Dilara Koçak

Dilara Koçak

bilgi@mezurasaglik.com.tr

Tüm Yazıları

Hayatımızın her alanında plastiklere maruz kalıyoruz. Farkında olmasak da mikroplastik soluyor, yiyor, içiyor, hatta giyiyoruz. Parçalanmayan plastikler, besin zinciri de dâhil olmak üzere her yerde karşımıza çıkıyor. Nature dergisinde yayımlanan, plastik ve endokrin bozuculara ait endişe verici bir çalışmayı paylaşmak istiyorum.

Yediğimiz, içtiğimiz, giydiğimiz plastikler

Endokrin bozucular, plastik şişeler, metal gıda kutuları, deterjanlar, besinler, oyuncaklar, kozmetikler ve pestisitler gibi günlük kullanılan pek çok üründe bulunabilir.

Haberin Devamı

Özellikle üreme hormonları hormonları olmak üzere endokrin dengesini etkileyebilen çevresel bileşikler konusunda en çok risk altında olduğumuz konu ise plastikler. Plastikler, içerdikleri çeşitli kimyasallar nedeniyle vücudumuzdaki hormonları bozabiliyor veya onları taklit ediyor. BPA, ftalat ve PAH gibi plastiklerin yapısında bulunan kimyasallar, ısı değişimleriyle beraber gıdalar aracılığıyla vücudumuza giriyor. Bu anlamda herkesin yaşam tarzı alışkanlıklarını gözden geçirerek plastik kullanımını minimuma indirmesi gerekiyor. Plastik atıkların parçalanma süresi yaklaşık 500 yıl, evet doğru duydunuz! Endokrin bozuculara maruz kalmanın insan sağlığı üzerinde tiroit bozuklukları, kanser türleri, astım gibi birçok olumsuz etkisinden bahsetmek mümkün.

Yediğimiz, içtiğimiz, giydiğimiz plastikler

Ne yapmalı?

*Ev ve ofis malzemelerinde, döşemelerde, mobilyalarda ve özellikle çocuk odalarında DEHP içeren PVC kullanılmamalı.

*Fitalat içermeyen kişisel temizlik ürünleri kullanılmalı.

*İşlenmiş gıdalardan kaçınmalı, yerel, mevsiminde doğal beslenmeli.

*Plasik kullanımı azaltılmalı, hatta sıfırlanmalı. Plastik yerine cam şişelerdeki içme suları tercih edilmeli.

Kanser ile ilişkili

Nature dergisinde geçen hafta yayımlanan araştırma, bazı endokrin bozucuların meme, yumurtalık, deri ve rahim kanseri gibi çeşitli kanserlerle ilişkili olabileceğini vurguluyor. 10 binden fazla bireyin değerlendirildiği araştırmada bazı PFAS bileşikleri gibi belirli kimyasallara daha yüksek maruziyeti olan bireylerin kanser riskinin arttığı belirtiliyor. Per- ve polifloroalkil maddeler (PFAS), 1940’lardan bu yana çeşitli endüstrilerde kullanılan sentetik organik bileşiklerdir. PFAS suda çözünür, renksiz, kokusuz ve tatsızdır. İçme suyu ve tüketici ürünleri, insanların PFAS’a maruz kalmasının ana yollarıdır. Bu kimyasallar zamanla bozulmazlar ve bu yüzden “sonsuza dek kimyasallar” olarak adlandırıldılar. Bu durum PFAS’ların çevrede ve vücudumuzda biriktiği anlamına gelir.

Haberin Devamı

Teflon tava, suya dayanıklı tekstil malzemesi, sentetik deri, ayakkabı ve bazı gıda ambalajlarında yaygın olarak bulunan bu kimyasalların, kadınlarda hormon fonksiyonlarını bozabileceği ve hormonla ilişkili kanserleri artırabileceğinin altı çiziliyor. Örneğin, PFDE, PFNA ve PFUA gibi kimyasallara daha yüksek maruziyete sahip olan kadınların melanom teşhisi ihtimalinin iki katına çıktığı bulunmuş. BPA gibi fenollere daha yüksek maruziyet ise yumurtalık kanseri teşhisiyle ilişkilendirilmiş. Araştırmalar bisfenol A’nın insan östrojen reseptörüne bağlandığı ve aktive ettiğini belirtiyor. En sık rastlandığı alanlar ise yiyeceklere teması olan materyaller, kozmetik, oyuncak ile bazı ilaçlar…

