Cumhurbaşkanı Erdoğan bir süredir tüm konuşmalarında en az bir kez ‘Türkiye Yüzyılı’ ifadesini kullanıyor. Örneğin, Çanakkale Ayvacık-Küçükkuyu Yolu Assos ve Troya Tünelleri Açılış Töreni’ndeki konuşmasında, “Cumhuriyetimizin yüzüncü yaşını, sıradan bir yıldönümü kutlamasının çok ötesine geçen ‘Türkiye Yüzyılı’ atılımı ile karşılamaya hazırlanıyoruz” dedi. Kutlamanın başlangıcı, 28 Ekim’de Ankara Arena’daki Vizyon Belgesi açıklaması olacak. Kazakistan dönüşü uçakta kendisine yöneltilen “vizyon belgesinde neler var?” sorusuna Cumhurbaşkanı, “Her şeyden önce, iddiası olmayan müddei olamaz. Önce iddianız olacak ki müddei olasınız. Biz, iddia sahibiyiz, öyle çıktık yola. O gün de orada çok farklı bir sunumla inşallah tüm ülkemize hitap edeceğiz.” yanıtını vererek, belgeye ilişkin merakı biraz daha kamçıladı.
Her ne kadar vizyon belgesi ifadesi ilk duyulduğunda seçim beyannamesi olarak algılansa da, partinin seçim beyannamesine giden yolda ilk adım demek daha doğru olur. Çünkü vizyon belgesini takip edecek başka adımlar da olacak ve beyanname bunların sonunda ortaya çıkacak.
‘Kendine yaslanan model’
Genel Merkez yönetiminden bir isim sohbetimiz sırasında içeriği sır gibi saklanan vizyon belgesine dair bir çerçeve çizdi. Sanırım onun çizdiği çerçeveyi o gün salonu takip edenler de görecek. Türkiye Yüzyılı ifadesinin sloganik bir kavram olmadığını vurgulayan yetkili şunları söyledi:
“Türkiye, Birinci Dünya Savaşı’ndan sonra geçen 80 senede de ciddi adımlar attı. Bütün iktidarlar buna katkı sundu. AK Parti de, 20 senede Türkiye’yi başka bir yere taşıdı. Sümerbank da bizim değerimiz, Ereğli Demir Çelik de, 1. Boğaz Köprüsü de, Atatürk Barajı da bizim değerimiz.
Geçmişte Türkiye, ayakta kalabilmek için kendini hep bir kampa yaslanmak zorunda hissetti. Oysa şimdi biz ‘buraları geçtik’ diyoruz. İkinci yüzyılımızda, Türkiye’yi merkeze alan bir dünya inşa edeceğiz. Biz kendi modelimizi yani Türkiye Modeli’ni inşa ediyoruz. Ekonomide, sanayide, bilimde, savunma sanayinde, bir yere yaslanma ihtiyacı hissetmeden, ‘onunla da görüşürüm, bununla da görüşürüm. Benim için doğru neyse onu yaparım’ diyerek kendi özgür modelini üreten bir Türkiye”
AK Partili kaynak, “Buna ‘Erdoğan modeli’ de denilebilir mi?” sorusuna da, “Aynen öyle, yeni bir model üretiyoruz.” yanıtını verdi. Dolayısıyla şu çıkarımı yapmak mümkün; AK Parti, içerden ya da dışarıdan eleştiri ve itirazlara karşın izlemeyi tercih ettiği politikaları bir siyasi vizyon belgesine derç edecek. Ve bunu sadece bir parti belgesi olarak değil, başka ülkelerin de örnek alacağı bir metin olarak kurguluyor. Çünkü yetkili şu ifadeyi kullandı:
“Türkiye, ikinci yüzyılda konumlanma arayışında değil. Kendisi konumlanacak ve başka ülkeler de ona göre konumlanacak. Tayyip Erdoğan’ın girdiği her uluslararası toplantıda, Semerkant’ta, New York’ta da çevresinde dünya liderleri toplanıyor. Yanına gelip ona iki cümle laf etme ihtiyacı hissediyor. Mali Devlet Başkanı, Erdoğan’dan aldığı ilhamla Birleşmiş Milletler kürsüsünden Fransa’ya parmak sallıyor.”
Salonda sadece AK Partililer olmayacak
Arena’daki toplantıya Türkiye’nin “tüm renkleri” davet edilecek. Yani iş insanları, sanatçılar, sporcular, dini liderler gibi tüm sosyal kesimlerden temsilciler salonda olacak ve onlara da katkı çağrısında bulunularak, “Yeni Yüzyılda Türkiye’yi birlikte inşa edelim” denilecek.
“Süratle geri dönüş başladı”
Anketleri yakından takip edenler biliyor. AK Parti’nin kararsız seçmenin yüzde 4’ünü tekrar kazandığına dair veriler var. Temmuz ayından bu yana dezavantajlı kesimlere verilen desteklere, taban fiyat, diplomasi alanlarındaki hamlelere bağlanıyor bu geri dönüş. Partide moraller yerinde. Bunun bir benzerini Cumhurbaşkanı Erdoğan’ın 20 Aralık 2021’de açıkladığı kur korumalı mevduat kararının ertesinde dövizdeki hızlı düşüş sonrasında da görmüştüm.
Deneyimli birçok siyasetçiden ‘seçmenin sessizinden korkacaksın’ tespitini dinlemişimdir. “Susacağına, ağzını açıp kızsın dersin, o derece tehlikelidir” derler. Çünkü renk vermez, sen de öngörüde bulunamazsın, öyle dinler diye anlatırlar. Buna benzer bir durumu, geçtiğimiz günlerde başka bir sohbette işittim. Temmuz öncesinde sahada gördüğü tabloyu şöyle anlattı AK Partili siyasetçi:
“Kararsızlar ya oy vermemek için bahane buluyordu ya da oy vermek için bahane arıyordu. Vermemek için bahane arayan tehlikeliydi. Vermek için bahane arayanın da, ‘Adamlar nihayetinde şöyle yaptı, böyle yaptı’ demeye ihtiyacı vardı. İşte Temmuz’dan beri olan bu. O yüzden süratle geri dönüş başladı”
2011 yılından bu yana AK Parti, başbakanlık ve cumhurbaşkanlığı muhabiri olarak seçimleri izledim. Partide uzun süredir tanık olmadığım bir motivasyon var. Zira şöyle bir sözü hiç duymamıştım, “Kimsenin oyu cepte değil. Sandık açılana kadar asla emin olamazsınız”…
*Amasra’da TTK’ya bağlı maden ocağında meydana gelen patlamada hayatını kaybeden tüm şehit madencilere rahmet, ailelerine, çalışma arkadaşlarına, dostlarına başsağlığı ve sabır, yaralı madencilere de acil şifalar diliyorum.