ORKİDE yağlarının İzmir’de doğup dünyayı sarmasında kurucusu Ahmet Küçükbay kadar, arkasındaki bir başka Ahmet’in etkisi de hayli büyük.
Yalnızca ben değil, şirketi tanıyanlar bu teşhisi rahatlıkla söylerler. Orkide’nin, gelişiminde, birçok yağ üreticisinin iç pazara odaklandığı günlerde ibreyi, ihracata tam zamanında yöneltmesinin payı büyük.
Ahmet Us’un 20 yıllık çabasıyla Orkide bugün, ihracatta 92 ülkeye ulaştı. Büyüklü küçüklü ülkelere, tonajlı, tonajsız mal satıyorlar. 8 dil bilen Ahmet Us tam bir dünya insanı.
Yılın üçte ikisini yurtdışında geçiriyor. Anılarını ondan dinlemesi de epey keyifli.
Cumhurbaşkanı Abdullah Gül’ün yeni gerçekleştirdiği Afrika ziyaretine katılan Us’u bu gezi diğerlerinden farklı olarak şaşırtmış.
“Hiç bu kadar denk gelmemişti. Afrika’yı hanım ağalar sarmış” diyor.
Cumhurbaşkanıyla birlikte uçakla ilk olarak Demokratik Kongo Cumhuriyeti’ne inmişler. Çok sade karşılandıklarını ve yoksulluğun daha uçaktan iner inmez kendini gösterdiği Kongo’da ikili görüşmelere geçildiğinde önce bir işkadını gelmiş, ardından birbaşka kadın görüşmüş. O gün kendileriyle görüşmek isteyenlerin hepsi işkadını. Kongo’da özellikle gıda işinde kadınların etkin olmaya başladığını görmüşler. O gün bir hanımağaya 2 konteyner mal satmış Ahmet Us. Yanındaki adam tek cümle konuşarak, hanımağa’nın eşi olduğunu söylemiş sadece.
Ardından Kamerun Cumhuriyeti’ne uçtuklarında daha modern görüntülerle karşılaşmışlar, her yerde kırmızı halılarla ağırlanmış heyet. Ve ikili görüşmelerde tablo değişmemiş. Güzel, Avrupai giyimli işkadınları gelmiş ardı ardına. İlk gelen işkadını “Ben sizin bayiniz olacağım, ayda 15-20 ton bitkisel yağ satarım” deyince şaşırdıklarını bir diğer çok güzel iş kadınının da daha sonra belediye başkanının eşi olduğunu öğrendiklerini anlatıyor Ahmet Us.
Diğer gelen iş kadını ise Deniz Ticaret Odası Başkanı ve Ülker bayii.
Us anlattıkça az gelişmiş gördüğümüz Afrika ülkelerinin kadınlarının modernleşmeye en sağlam yerden, ticaretten başladıklarını düşünüyorsunuz. Özellikle gıda sektörü, kadınla bütünleşiyor.
Afrika’nın başarmaya başladığını Türkiye için dilemek mutlu mu etmeli, bilemiyor insan..
Antalya’dan çok Maldiv’de var
AHMET US, günde 1050 tonu sıvı yağ olmak üzere 1300 ton yağ üreterek 2009’da ihracatta 53 bin tonla 92 ülkeye ulaştıklarını anlatırken, ihracatın 2008’de ne kadar düştüğünü sordum. Türkiye kadar düşmüş ihracatları, aynı oranda. 2008’de ihracat 73 bin 300 ton, 2009’da yüzde 28 -29 oranında azalmış. Bu yıl Ahmet Küçükbay’ın hedefi yükselttiğini duyup, işlerinin kolay olmadığı konusunda Us’a takıldım.
- Ahmet Küçükbay çıtayı yüksek tuttu galiba?
2010’da 100 bin ton ihracat, 100 bin ton iç pazar ve 50 bin ton da endüstriyel yağlar satışına kilitlendik.
- Bu rakamlara bakılınca kriz etkilerini azaltıyor demek mümkün mü?
Küresel kriz azalmış değil, teğet geçmiyor. Temel gıda sınıfı olduğu için biz satıyoruz.
- İhracatta Türkiye’den daha iddialı hedefeniz var yakalayabilecek misiniz?
İhracat gönül işi. 2010’da gıdada Türkiye ihracat rekoru kırmak üzere yola çıktık. Sonuçta iyi bildiğimiz işi yapıyoruz Orkide, Seyşel Maldivler’de Antalya’dan daha çok bulunuyor.
İzmir’de birşeyler eksik
İZMİR’İ anlatırken, güzelliği, imbatı Kordon’uyla tanımlar, bu ülkenin en demokrat, en özgür insanlarının kenti deriz. Hayallerimizi odaklamayı, gerçeğimizde ise kenti alıştığımız cümlelerle sorgulamayı severiz. “Neden gelişemiyor, neden büyümüyor, sanayisi, turizmi atılım yapamıyor? ”Belki de bir baştan kabullenmişlik hali, bir içine dönüklük, tanımsız bir kompleks mi bizi bu hale getiriyor diye düşündüm geçen gün. İzmir yalnızca Ankara ve İstanbul ağabeylerini izliyor şimdi. Anayasayı tartışmıyor bu kent. Üniversiteler kenti, birbirinden değerli uzmanları, hocaları var. Oysa bu anayasa sadece iki kentin Anayasası olmayacak ki. Ama mümkünse suya sabuna değmeme hali.
Belediye başkanları ne yaptı, il başkanları ne dedinin ötesine geçemiyor gündem. Kent ülkenin heyecanından, telaşından, sorgulamalarından uzak. Ve sonra da soruyoruz, “Ne oluyor bize, İzmir neden geri kalıyor? ”