EPEY zaman geçmiş aradan, şimdi hayal meyal anımsıyorum.
Bir gün yanıma genç bir kadın geldi. “Beni hatırladınız mı, TANSAŞ’ta birlikte çalışmıştık” diye söze girdi. O yıllarda TANSAŞ basın danışmanlığındayken, o da bir mağazada görevliymiş.
“Beni işten atıyorlar” dedi. Neden?
“Sendikalı olmak istemiş. ‘Sendikaya üye olursan seni işten atarız’ diye tehdit etmiş ve eklemişler: “Zaten yakında taşeronlaştırma gelecek, hepiniz taşerona geçeceksiniz.”
Masum, masum sordu; “Peki nedir bu taşeronlaştırma, gerçekten sendikadan daha iyi birşey mi?”
* * *
TANSAŞ o dönemlerde belediyeye bağlıydı ve o genç kız kararı belediye başkanının verdiğini söylüyordu.
‘Olmaz’ dedim, bir yanlışlık var. O yıllarda kızın sözünü ettiği belediye başkanına yakın çalışıyorum.
O başkanın yıldızının yükseldiği dönemler... ‘Ben İzmir’de hiçbir haksızlığa izin vermem’ diyor, konularla neredeyse saldırırcasına uğraşıyordu. Ki hızını alamadı başkanlıktan ayrıldıktan sonra da Basmane çukuruyla uğraştı, zaman geldi’zemin etüdlerinin’ peşine takıldı.
“Bu, Başkan’ın talimatı olamaz, yönetimin işgüzarlığıdır” dedim, ben konuşur, gerçeği öğrenirim.
Ben de az çömez değilim o zamanlar...
Diğerleri hayal meyal, yalnızca bu sahne net, unutmuyorum.
Tesadüf bu ya, Başkanlık katına indiğimde o dönemin TANSAŞ Genel Müdürü’nü gördüm. Konuyu bir açtım ki, adam kıpkırmızı oldu. Bas bas bağırıyor.
“Tek sendikalı kalmayacak. Bana inat mı yapıyorlar, vazgeçmeyen tazminatsız işten çıkarılacak. Başkanımızın net talimatıdır.”
Sonra olaylar büyüdü, Başkan’ın net tavrı, daha da netleşti; tazminatsız işten çıkarmalar oldu, bir süre sonra her şey unutuldu gitti.
Belediyecilik döneminde yaşadığım, içimi ilk kanartan olaydır bu.
* * *
Sol bir parti, her yerde halkçı politika izlediğini bağıran bir belediyede muhteşem bir hayal kırıklığı... Uzun sürmedi, taşeronlaştırma doğal bir sistem olmaya başladı. Şu ayracı da açmalı: Sendikaların büyük hataları oldu ve oluyor.
Sonrası malum.
Hataların bedelini çalışanlar ödedi. İzmir’de belediyeler ve bağlı kuruluşlarda 10 bine yakın sendikalı işçiden bugün yaklaşık 2 bin 500 sendikalı işçi kaldı.
Şimdilerde hiçbir genç “taşeron firma” nedir, diye sormuyor.
Taşeronlaştırma başka türlü sistemleşebilir miydi? Avrupa’da örnekleri var. Türkiye’de ise yalnızca ‘Daha çok kar için, en ucuz iş gücünü elde etme’ amacıyla işledi.
“Kurumlar her işi yapamaz” demek acımasız bir sömürü sisteminin maşası yapıldı.
* * *
Bu konu sıradan bir konu değil. Büyükşehir Belediye Başkanı Aziz Kocaoğlu ve CHP Genel Başkanı Kemal Kılıçdaroğlu taşeronlaştırmanın tam karşısında net ifadelerle durdular. Buca’daki işçiler ise eylemlerini daha yüksek sesle sürdürme kararı aldılar. Buca şimdi, CHP’nin emeğe karşı en net örneği olacak. Sözler uçacak, Buca örneği ortada kalacak.
Hatırlatmak istemezdim ama yeri geldi, “Oyunuzu kullanmak vatandaşlık borcu” dedikten sonra kendisi oy kullanamayan bir genel başkan, “Bizde taşeronlaştırma kesinlikle olmayacak” demesinin ardından, bu ikinci hayalkırıklığı olur ki, önceliği emeğin savunuculuğunda gören bir parti bu durumu kolay açıklayamaz.
Olay “Buca” da görünse de “güvensizlik” şimdi Başkent’e doğru yol almaktadır.
Belediyeler anlaşmalarına hüküm koydurmalı
Taşeronlaştırmaya karşı çıkmak, yasal açıdan Anayasa’daki sözleşme ve çalışma hükümlerine göre mümkün değil. Ayrıca birçok kurum her işi üstlenemez. Ancak bu anlayış “taşeronlaştırma”yı her gün biraz daha acımasızlığa büründürüyor. Konunun ülkedeki sayılı uzmanlarından Yaşar Üniversitesi Hukuk Anabilim Dalı Başkanı Prof. Dr. Fevzi Demir’le konuşurken, en sağlıklı çözümü; belediyelerin taşeron firmalarla yaptıkları anlaşmalarda “İşçiler sendikalaşmak istedikleri takdirde işveren tarafından engellenmeyecektir, aksi takdirde sözleşme tek taraflı fesh edilir” hükmünün koydurulması olarak dile getirdi. Tabii yöneticilerin, genellikle yakın çevreye ait taşeron firmaları kollamak gibi bir yaklaşımları yoksa...
“Olaylı Teleferik”teydim
Bergama’da turizmcilerle belediyeyi birbirine düşüren, Bergama Akropolü’ne uzanan teleferik sessiz sedasız çalışmaya başladı. TÜRSAB projeye ‘Tarihi değerlerin üzerine teleferik ayakları dikilecek’ diyerek karşı çıkmıştı. Ben öyle bir rahatsızlık hissetmedim, teleferiğin olduğu yerde antik kalıntılar az. Sadece şaşırdım. Mesafe kısa ve İtalyanlar şık, sağlam bir teleferik yapmışlar. Maliyetin yardımcı tesislerle birlikte 10 milyon TL’yi bulduğunu öğrendim. Defalarca gitmekten sıkılmadığım antik kente çıkış kolay ve zevkli hale gelmiş.
Doğrusu “Kadifekale-Agora” arası teleferiğin hoş olabileceğini düşünmedim değil. Turistlere tüm çarpık yapılaşma varlığımızı da yakından görme fırsatı sağlamış oluruz. Şaka bir yana teleferik kent merkezine hoş bir hava verebilir. Yalnız, TÜRSAB “Bu maliyetin bedeli turistten çıkacak” derken haklı gibi. Teleferik kişi başına 12 TL, yukarıda Bakanlık akropolü görmek isteyenlerden de kişi başı 20 TL ücret alıyor.
Bu durumda ‘Ailece tarihi, kültürel gezi yapalım’ diyenin, Tanrı yardımcısı olsun...