülüyor ve tahminler bu durumun önümüzdeki dönemlerde de hız kesmeden devam edeceği yönünde.
Öte yandan;
Burun estetiği ameliyatları yaptırmaya karar verirken nelere dikkat edilmelidir?
Bir burun doğal aynı zamanda güzel ve iddialı olabilir mi?
Hem rahat nefes alıp, hem de estetik görünümlü bir buruna sahip olmak mümkün mü?
gibi soruların yanıtları burun estetiği ameliyatı olmak isteyenler için oldukça önem taşıyor.
Ben de bu hafta merak edenleriniz için tüm bu soruların yanıtlarını ayrıntıları ile açıklamak istedim.
Değerli okurlarım,
Sizlere bu hafta birçoğunuzun kış boyunca mutsuz olmasına sebep olan ’’sinüzit’’ probleminden bahsedeceğim.
Bu dertten muzdarip olan birçok hastanın bu yazıyı ilgi ile okuyacağına eminim…
Sinüzit; yüz kemikleri arasında bulunan havalı boşlukların yani sinüslerin iltihaplanması sonucu meydana gelen enfeksiyon kaynaklı sağlık problemidir. Sinüsler, soluduğumuz havayı nemlendirir, ısıtır, mikroplardan temizlenmesine yardımcı olur, kafa kemiklerimizin hafifletilmesini sağlar ayrıca sesimizin karakteristik şekilde oluşmasında önemli bir rol oynar. Burundaki tıkanıklık sonucunda sinüsler doğru şekilde havalanmazsa içlerinde bakteri ya da virüs birikir bu da bakteriyel sinüzite neden olabilir.
Sinüzitin İki Farklı Tipi Var
’Sinüzit, hastada yol açtığı sorunların süresine göre ‘kronik’ ve ‘akut’ olmak üzere isimlendirilir. Kronikleşmiş yani süreklilik taşıyan sinüzit, 3 aydan fazla sürerken, koyu renkli burun ve geniz akıntısı, yerleşmiş burun tıkanıklığı ve baş ağrısı olarak yaşanabilir.
Kronik sinüzit ilaç tedavisine dirençlidir ve genellikle cerrahi olarak tedavi edilir.
Akut sinüzit ise; belirli dönemlerde ortaya çıkar, sarı ya da yeşil kanlı burun akıntısı, aralıklar ile y