Pierluigi Picco, yaklaşık dört yıldır Türkiye’de karşılaştıklarını, yaşadıklarını tipik bir İtalyan edasıyla, hızlı ve heyecanlı anlatıyor. Bianco Ailesi’nin kurduğu Bitron Grubu, dünya genelinde 13 fabrikada üretimini sürdürürken, beyaz eşya ve otomotiv için elektromekanik component üretimini gerçekleştiriyor.
Grup yaklaşık 25 yıl önce Türkiye ile Arçelik’e mal temin ederek tanışmış.
2010 geçiş yılı olacak
Avrupa sanayisinden iyi sinyaller almaya başladınız mı?
Her ne kadar iyileşme sinyallerini alsak da politikacıların söylediği kadar güvenilir ve sağlam işaretler değil. Görünen o ki 2010 geçiş yılı olacaktır. Özellikle AB’nin uygulayacağı ekonomik politikalar bu aylarda son derece kritik önem taşıyacaktır. Türkiye’nin de dış ticareti büyük oranda AB’ye endeksli o yüzden iç pazarı canlandıracak destekleri gündemde tutmanız gerekiyor. Türkiye’de ise pazarın birkaç yıl büyümeyeceğine, ancak bizim pastadan alacağımız payın artacağına inanıyoruz. İtalya’daki bazı tesislerimizi bu nedenle Türkiye’ye kaydırma kararı aldık. Bunun için hemen beş milyon euroluk yatırıma başlıyoruz. İç pazarın vazgeçilmez tedarikçilerinden olmak ve daha iyi hizmet sunmak için yatırım yapmaya mecburuz.
Hayatımın büyük bölümünü burada geçirmek istiyorum
Pierluigi Picco, 1995’te Politechnico Torino Üniversitesi’nden mühendislik alanında mezun olmuş. Daha bitirme projesini hazırladığı dönemde tanışmış Bitron Grubuyla. İspanya’da kalite mühendisi olarak çalışmaya başlayan Picco, burada iki yıllık deneyiminden sonra Bitron Şirketler Grubu’nun ana şirketi sayılan Elbi İnternational’da dokuz yıl boyunca çeşitli görevlerde çalışmış. 2005’te Bitron Türkiye Projesi’nin başına getirilen Picco bir süre sonra ailesini de buraya getirmiş. Eşinin ve çocuklarının Türkiye’yi çok sevdiğini özelikle Çeşme ve Bodrum’un müdavimleri arasında olduklarını anlatıyor. Bu arada yatırım yapmadan önce de araştırmalar için sık geldiği Türkiye ve İzmir’e hayli alıştığını belirten Picco, “İzmir bence Avrupa şehri gibi, hiç farkı yok ve sürprizleri olan kent. O kadar çok sevdim ki, kişisel olarak orta vadede Türkiye’de kalma planlarım var” diyor.
Dev firmalarla çalışıyor
Türkiye’nin dev firmalarıyla çalışıyorsunuz...
Evet, Arçelik, Vestel ve Tofaş’ın büyümemizde etkisi yüksek oldu. Piyasaya yeni sürülen yeni Doblo ve Fiorino modellerindeki görünür tüm sviçler tamamen Bitron ürünüdür. Ayrıca Vestel de bizim için güçlü bir müşteri haline geldi. Toplamda yılda 3 milyon adet, yalnızca Vestel için 1.5 milyon adet compenant üretiyoruz. Yüzde 35 otomotiv, yüzde 65 beyaz eşyaya çalışıyoruz. Ancak görünen o ki yeni projelerle önümüzdeki yıllarda bu oran yüzde 50, yüzde 50 olacaktır.
Türk firmalarıyla ticari ilişkilerinize güvenerek yatırım yaptınız, kriz döneminde siparişler azalır kaygısı yaşamadınız mı?
