Dilek Gappi

Dilek Gappi

dilek.gappi@dogangazetecilik.com.tr

Tüm Yazıları
Haberin Devamı

DOĞRUSU konuşmaya ilk başladığında dikkat çekiciydi.
Hatta konuşma devam ettikçe uslubu, sıcak hatta nostaljik gelmeye başladı.
‘Artık böyle sözünü dişten budaktan sakınmayan konuşmaları dinlemeyeli ne kadar çok oldu’ diye düşündüm.
Dakikalar ilerledikçe ses tonu “Vatan ya da silistre, haydi arkadaşlar gazamız mübarek olsun” a doğru ilerlerken, aileleriyle birlikte yüzbini aşkın üreticinin hakkını savunduğunu düşünerek gülümsedim.
Kolay değil, Ege’de pamuk üreticisinnin yüzünü güldürmek için, gırtlağı aşmış borçlarla boğuşmayı göze alarak bir yıl önce göreve gelmişti Tariş Pamuk Birliği Başkanı Beliğ Azbazdar.
Gelirken de tavrını net ortaya koymuştu. “Kimseyi dinlemem, her türlü haksızlığın üzerine giderim. Bugüne kadar üreticinin hakkını kim yediyse kuruşun hesabını soracağım.”
* * *
Bir yıl geçti, dediği gibi de yaptı.
Önce direnişleri göze alarak her yıl 15 trilyon zarar eden Tariş Çiğli iplik fabrikasını kapattı. İşçilerin haklarının da üzerine yatmadı, kuruşu kuruşuna ödemeye başladı. Ardından birliğin malvarlıklarını arka arkaya sattı. 38 makam aracını sattı, birliğin 300 trilyona yaklaşan toplam borçlarının 90 trilyonluk kısmını bir yılda ödendi.
Geri kalan borçlar için özel bankalarla anlaşmalar yapıldı. İçinde bulunduğu genel müdürlük binasının bile yüzde 68’ini, diğer TARİŞ birlik ortaklarını dahi dinlemeden sattı. Üretici ilk kez yıllar sonra parasını almaya başlabildi.
Kendisi de Sökeli üretici olan, bir dönem Söke Belediye Başkanlığı da yapan Azbazdar’ın tavırları ve azmi aslında aynı “hocam” dediği, danışmanı Mustafa Günenç gibiydi.
Şimdi tarihe gömülen Tarişbank’ta yönetim kurulu başkanlığı yapan, yılların bankacısıdır Mustafa Günenç. Tanıyanlar bilir, emek ve hak deyince babası gelse dinlemez , tam bir toprak ve üretim sevdalısıdır. Günenç ve Azbazdar yan yana gelince, ‘artık bu borçlarla yaşamaz’ denilen Tariş Pamuk, yeniden canlanmaya başladı. Dünyanın en kaliteli pamuklarından birini üreten Ege’nin pamuk üretimine yeniden can suyu oldular.
* * *
Elbette tüm bunları yapabilmek kolay değil.
Başkan Beliğ Azbazdar da mücadele ruhu olsa bile artık sabır pek kalmamış görünüyor. Onun deyimiyle “üreticinin parasını çatır çatır yemişler, nasıl sakin olayım “ dedikçe uslubu sertleşiyor.
Kimlere neler demiyor ki?
Basın toplantısında Tariş Pamuk’a yüzmilyonlarca borç takan eski yönetimlere, “Bu zararı yaptıran, kapıdaki bekçiden, müdürüne kadar hesap sormayan Beliğ Azbazdar adam değildir. Gerekirse hepsinin yedi sülalesinden tahsil edeceğim bu parayı, kaçacaklarsa şimdiden kaçsınlar yurtdışına. Affetmem. tüyü bitmedik yetimin hakkını yedirtmem.” diyor.
Hızını alamıyor. “38 araba sattım, hala fazlalık var. Birliğin itibarıymış. Yemişim itibarını” diye bağırıyor.
Aydın’daki birliğe ait araziyi sit alanı yaptırarak ucuza kapatmak istediğini öne sürdüğü Aydın Belediye Başkanı Özlem Çerçioğlu da bu hışımdan “Ey kadın, ben Vali’ye benzemem. Haddini bil” sözleriyle alıyor. Kuşadası belediye başkanını ise ihaleye fesat karıştırmakla, sert sözlerle suçluyor.
Başkan bir de şeker hastası olunca, basın toplantısında bir ara sinirden önündeki mikrofonu yiyecek sandım.
* * *
2000 yılında tarım satış birliklerinin borcu Devlet tarafından silindiği halde yeniden devasa borçlar oluşuyorsa, bir yerlerde gerçekten önemli yanlışlıklar var demektir.
Ayrıca Türkiye’de 2002’de kütlü pamuk üretimi 721 bin tondu, 2009 yılında 193 bin ton. Zaten üretici bitiyor, Türkiye pamukta her yıl 2 milyar dolarlık ihtalat yapar hale geldi. Pamuk birliği de tam bitiyordu ki, şimdi yeniden dirilmek için başını kaldırabildi.
Elbette yılların haksızlıkları, yanlışlıklarla mücadele kolay olmuyor.
Diyorum ya bir yönüyle nostaljik bir duygu uyandırdı bu uslup... Artık o kadar alıştık ki, “ne şiş yansın ne kebap, aman çomak sokmayım” tarzlarına, Azbazdar’ın tavrı cesurca gelmedi dersem yalan olur.
Lakin bu başkan da, bağırıp çağırmakta sınır tanımıyor.
Tamam başkan doğru yoldasın, arkanda 41 bin pamuk üreticisi ve aileleri varken başka güce ihtiyacın yok ama yine de şeker hastalığı bu belli olmaz.
Allah korusun bu kadar sinir size zarar verip sonra tüm hedefleri yarı yolda bırakmasın...


79 yıl sonra fuar coşkusu
Son yıllarda İzmir Enternasyonal Fuarı’nı nasıl kutladığımız konusunda, göğsüm kabarmasa da, her zaman 1936 yılında ülkedeki ilk fuara evsahipliği yapan bir kentte yaşamanın hazzını hissettim.
Sonra fuarcılıkta, İstanbul aldı başını gitti. Evet fuarcılıkta kaybettiğmiz çok şey var ama İzmir Enternasyonal Fuarı yine bizimle.
Her yıl aynı eleştirileri yapmak, aynı tartışmaları yaratmak da çözüm olmuyor.
Ancak yeni fuar alanıyla birlikte alabileceğimiz çok yol var. İş icraate gelince diğer kurumların elini taşın altına koymak istemediğini yeni fuarcılık şirketini kurarken bizzat yaşadı Başkan Aziz Kocaoğlu.
Baktı hiçbir kurumu yanına alamıyor, belediye tek başına yola koyuldu. Hazırlıklar biraz uzun sürdü ama proje ihalesi yapıldı ve sonuçlandı. İhaleye itiraz süresi bugün yarın bitiyor. Biter bitmez projenin detayları ortaya çıkacak.
Yeni fuar projesi, fuarcılıkta son teknolojiyi ve standartları getirirse, İzmir fuarcılıkta İstanbul’la açık ara farkı kapatmayı başarabilir.
Muhteşem fuarcılık mirasının değeri umarım bu kent tarafından yeniden bilinir hale gelir.