Dilek Gappi

Dilek Gappi

dilek.gappi@dogangazetecilik.com.tr

Tüm Yazıları
Haberin Devamı

İZMİR’de dün bankacılık çıkarması yaşandı. İzmir Ticaret Odası’na konuk olan Türk Bankalar Birliği üyeleri işdünyası ile buluştu. Neredeyse tüm önde gelen bankaların genel müdürleri biraradaydı. Öncelikle bu toplantının İzmir’de yapılması, finans kesiminin umut taşıdığı illerden birinin de İzmir olduğunu gösteriyor. Bankacılar sözleriyle de verdikleri değeri ortaya koydular. Bankalar Birliği Başkanı Ersin Özince İzmir’de olmalarını, kentin köklü kuruluşlara ve düzgün çalışan işletmelere sahip olmasına bağladı, “Bankacılık sektörü için en iyi profil İzmir” dedi.
İkinci gerekçe ise biraz da satır aralarından çıktı. Kullandırılan mevduatlarda İzmir ve çevresindeki pazarın henüz kredilendirmede İstanbul ve Ankara’nın oldukça gerisinde kalması. “İzmir ve çevresi az kredi kullanıyor, daha çok mevduat satabiliriz” beklentisini de hissettiriyor.
Daha çok kredi kullandırabilecekler ama hangi faiz oranlarıyla?
* * *
Aslında bu konuya geçmeden önce, bankaların açıkladıkları yüksek kârlara değinmek gerekiyor. Başbakan Tayyip Erdoğan yaklaşık, geçen yıl bugünlerde, bir başbakandan işitilmemiş sert üslûpla bankaları suçlamıştı. Hem tatlı kârlardan vazgeçmediklerini hem de reel sektörün kriz sürecinde üzerine gittiklerini adeta haykırmıştı. Anladığımız kadarıyla Bankalar Birliği üyeleri bu eleştirilere oldukça alınmış, özellikle Başkan Ersin Özince “Serbest ticarette kâr nasıl suç olur?” derken kızgınlığını gizleyemiyor.
Açıkçası o dönemde Başbakan’ın sert üslûbuna karşı susan bankacılar şimdi alınganlık gösteriyorlar.
Reel sektörle aralarında sorun olmadığını, reel kredi kullandırma oranlarında yüzde 13 artış yaşadıklarını ısrarla belirtiyor Özince.
* * *
Ülke ekonomisinde gerekli önlemleri zamanında almayarak reel sektörle bankacılık sektörünü karşı karşıya getirmek her şeyden önce kurnaz bir politikaydı. Ancak özellikle düşen faiz oranlarıyla yüksek kârlara imza atan bankalarımızın yüksek komisyon ve masraflardan da iyi kâr ettiği açık. Ayrıca kimse alınmasın. Kriz döneminde ibreyi kârlı kuruluşlara yönelten bankacılık dünyası KOBİ ve küçük kuruluşların taleplerini karşılamakta aynı iştahı göstermediler. Komisyon ve masrafların yüksek olduğunu Başkan Özince de kabul ediyor. “Faizler düşünce komisyon ve masraf unsuru öne çıktı” diyen Bankalar Birliği Başkanı’nın sözlerinden anladığımız kadarıyla masraf rakamlarının düşme olasılığı yok.
Bu rakamlara halkın kendini alıştırması gerekecek. Bu konunun tek çaresinin serbest rekabet olduğuna değinen Özince, “Halk, en kaliteli hizmeti, en uygun fiyatı veren bankayı tercih etmeli, bu konuda ortamı tercihleriyle oluşturmalı” diyor.
Yani faizlerin düşmesiyle komisyon ve masraf ücretlerini düşüren bankalar, şimdi faizlerin yeniden yükselmeye başlamasıyla rakamları düşürmeye niyetli görünmüyor.
* * *
Enflasyon oranlarının çift haneli rakamlara geçmesiyle birlikte faizlerde yükselme sinyalleri kendini gösteriyor. Ülkenin önde gelen bankacıları da faizlerde yeniden belirgin bir yükseliş bekliyorlar. Bu beklentide enflasyonun yükselmesi kadar yaklaşan genel seçimlerin de payı büyük. Bu noktada devreye giren Garanti Bankası Genel Müdürü Ergun Özen, Türkiye bütçesinin ilk üç aylık performansının iyi olmasına karşın faizlerin yükselme trendine girdiğini ve daha da yükselmesini beklediklerini vurguladı.
Şu sıralar kredi kullanmak isteyenlerin hesaplarını iyi yapmaları gerekiyor ve özellikle değişken faizle kredi kullananların hesaplarını yeniden gözden geçirmeleri gereken bir sürece giriyoruz.
Özen de “Değişken faiz kullananlara şu sıralar sabit faize geçmelerini öneririm” diyor.
Evet İzmir’deki zirveden benim için öncelikle bu tespitler çıktı. Tabii bir de bankacıların İstanbul’un finans merkezi olma ısrarlarını eklemek gerekiyor. Bankacıların İzmir’e değer verdiklerini söylemeleri, genel müdürlerin birarada İzmir işdünyası ile buluşmaları moral vericiydi. Umarım söz ettikleri hareketlilik de, kentte kısa süre sonra başlar.


Mektup okutan köylü artık maillerine baktırıyor
Adı Tülin Akın. Akdeniz Üniversitesi tarımsal pazarlama bölümünde öğrenciyken, internetin tarımda da kullanılabileceği dikkatini çekiyor.
Yıl 2004 ve üreticilerin çoğunu bırakın, Akın’ın kendisinin bilgisayarı yok. İnternet cafeye gidiyor. Önce web ortamında bir yazılım ortağı arıyor. Çağrısına ilgi duyan yazılımcıyla 8 ay yüzyüze görüşmeden siteyi yapıyorlar.
Kurdukları site bugün 68 bin üyeye sahip sektörün önde gelen portalı. Tarım sektöründe alıcı ve satıcıyı web ortamında buluşturuyorlar. Üreticiden herhangi bir ücret almıyorlar.
Akın, Antalya’da kurduğu firmayı İstanbul merkezli hale getirdi.
Ürettiği projelerle bir bankayla “Hasat kart”, bir telekomünikasyon kuruluşuyla da çiftçi hattını hayata geçirmiş. Bu yolla acil duyuru ve haberleri üreticilere cep telefonuyla da ulaştıracak. İşini geliştirmek için 4 bin 500 köyü dolaşan Akın, şirketi ilk kurduğu yıllarda üreticilerin çoğunun internetin ne olduğunu dahi bilmediğini anlatırken şimdi interneti bilmeyen üreticinin neredeyse kalmadığını söylüyor.
İnternetin ne olduğunu biliyorlar ama çoğu yine kullanamıyor, çocukları çağırıp eskiden mektup okuttukları gibi mailleri okutuyorlar.
Genç girişimci Akın, doğudakiler dahil köy çocuklarının çoğunun internet kullanabildiğine dikkat çekiyor ve bir de örnek veriyor: “Sitemiz aracılığı ile Karaman’dan 40 koyun satılmış. Üreticiyi aradım kutladım, bana ‘fotoğrafı akşam msn’den torun göndersin mi?’ diye sordu.”
Tarımda e-ticarete yönelik seminere katılmak için 6 Mayıs’da İzmir’e gelecek Akın, İzmirli gençlerle de girişim cesareti üzerine anılarını paylaşmayı hedefliyor.