Vestel ve Arçelik sipariş miktarlarını global kriz nedeniyle sadece minumum seviyelerde azalttı. Zaten onlarla görüşerek yatırımımızı yapmıştık. Başlangıçtan itibaren dizayn çalışmalarını üretim yaptığımız kuruluşlarla ortak yürütüyoruz. Eğer siparişlerde daha büyük bir azalma olsaydı onlar için de büyük kayıp olurdu. Bu arada sözkonusu süreçte Türkiye pazarında ÖTV teşviği gerçekten işe yaradı. Bana göre Türkiye, İtalya’daki teşviklerden daha başarılı oldu. Her ne kadar birinci çeyrekte hem otomotiv hem beyaz eşya sektörlerinde bir düzelme görülse de hâlâ 2010’un ikinci yarısı için endişe duymaktayız. Bunun en önemli nedeni AB bölgesinde Yunanistan ve İspanya’nın içinde bulunduğu ekonomik durum. Bugünlerde karşılaştığımız en önemli sıkıntı ise Euro’da yaşanan değer kaybı.
Türkiye’de nasıl bir ortamla karşılaştınız, yabancılar açısından yatırım cenneti sayılır mıyız?
Herşeyden önce Türkiye’nin daha rekabetçi olması gerekiyor. Doğru, özellikle kaliteli işgücünde Türkiye ucuz bir ülke. Ancak Türkiye’nin yabancı yatırım çekmekte şansının azaldığını da söylemeliyim. Çünkü hizmet ile maliyet arasında güzel bir denge olmasına karşın ülkenizde yabancı yatırımcının işi zor.
Neden?
Türkiye’de ekonomiye güven duyulamıyor. Dalgalı kur politikasından tedirginiz. Ayrıca Türkiye ortaya koyduğu ekonomik hedeflerin garantisini verebilmeli. Kredi faizleri hâlâ çok yüksek. Türk bankalarıyla çalışmamıza imkan yok. Birkaç teşvik var görünüyor ama alabilmek zor. Gerçek anlamda teşvik yok. Gümrük bürokrasiniz ağır. Yüksek KKDF oranı maliyetimizi doğrudan yüzde 3 artırıyor.
Bu saydıklarınızı anlatırsanız, yabancı yatırımcı zor gelir (gülüşüyoruz)
Hayır özellikle söylüyorum ki, bu eksikler giderilsin. Türkiye’nin elindeki bir fırsatı da kaçırmasını istemiyorum. Ayrıca dünyada zaten daralan yabancı yatırımcıyı Türkiye’ye çekmek için Hükümet’in net bir planı olmalı. Romanya, Bulgaristan ve özellikle Polonya’da yatırımcıya ücretsiz fabrika arazisi veriliyor. Üzerine 10 yıllık vergi avantajı alıyorsunuz. Türkiye hazır işgücü avantajına sahipken diğer teşvikleri de getirebilmeli. Eskisi kadar rekabetçi değilsiniz. Oysa şu anda Türkiye doğru bir yabancı yatırımcı teşviği uygulayabilse, Avrupa’dan ve özellikle İtalya’dan çok sayıda yatırımcının geleceğine inanıyorum.
Türkiye’de yatırım düşünen ve size tecrübenizi soran yabancı sanayici var mı?
Evet, özellikle otomotiv ve beyaz eşya sektörlerinden kayış olacağını düşünüyorum. Avrupalı sanayici kriz geçer diye bekliyor ama aynı zamanda ciddi arayışları var. Oradaki maliyetlerle başetmesi zor. Şu an 100’ü aşkın orta ve büyük ölçekli firma kriz dönemini taşınmak için fırsat olarak görüyor. Türkiye ve Ege Bölgesi’ni de özellikle düşünüyorlar. Sanırım beyaz eşya ve otomotiv yan sanayiinde biz de onlara iyi bir örnek olduk. Türkiye gerçekten de grekli know -how’a, teknolojiye ve kaliteli iş gücüne sahip bir ülke. Ancak kendinizi iyi anlatmıyorsunuz. Avrupa’nın bazı bölgelerini tanıtım bombardımanına tutmanız lazım.