Haberin Devamı

Yediğimiz, içtiğimiz, giydiğimiz plastikler

Bazı mesleklerde risk daha fazla 

Hem kadınların hem de erkeklerin endokrin bozuculara kimyasal maruziyetinin, çocuklarda kromozomal anormalliklere veya gen mutasyonlarına neden olabileceğini de hatırlatmak istiyorum. Bu noktada bazı meslek grupları da daha yüksek risk altındalar. Örneğin temizleme, boyama, ayakkabı yapımı, ilaç, yarı iletken ve laboratuvar endüstrilerinde çalışanların risk altında olduğundan bahsetmek mümkün. Yapılan çalışmalara göre mesleki düzeyde yüksek çözücülere maruz kalınması düşük, doğum kusuru ve düşük doğum ağırlığı riskini artırabiliyor. Bazı çalışmalarda ise çözücülere maruziyet ayrıca erken doğum, nörodavranışsal etkiler ve çocukluk çağı lösemisi ile ilişkilendiriliyor. Bu bileşiklere maruz kalma yolları soluma ve deri yoluyla olurken çoğu çözücü plasentadan geçebiliyor. Endokrin bozucular, plastik ve hastalık ile ilgili daha fazla araştırmanın yapılması gerektiğinin altını çizmek istiyorum.

Etiket okuyun plastik giymeyin!

Giydiğimiz kıyafetlerin yüzde 80’i, içeriğinde plastik barındırıyor. Evet, doğru duydunuz. Üstelik tekstil sektörü, iklim krizini ve plastik tüketimini etkileyen faktörlerin başında geliyor. Giysiler yıkandıkça ortaya çıkan mikroplastikler ise içtiğimiz sudan denizlere kadar her yerde; sonrasında ise bedenimize kadar ulaşıyor. Kıyafetlerin çoğunda naylon veya polyester var. Tekstilde bambu gibi doğal içerikli sandığımız materyaller bile bazen plastik içeriklerle karıştırılıp, yarı sentetik kumaşlar haline geliyor. Yüzde 100 pamuk içeren ürünler tercih etmek, hem size hem de doğaya iyi geliyor demek mümkün. Nasıl bir gıdayı alırken etiket okuyorsak, kıyafet alırken de farkındalık sahibi olmak önem taşıyor.

Yediğimiz, içtiğimiz, giydiğimiz plastikler

Cildi güzelleştireyim derken toksik etki

Cildimizi güzelleştirmek adına kullandığımız kozmetik ürünler hem doğaya hem de sağlığımıza zarar verebiliyor. Kozmetik ürünlerde bulunan birçok kimyasal ve toksik unsura bu noktada dikkat etmek gerekiyor. BHA ve BHT gibi sentetik antioksidanların endokrin sistemini bozduğuna dair pek çok rapor yayımlandı. Örneğin deodorant gibi ter önleyicilerde kullanılan alüminyum vücudumuzdaki ter kanallarını tıkayabiliyor. Bu durum meme kanseri gibi pek çok hastalıkla ilişkilendiriliyor. Kullandığınız kozmetik ürünlerin doğa dostu ve sürdürülebilir olduğuna emin olun. Doğal olarak elde edilen yağ asitleri sabunlar, losyonlar ve kremler örnek verilebilir.

9 gezegensel sınırın 6’sı ihlal edildi!

*Bakın geçtiğimiz günlerde yayımlanan bir rapor, bizi nasıl “Aceleden Acile” uyarıyor:

*Science dergisinin yayınladığı makaleye göre Dünya’nın “güvenlik sınırları” olarak adlandırılan 9 gezegensel sınırın 6’sını aştık.

*Biyoçeşitlilik, iklim değişikliği, tatlısu kaynakları, arazi kullanımı, biyojeokimyasal akışlar, yeni varlıklar: ekosistemin bütünlüğünü tehdit eden yeni tehditlerle mücadelede ediyoruz; mikroplastikler, antibiyotikler ve endokrin bozucular yeni virüsler gibi...

*Daha önce endüstrileşmeyle beraber hava kirliliği sınırı aşılmışken, alınan kararlar ve uygulamalar sayesinde geriye çekilebildi. Bunu aynı şekilde 6 sınır için de başarabiliriniz, hâlâ şansımız var.